Aşkın kimyasal yönünü incelediğimizde, insanları evlilik ve tek eşliliğe iten olayın sadece sosyal gelenekler olmadığını görürüz.
Hangi hormonlar sadakati, hangileri çapkınlığı tetikler?
Sadakatin temelinde, dışarıdan fark edilemeyen kimyasal ve hormonal bir karışımın rolü olabilir. Nitekim beynimizin accumbens merkezindeki, doğamin 1 (D1) ve dopamin 2 (D2) reseptörlerinin çalışma şekilleri erkek-kadın ilişkilerinde büyük rol oynar.
Nukleusaccumbens (accumbens çekirdeği) duygularımızı, dürtülerimizi, özetle psikolojik dünyamızı yöneten prefrontal korteks ile çok yakın ilişki içindedir. Eğer D1 reseptörü devre dışı kalmışsa ya da iyi çalışmıyorsa sadakat duygusunda aksama olur ve o erkek ya da kadın, çapkın biri olarak karşımıza çıkabilir.
Bu noktada akla “Çapkınlık bir beyin hastalığı mıdır?” diye bir soru gelebilir. Şu bir gerçek ki, D1 eksikliğinde sadakat duygusu zayıflar. Hovarda, bir kadından diğerine koşan ve sürekli kadın değiştiren erkeklerde ise D1’in etkisizliğini ifade edebiliriz. Tabii bu durum kadınlar için de geçerlidir.
Sonuçta kulağa ilginç gelse de düzenli aile yaşamı ve seviyeli beraberlikler için, D1 reseptörünün iyi çalışması şarttır. Bu durumda D1 reseptörü, monigamiyi; D2 reseptörü ise poligamiyi temsil eder.
Çünkü çapkınlıkta D1’in eksikliği kadar D2’nin aşırı etkinliği de rol oynar. Diğer bir deyişle çapkın bir kişide ya D1 yetersizdir ya da D2 aşırı etkindir. Dolayısıyla reseptör algılamalarındaki dengesizlikler, kişinin düzenli sosyal hayatını ve aile hayatını tehlikeye sokabilir.
Sadakat testi yapılabilir mi?
Sadakat duygusunu öngörebilmek için D1 reseptörlerinin mutlaka iyi çalışması gerekir. Bu ayrıca, kişinin tek evliliğe yönelmesini de sağlar. Kim bilir belki ileride D1 reseptörlerini somut olarak gösteren bir tetkik geliştirilir ve bu geliştirilen bu sadakat testi ile evlenecek kadın ya da erkekler, karşı cinsi önceden değerlendirme imkanına sahip olabilir.
Aşk ve seks hormonları
Dopamin, oksitosin, noradrenalin, fenilatilamin, vazopressin ve serotonin aşk hormonlarıdır. Dopamin ödül siteminin temel molekülüdür. Özlemek, sevgiliyi görmeden duramamak ve tutku onun işlevidir. Tutku, coşku ve hareketlilik sağlar. oksitosin eşler arasındaki bağlanmayı sağlayan moleküldür. Normalde emzirme ve orgazm sırasında artar ve sosyal bağlanmaya hizmet eder. Eşler arasında empati oluşmasını sağlar. Sevgi, şefkat ve empati başlıca işlevleridir. Noradrenalin, sevgi ve aşk esnasında yüz kızarması, göz bebeklerinde büyüme, çarpıntı ve heyecandan sorumludur. Adrenalinin etkisi de eklenirse mide krampları, ellerde titreme ve terleme görülebilir.
Vazopressin de oksitosin kadar olmasa da bağlılığı ve sadakati teşvik eder, ancak asıl görevi vücuttan idrar atılımıdır. Feniletilamin aslında bir dopamin türevi olup, aşığın heyecanından ve her an canlı, enerjik olmasından sorumludur. Serotonin ise mutluluk hormonudur, eksikliğinde depresyon ve panik atak gibi nevrotik bozukluklar baş gösterir.
Testosteron, androjen, östrojen, progesteron başlıca seks hormonlarıdır. Aşk ve seks hormonlarını birbirinden ayırmak gereklidir. Çünkü bu hormonlari bazen zıt etki bile gösterebilir. Örneğin oksitosin tek eşliliği, sevgiyi, şefkati ve sadakati temsil ederken, testosteron ise aksine çok eşliliği teşvik eder.
Testosteron kadınlarda da az oranda vardır ama daha çok erkeklerde olan bir homondur. Bu hormon bir erkekte ne kadar yüksekse onun potansiyel çapkın olma ihtimali de o kadar yüksektir. Bazı araştırmacılar, konuşma yetenekleri ve testosteron düzeyinin birbiriyle zıt etkili olduğunu, bir erkekte konuşma yeteneği ne kadar yüksekse o kadar testosteron düşüklüğünün olabileceğini iddia eder.
Bu bakış açısıyla kadınların konuşma ve ikna yeteneklerinin yüksek olmasını da onlardaki testosteron düzeyinin azlığına bağlamak mümkündür.
Bir kişinin çapkın olup olmadığını henüz günümüz tıp teknolojisi ile D1 ve D2'yi inceleyerek anlayamasak bile testosteron ve oksitosin kan düzeylerine bakarak az çok fikir sahibi olabiliriz. Her ne kadar istisnalar olabilse de testosteron yüksekliği ya da oksitosin düşüklüğü, kişinin çapkın bir profil izleyebileceğini düşündürebilir.