Ankete katılanların yarısı severek evlenmiş. Lakin yarısının evliliği boşanmayla bitmiş.
Boşanma oranının yüksekliği, beklentiyle gerçeklik arasındaki (yani tek taşla çiçek arasındaki) derin farklılıktan kaynaklanıyor olsa gerek...
Tek taş kolye hediyeli romantik bir yemek beklerken kapısında bir buket çiçekle “Seni seviyorum. Maça gidiyorum” notu bulmuş bir kadının önünde iki seçenek vardır:
Ya beklentiyi ya da sevgiliyi değiştirmek...
Çoğu kadın, çiçeğe razı olmak veya adamdan caymaktansa üçüncü bir seçenekle uğraşır:
Adamın kişiliğini değiştirmeye çalışır. Ama ne yazık ki, (3 yaşından gün almış hiçbir) erkek değişmez.
Öte yandan, erkeğin “değişmesin” beklentisine karşın çoğu kadın zamanla değişir.
Huyu değişmeyen erkek, Sevgililer Günü maça gidince kadın sorular sormaya başlar:
“Ne oldu bize”, “Artık beni sevmiyor musun”, “Başka biri mi var?”
Cevapsız kalan sorular, zamanla aynaya döner:
“Gözden düştüm mü”, Eskisi kadar güzel değil miyim”, “Fazla mı kilo aldım?”
Erkekse soru sormaz; kendisine sorulmasından da hoşlanmaz.
Çok sıkıştığında “Nerden çıkarıyorsun bunları” der, fazla konuşmaz.
Sevgililer Günü’nü hatırlayıp çiçek aldığı, hatta maça gitmeyip yemeğe kaldığı halde niye hâlâ bunların sorulduğunu da anlamaz.
Bunca “fedakârlığa” rağmen yine de karşısındaki tabağa gözyaşları damlıyorsa, o da kendine sorular sormaya başlar. Ama onunkiler hayli farklıdır:
“Yanlış kız mı?”, “Başkasını mı bulmalı?”
Önünde iki seçenek vardır:
Tek taş için para biriktirmek ya da sevgiliyi değiştirmek...
Pek azı para biriktirir.
Sanırım asıl sorun, piyasa işi şablonların bizi esir alması...
Reklamların tek taşı, yegâne sevgi alâmeti diye sunması...
“İlişki guruları”nın kadınları, erkeğin gözünde maçtan daha cazip, golden daha heyecan verici olmaya zorlaması...
Tek taş alamayanların sevgisiz, erkeğini maça kaptıranların cazibesiz diye damgalanması...
Sevgililer Günü’nde hayal kırıklığı yaşayanların, suçu kendinde, mesela tek taşa yetmeyen gelirinde veya deforme olan bedeninde araması...
Boşverin bunları!
Güzelim bir günü, kadınınızın gözüne girmek için tek taş alışverişinde ya da erkeğinizin diğer heyecanlarıyla yarışmak uğruna maç tribününde geçirmeyin.
Kendinizden taviz vererek mutlu olmaya çalışmayın.
Erkekseniz sevginizi hediyenizle tartmayacak, kadınsanız sizi maçla kıyaslamayacak sevdalılara koşun.
“Nerdeee” mi diyorsunuz.
O halde Sevgililer Günü’nü unutun; kafa denginizle buluşana dek yalnızlıkla baş etmenin, kendi kendinize yetmenin yolunu bulun.
Formülü unutmayın: Tekil olmayı başarmış iki kişi=sağlam bir ilişki...
Can Dündar