Sana ve ona ait bir şarkı vardı. Özel anlar yaratılırdı, romantik anlarda o şarkı çalardı ve şaşkınlıkla gözler dolardı… Şarkı sözleri bile farklıydı, duyguluydu, derindi…
Tutku, aşk vardı öpücükler de… Saygı, sadakat, güven doluydu ilişkiler. Muhabbetler belden aşağı değildi, aynı anda birçok kişiyle ilgilenilmezdi, ayıptı…
Şimdi bakıyorum da etrafıma, sosyal medya çıktı olan oldu! Aynı anda beş kişiyle mesajlaşılıyor, önce instagram'dan konuşmaya başlanıyor, sonra messenger ile devam ediliyor. Baktın ki kafana uyuyor diğer alternatiflerle beraber face'den bağlanılıyor. Birbirinin sosyal statüsünü like edip, fotoğraflara yorum yazdıysan iyice yakınlaştın demektir. Artık whatsup'dan birbirine gülücük yollayabilirsin. Biraz daha ilerleyince karşı tarafı, kimseye anlatmadığın sırlarını sadece ona anlattığına ikna etmen gerekiyor. Seni sürekli online gören karşı taraf buna inanıyor mu bilmiyorum.
Tüm bu süreçlerden geçtin ve buluştunuz. Öncelikle masada ellerden telefonun düşmemesi gerekiyor, onunla konuşurken bile bir başkasına mesaj atıp, bir sonraki buluşmayı ayarlamazsan sosyal medya kızar sana.
Kimle konuşsam evlenmek istiyor ama evlenilecek kişiler artık sosyal medya performansına göre seçiliyor. Yan yana gelindiğinde telefonları bir bırakıp, birbirimizin gözünün içine bakıp sadece ona odaklansak belki evlenilebilecek biri olduğunu anlayacağız ama nafile!
Herkes çok yoğun, bedenler ruhların önünde koşturup bilinmez bir yerlere gidiyor. Kalabalıkların içinde yalnızız, sığ muhabbetlerin içinde ruhlar beslenemediği için tatminsiziz, mutsuzuz.
İşinden sıkılıp Ege’ye yerleşme hayali kurmayan yok! Oysa Ege’de de olsak burada da sevdiğimizi yapabilsek özgürce veya yaptığımızı sevmeyi becerebilsek... Mutluluk her yerde, her anda.
Bu aralar kişisel olarak da gelişiyoruz. Kendimizi diğerlerinden daha aydınlanmış, daha yüksekte görmeye başladık! Kişisel olarak gelişmeye meraklı olmayanları hiç beğenmiyoruz artık. Farkında mısınız?
Da Vinci’nin dediği gibi “Sadelik esas seçkinliktir"... İşte bunu bir anlayabilsek.
Başkalarına mutlu olduğumuzu ispat edeceğiz diye "like" almak için fotoğraf yüklemeyi bir bırakabilsek... Sosyal medyaya harcadığımız zamanı hayatımızdaki gerçek kişilere, gerçek mutluluklara bir ayırabilsek... Hayatın tutkusunun, aşkının, heyecanının içine kendimizi bir bırakabilsek... Akışa güvenle bir teslim olabilsek... Keşke...
Aşkla kalın...
İrem Karagözoğlu