Tıptaki gelişmelerle cinselliğin ömrü uzadı
"Uluslararası platformda yapılan son araştırmalar gösteriyor ki her 100 erkeğin 66’sında cinsel işlev bozukluğu görülüyor. Erkeklerde cinsel isteksizlik, erken boşalma, sertleşme yetersizliği, boşalamama, boşalma olmadan ereksiyon kaybı gibi çeşitlilik gösteren bu bozukluklar hem organik hem psikolojik kaynaklı olarak ortaya çıkabilir.
Tıp ve farmakoloji dünyasındaki gelişmeler sayesinde artık cinsellik çok ileri yaşlarda da yaşanabildiği gibi infertilite, yani kısırlık tedavisinde yüz güldürücü sonuçlar elde ediliyor. Bu sayede birçok çift bebek sahibi olabiliyor. Diyabet, prostat hastalıkları, kalp ve koroner yetmezlik, yüksek kolesterol, damar tıkanıklığı gibi erkeklerde cinsel fonksiyon bozukluklarına yol açan hastalıkların ileri aşamalarda dahi tedavisi mümkün. Teknolojideki gelişmelerin erkek cinsel sağlığı üzerinde olumlu etkileri olduğu gibi ne yazık ki olumsuz etkileri de var.
Teknoloji cinselliği öldürüyor
Tıptaki gelişmelerle cinselliğin ömrü uzasa da madalyonun öteki yüzüne baktığımızda farklı bir tablo ile karşılaşıyoruz. Teknolojideki gelişmelerle birlikte değişen yaşam biçimlerimiz, alışkanlıklarımız, maruz kaldığımız dış etkenler cinsel sağlığımızı tehdit eder boyutta.
Alışkanlıklar cinsel sağlığı etkiliyor
Zihinsel ve bedensel aşırı yorgunluk, uykusuzluk, ekonomik kaygılar ve stres kuşkusuz modern hayatın kaçınılmaz gerçekleri. Tüm bu etkenler de cinsel isteksizliğe, erken boşalma ve sertleşme yetersizliği gibi problemlere yol açıyor. Stres faktörü yaşamımızı ele geçirmeye başladıkça depresyonun görülme oranı dolayısıyla antidepresan kullanımı da artıyor. Erkeklerde uzun süreli bazı antidepresanların kullanımı da cinsel fonksiyon bozukluklarına yol açabiliyor. Sigara ve uyuşturucu kullanımı ise düşündürücü boyutta.
Modern çağın bir getirisi olarak üretime yönelik birçok kuruluşta robot teknolojisine geçilmesi, sürekli bilgisayar karşısında oturur pozisyonda çalışmak insanın hareketliliğini azaltıyor. Sadece iş hayatlarında değil özel yaşamlarında da insanların birçoğu kendilerine ait zamanı sosyal aktivite ya da sporla değil televizyon ya da bilgisayar karşısında saatlerce oturarak geçirmeyi tercih ediyor. Hareketsiz bir yaşam biçimi; adale kitlesinde azalma, yağ dokusunun artması ve periferik organlarda kan akımının yavaşlamasına neden oluyor.
Erkeklerde cinsel fonksiyon bozukluklarına yol açan bir diğer etken ise beslenme alışkanlıklarımızın ve tükettiğimiz gıdaların değişmesi. Teknoloji hayatlarımıza hız kazandırırken, bizleri de zamanla yapılan amansız bir yarışa sürüklüyor. Fast food tarzı beslenme alışkanlıklarının artması, GDO’lu ve hormonlu gıdaların tüketimi cinsel fonksiyon bozukluklarına yol açan kalp damar, yüksek tansiyon, kolesterol ve diyabet gibi hastalıklara davetiye çıkartıyor.
GDO’lu gıdaların tüketimine bağlı hormonal değişiklikler erkek cinsel sağlığını tehdit ediyor. Testosteron hormonunun azalması, prolaktin hormonunun yükselmesi, troit hormonlarındaki düşüş ya da yükselmeler, kadınlık hormonu olarak bilinen östrojen seviyesinin erkeklerde yükselmesi cinsel isteksizlik, ereksiyon yetersizliği gibi birçok cinsel işlev bozukluğuna yol açıyor.
Yüzyılın tehdidi: Radyasyon
Her geçen gün testis hücrelerinde anomali, testislerdeki hormon salgılanmasında ve hücre yapımında azalma vakalarıyla daha fazla karşılaşıyoruz. Kuşkusuz bunda maruz kaldığımız kimyasal atıkların ve radyasyonun etkisi büyük. Taşıtlardan tonlarca egzoz gazı, fabrikalardan zararlı gaz ve toz buharları atmosfere, soluduğumuz havaya, besinlerimizi elde ettiğimiz toprağa, içtiğimiz ya da kullandığımız suya karışıyor.
Nükleer santraller, nükleer araştırmalar, radyoizotoplar nedeniyle kontrol edilemeyen radyasyon doğaya yayılıyor. Biz de soluduğumuz hava tükettiğimiz ve kullandığımız gıda ve sular nedeniyle zararlı etkenlere maruz kalıyoruz. Baz istasyonlarının, cep telefonlarının radyo, televizyon vericilerinin hatta evimizde, ofisimizde kullandığımız mikrodalga fırın, bilgisayar, saç kurutma makinesi gibi aletlerin yaydığı elektromanyetik dalgaların insan sağlığı üzerindeki etkileri halen tartışma konusu. Radyasyona en hassas organlar ise erkeklerde testisler, kadınlarda ise yumurtalıklardır.”