Doğan Cüceloğlu ilişkinin uzun süreli olmasının nelere bağlı olduğunu şu şekilde dile getirmiştir: Nasıl oluyor da bazı ilişkiler kısa süreli, bazı ilişkiler uzun süreli oluyor? Bireyin ilişkilerinde içinde bulunduğu sosyal duruma, yaşa, eğitime, aile ortamına, dini inançlarına, siyasal ideolojilere bağlı olarak değişiklikler olabilir. Bireylerin birbirlerini benzer olarak algılamaları, ilişkilerin uzun veya kısa süreli olmasında önemli rol oynar. Ailenin de temelinde biri kadın biri erkek olmak üzere iki yetişkin insanın uzun süreli doyumlu bir ilişki içinde bulunması yatar.
Eş seçimi için önce kendinizi tanımalısınız. Nasıl bir insansınız? Siz nasıl bir eş olacaksınız?
Evlilikte mutluluk, geniş çapta eş seçiminin iyi yapılmasına bağlıdır. Eş seçiminin gerçekleşmesi için kişinin beklentilerini, amacını tartışması, bunları karara bağlaması ve benzeri beklentileri olan kişiyi eş olarak seçmesi beklenir. Bu hususları hiç düşünmeden evlenenler, genellikle yanlış kişiyi eş olarak seçme hatasından kendilerini koruyamamaktadırlar. Bu görüşü doğrulayan örnekler aşağıda verilmiştir;
"Dünyadaki bütün paralar onun olmadıkça kocam asla tatmin olacağa benzemiyor. Bu yüzden günde 16 saat çalışıyor. Çocukları için bir yabancıdan farksız. Bana sağladığı geniş olanaklara karşın kendimi dul kalmış gibi hissediyorum. Keşke bu zengin hayat yerine çok daha vasat olanaklar içinde eşimi her akşam görebileceğim bir evliliğim olsaydı."
"Eşim hiç hırsları olmayan bir insandır. Cumartesi ve bazı akşamlar çalıştığı takdirde geliri %40 oranında artacakken o çocuklarıyla balığa gitmeyi, voleybol oynamayı tercih etmektedir. Kendisine baba olmanın çocuklarla oyun oynamaktan daha farklı bir şey olduğunu söylemekte bir işe yaramamaktadır. Korkarım ki çocuklarımız hiçbir zaman daha iyi giyinme, yaşama ve eğitim olanağı bulamayacaklar kendileri bir şey yapmazlarsa…"
Bu iki durum yanlış eş seçimini oldukça iyi bir biçimde sergilemektedir. Yaşam buna benzeyen sayısız örneklerle doludur. Örneklerin işaret ettiği gerçek şudur: ‘Senin için neyin önemli olduğuna karar ver ve sonra ona uygun kişiyi eş olarak aramaya koyul. Sağlam evlilikler gerçeklere dayalı olan evliliklerdir, unutma.’
Kişinin evlenebilir duruma gelmesi, bazı istendik kişilik özelliklerine sahip olması anlamını taşımaktadır. Yapılan araştırmalar sonucunda evlenebilecek kişilerde bulunması istenen özellikler şunlardır;
Güvenilir olmak
Duygusal kararlılığa sahip olmak
Mutlu kılmaya hazır olmak
Cazip olmak
Aile hayatına ve çocuk sahibi olmaya istekli olmak.
Eşlerin ortak ihtiyaçlara sahip olmaları, evliliğe hazır duruma gelmenin temel ölçütlerinden biridir. Evlenmeye hazır oluşun bir başka işareti de insan ilişkilerinde başarılı olma ve dengeli ilişki kurabilme yeteneğidir.
Evlilik ve eş seçiminde dikkat edilmesi gereken hususlar
Evlilikte eşlerin, uyumlu ve dengeli bir biçimde yaşamlarını bir arada sürdürebilmeleri için eşitlik ilkesi son derece önemlidir. Fırsatlarda eşitliğin sağlayacağı en önemli özellik kişinin ‘karar verme gücünü geliştirmektir.’ Evlilik hakkında verilecek karar insan yaşamının en önemli ve zor kararıdır. Acele eden ya da bu konunun öneminin kavrayamamış kişiler, mutsuz evliliklere imza atarlar.
Eş seçiminde birçok kişinin ‘fiziki görünüşe önem verdiği gözlemlenmektedir.’ Fiziki çekicilik kuşkusuz önemlidir. Ancak bir de eş olarak seçtiğiniz kişinin 10-15 yıl sonra saçları dökülmüş, şişmanlamış, yüzü buruşmuş olarak düşündüğünüzde ona katlanamayacağınızı düşünüyorsanız, eğer o evlilik için o kişi gerekli diğer özelliklerden yoksunsa (tek seçim nedeniniz fiziki çekiciliği ise) o evlilik tehlikeye düşebilir.
Aşk, evlilik için gerekli koşulların en önemlilerinden biridir. Gerçek aşk yavaş ve dikkatli gelişen temkinli olan ihtimam, sorumluluk, saygı, bilgi, dostluk ve cinsel ilginin oluşturduğu bir bütünlüktür. Bu duyguya dayalı evlilikler sağlam olur. Bu nedenle kişiler evlenme kararını vermeden önce duygularının aşk mı yoksa sadece cinsel bir dürtü mü olduğunu ayırabilmelidirler.
Uzun süre bir arada bulundukları halde birbirlerini tanıma olanağı bulmadan evlenen eşler mutlu ilişki kuramazlar. O halde bu kişiler, uzun süreli arkadaşlık dönemi geçirip evlilikte başarı sağlayacak ölçütlerin ışığı altında bir karara ulaşmaya çalışmalıdırlar. Acaba karşı taraf zor koşullar altında bağlı, sadık, samimi, sabırlı, düşünceli ve dürüst olabilecek mi? Gerilim altında sabırlı ve olgun olabilen bir kimse iyi bir eş olmaya aday olabilir. Bunun dışında ayrıca eşler arasındaki ortak nitelikler çoğaldıkça evlilik ilişkilerinde mutluluk oranı da artmaktadır.
Eş seçmenin önemi nedir?
Evlilikte mutluluk geniş çapta eş seçiminin iyi yapılmasına bağlıdır. Evlilikte, kişiliklerin farklı, değişik çevrelerden gelmiş iki kişinin birlikte olacağı ve yaşamı paylaşacakları gerçeği unutulmamalıdır. Bu nedenle eşler önce “kendilerini”, sonra “birbirlerini” iyi tanıyıp değerlendirmelidirler. Birbirlerinin kişisel niteliklerin ötesinde, karşılıklı olarak birbirlerinin yaşamdan, evlilikten, gelecekten ne beklediklerini bilmeli gerçek beklentiler amaçlar üzerinde durulmalı ve en önemli, olası sorunlar evlilikten önce tartışılmalı ve çözülmelidir.
Kişinin kendisini tanıması hususunda şu nokta çok önemlidir. Bireyler, ebeveynlerinden öğrendikleri kalıpları çoğu zaman doğru bulmasalar dahi uygularlar. Yani fert ebeveynden gördüğü kalıbı iyi çözümlemelidir. Yoksa bu durumun etkisiyle ebeveyne çok benzeyen birisini eş olarak seçebilir. Çevremizde eşler arasında sıkça duyduğumuz şu sözler, bu durumun açık bir göstergesidir. Tıpkı anneme/babama benziyorsun. Annem/babam gibi konuşuyorsun. Giderek anneme/babam benziyorsun. Bireyler başkalarıyla ilişkilerinde öğrendiği yöntemleri seçer. Hatta kendi çocukluğunda bunlara karşı çıkmış da olsa. İşte evlenmeden önce her fert bu açıdan duygusal olarak ebeveyninden kopmalı, onların yönetiminde olmaktan çıkmalıdır. ( Yılmaz, 2007 ) Evlilik öncesinde adayların evlilikle ilgili beklentilerini ölçmesi ne kadar zor olsa da evlilik uyumun sağlanabilmesi için beklentiler düşünülmeli yakın kişilerle bu konuda konuşulmalıdır.
Evliliği bir kaçış değil, başlangıç olarak değerlendiren Adler’in “Cinsiyetler Arasında İşbirliği” kitabında bahsettiği evlilik uyumu hakkındaki görüşlerini inceleyelim:
“Evliliği yalnızca bir kaçış olarak gören genç kızları; yine evliliği yalnızca zorunlu bir bela olarak gören kadınları ve erkekler bir düşünün. Cinsler arasındaki bu gerginlikten kaynaklanan zorluklar, günümüzde devasa boyutlara ulaşmış durumdadır. Kadının çocukluğundan başlayarak kendisine zorlanan role başkaldırısı ne denli güçlü olursa, ya da aynı şekilde erkek kendisine biçilen “ayrıcalıklı” saçmalığına karşın oynamakta ne denli ısrarlıysa cinsler arasındaki çatışma da o denli şiddetli olur.”
“İyi bir evlilik, insanlığın gelecek kuşaklarını yetiştirmenin en iyi yoludur ve evlilikte bu nitelik her zaman göz önünde bulundurulmalıdır.”
“Evlilik beklentilerinin kuşkusuz en büyüğü eşlerin ortak ve uyumlu bir yaşam sürdürebilme isteğidir. İlişkilere biraz daha uzaktan bakıldığında göreceğimiz şey, emek vermeden bu ortaklığın sağlanamayacağı gerçeğidir.”
Stajyer Psikolog
Nağme Canan
Veritas Psikoloji Magazin