Medeni hukukumuz elbette birden fazla eşe olanak vermiyor. Şükürler olsun ki vermiyor. Buna rağmen birden fazla partneri olan bireylerin çokeşlilik, yani poligami kapsamına girenlerine değinmekte fayda var. Çünkü hiç de az değiller. Sosyolojik olarak çokeşlilik, “poligami” başlığı altında incelenir.
Poligami iki biçimdedir: Erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi polijini (çok karılılık), bir kadının birden fazla erkekle evlenmesi poliandri (çok kocalılık).
Günümüzde çok kocalılık elbette çok nadir görülen bir durumdur ve modern toplumlarda farklı yansımaları vardır. Fakat çok karılılık çok eskiden beri süregelen, dini temellere dayandırılan ya da eski uygarlıklardan geçerek güne ulaşan bir yaşam biçimidir. Osmanlı, Hint, Asur, Mısır gibi medeniyetlerde de örnekleri ve bugüne sürümleri bilinir.
Cinsel terapist olarak gördüğümüz vakalarda kadınların önemli bir kısmı çok eşli bir kocaları olduğunu fark etmiyorlar bile. Hayır, diğer kadından haberdarlar; fakat bunun sosyolojik bir tanıma sahip önemli bir vaka olduğunu bilmiyorlar ve diğer kadınla savaşarak onun gitmesini bekliyor ya da küçük düşmemek için onu görmezden geliyorlar. Peki, çokeşlilik nedir?
Tek gecelik ilişki, ihanet gibi arada sorumluluk bağı barındırmayan ilişkiler çokeşlilik kavramı içine girmez.
Kişinin çokeşli sayılabilmesi için birden fazla olan eşlerine karşı maddi ve manevi sorumluluk duygusuyla kendi içinde düzenli bir yaşam sunması ve kendisinin de bu yaşama dahil olması gerekir. Yani kumalık ve metreslik dediğimiz kavramlar tam anlamıyla çokeşlilik alanındadır.
Başka isimler verdiğimiz statüler aslında çokeşliliğin sonuçları ve hatta ta kendisidir. Genelleme yapmak gerekirse kırsalda kumalık, şehir yaşantısında metreslik olarak karşımıza çıkan kavramlar arasındaki farklar yok denecek kadar azdır. Kumalıkta iki kadın da birbirinden haberdardır, metreslikte ise ayan beyan bilinen bir ilişki söz konusu olmayabilir.
Erkek her iki kadına da olanaklar sağlıyor, ikisiyle de cinsel yaşantısını sürdürüyorsa ve ikisini de toplumda rahat anlaşılacak biçimiyle söyleyelim, ‘karısı’ sayıyorsa ortada kesinlikle poligamik bir yaşantı vardır. Çokeşliliğin tercih edilmesinde dini nedenler, felsefik inançlar, nüfus artırma isteği, kısırlık-çocuksuzluk, işgücü sağlama ve erki artırma amacı etkilidir.
Erkek aynı zamanda sadece cinsel dürtülerini zengin tutmak ve birden çok kadınla daha fazla ve farklılıklar çerçevesinde tatmin olmak için de böyle bir seçim yapabiliyor. İşte bu, biz cinsel terapistlerin üzerinde daha da yoğun biçimde durduğu bir durum.
Çokeşlilik farklı kesimlerce kabul görmüş ve temellendirilmişse de ülkemiz medeni hukukunda hiçbir geçerliliği olmayan bir durumdur ve resmi olan nikah dışındaki eşin eşliği kabul edilmez.
Kendi nazarlarındaki evlilik akdiyle yetinmek zorundadırlar. Ancak ortada bir çocuk varsa, çocuk, haklarından yararlandırılır.
Ayrıca kırsalda kumalık kadınların kendi erkeklerine yeni ve ikinci bir eş bulmaları seviyesinde normalleşmişse bile o kadınların iç dünyalarında çok da mutlu olmaları mümkün değildir.
Kadınlık gururu dünyanın her yerinde aynı reaksiyonları yaratır, sadece şiddeti ve dışa vurumu değişir. Hele bir de ortada aşk varsa kadını bekleyen kesinkes mutsuzluktur. Fakat yaşama biçimi nedeniyle bunu normalize etmeyi öğrenmiş, bu öğretiyle büyüdüğü için bu çokeşli yaşama uyum sağlarken tabiri caizse kendini aşmıştır.
Gelelim kırsaldaki kumalık durumu dışında kadının çokeşli erkeğe neden tepki vermediğine… Maalesef bazı kadınlar maddi güçleri ve sosyal güvenceleri bulunmadığından, memnun olmasalar da buna göz yumarlar. Bilip göz yumanlar, bilmiyormuş gibi yapanlar ya da “Beni ihmal etme de ne yaparsan yap”çı kadınlar işte bu devrede örnek oluşturur.
Bilmiyormuş gibi yapmalarının nedenlerinden en önemlisi öğrenmiş ve buna rağmen kabullenip gitmemiş, kalmış olmak, kendilerini en basit tabiriyle kötü hissettirir, gururlarını incitir. Bu nedenle bilmiyor gibi yaparak yüz göz olmaz ve kendi egolarını güvence altına almış olurlar. Diğer bir neden de çocuklardır. Çocuk sahibi kadınlar eşleriyle aralarındaki aşk bittiyse çocuklarının ihmal edilmemesi koşuluyla adamın başka bir aşka ve cinsel yaşama daha gereksinim duymasını anlayışla karşılamaya gayret ederler.
Bir de ikinci eşi kabul ederek kendisini aptal yerine konulmamış, her şeyin bilincinde ve de kabul edebilecek olgunlukta olduğuyla, bu ağır düşünceyle imtihan eden kadınlar vardır. Bükemedikleri bileği öperek, isteyerek berabere kalmış olduklarına inanmayı seçerler. Maalesef tüm bu seçimlerin nihai olumlu sonuçları erkekler üzerindedir.
Psikoloğumuzla birlikte gördüğümüz terapi vakalarında iki eşi, yani daha doğru tabiriyle iki partneriyle birlikte gelen erkekler, ayrılmak istemediği için kocasına mutsuzluğunu asla belli etmeyen fakat intiharın eşiğine gelmiş kadınlar, annesine kuma getirildiği için evlenmekten korkan genç kızlar ve birden çok kadına sahip olabileceğine inandırılarak büyütülmüş, bu nedenle tekeşli kalmakta güçlük çeken, fakat ilişkisinin ya da evliliğinin sürmesi için bunu yapabilmeyi isteyen erkeklerle karşılaşıyoruz. Ve tabii çok eşli kadınlarla da!
Dilerim herkes doğru ilişkinin temelleri konusunda bilinçlenir ve başka bir arayışa girerek birden fazla kişinin hayatını mahvetme eğiliminden uzaklaşır.
Op. Dr. Gökçen Erdoğan
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı, Cinsel Terapist