Önce fani hallere dair birkaç olasılıktan bahsedeyim;
- İnsanlar tüm dünyada ve Türkiye’de bir amaç adına saf tutmaya davet edilebilirler. Sokağa, sandığa, cepheye ya da taraf olduklarımızın gittiği yer neresi ise oraya doğru yönelmek konusunda bir baskı altında kalabilir, bir seçim yapmaya mecbur edilebiliriz.
- Dünyada ve Türkiye’de iktidar sahipleri, sistemin güvenliğine dair endişeleri, gizli tehdit unsurları olduğunu öne sürerek, insanları destek vermeye, vatanlarına, düzenlerine, değerlerine sahip çıkmaya çağırabilirler.
- Geçmişte önemsenen, saygı gören ama şimdi saygınlığını kaybeden bazı kişilerin yargı önüne çıkması için gayretler yoğunlaşabilir. Bu talebi haklı çıkartacak bazı yeni kanıtlar gün ışığına çıkabilir.
- Tüm dünyada ve Türkiye’de toplumlara liderlik edebilecek bazı profiller, sahnede görünür hale gelebilir ya da yükselişe geçebilir. Ancak bu kişilerin uzun bir dönem için önlerine çıkacak yoğun engelleri göze almaları gerekecektir.
Bunlar olur ve geçer… Bugünün gerçeği yarının yalanına dönüşüverir… Zaten o yüzden bu haller fani hallerdir.
Ay Tutulması ve Dolunay'ın burçlara etkisini okumak için tıklayın.
Ay Tutulması’nın asıl anlamına gelince;
Meraklısı fark etmiştir; göğün gözcüleri olan büyük sabit yıldızların pek çoğu, haritanın temel oyuncuları ile kavuşum halinde… Ben bunu, kaderin akışını belirleyecek bir kavşak diye nitelerim!
Böyle kavşaklarda alınacak kararlar, doğurdukları dünyevi sonuçların ötesinde bir değere sahiptirler! Dünyevi anlamda kazanmak üzerine kurulu bir hayat süreriz… Manevi anlamda ise kazanç ve yücelme, bize dünyevi güç getirmesi mümkün olan seçeneklerin varlığına rağmen, aldığımız öğretilerin doğrultusunda gitmekle mümkündür.
Göğün gözcüleri, böyle zamanlarda kimin dünyanın "yanıltıcı" vaatlerini, kimin Ruh’un Yolunu seçtiğine bakarlar. Ve bundan sonra karşılaşacaklarımızın kurgusu, böyle belirlenir.
Üstelik böyle zamanlarda illaki önümüze bir takım algı tuzakları, basiretsizliğe çanak tutan akıl çelici bir şeyler çıkar!
Örneğin aslında içimizin kesinlikle almadığı, ruhumuzun kabul etmediği bir davranış modeli, birileri tarafından allanıp pullanıp önümüze sunulur ve gözümüze de sulu bir havuç sokulur. Samimiyetimiz sınanır!
Ya da ruhumuzun bizi çektiği "Az Seçilen Bir Yola" girmek üzereyken ve birazcık da alışkanlıklarımızı arkada bırakmaktan korkuyorken birileri bize "Sürüden Ayrılanı Kurt Kapar Amaaa!" der ve kararlılığımız sınanır.
Sosyal açıdan prestijli, onay gören, bizi sevilir ve takdir edilir kılan, alışılmış ve geleneklere uygun olduğu için bir şekilde de haklı çıkartılması mümkün olan bir tercih ile, hür vicdanımız arasında kalmak, zor bir haldir… Ama insanın ruhen aldığı mesafeler, kendini böyle zamanlarda belli eder.
Böyle zamanlar gerçek aidiyetimizin nerede olduğunu bize soran zamanlardır…
Bu süreçte çok haklı görünen çıkışlarımız, hayata bambaşka bir haklılık ve doğruluk penceresinden bakanlar tarafından bastırılabilir. Ya da biz gücümüzü birilerinin bizim düşüncemize karşı çıkışlarını bastırmak için kullanabiliriz.
Doğrular kişiye ve zamana tabidir… Oysa gerçek evrenseldir, zamansızdır ve değiştirilemez! Bu dönemde gerçeğin izinde olmak için, izafi doğruluk çatışmalarına, özenli bir mesafede durmamız gerekebilir. Yoksa gözümüz yanılıp, algımız şaşar.
Bu dönemin görünürdeki kazançları ve kayıpları geçici, derindeki dersleri, çıkarımları ve kazanımları ise uzun vadede kalıcı olacaktır…
Bu süreci verimli geçirebilmek için şu soruları sormamız yerinde olur;
- Sürüklendiğim seçimler ile, gerçek düşüncelerim ne kadar örtüşüyor? Bu çatışmayı nasıl çözümleyebilirim?
- Seçimimi yaparken beni etkileyen kaygılar veya hevesler neler? Bu kaygıları ve hevesleri ne kadar önemsemeliyim?
- Kendimi hangi konularda bastırılmış, haksızlığa uğramış hissediyorum? Çatışmamak için nereye kadar geri çekilmeli, hangi noktada net bir tavır almalıyım? Tavır almak sadece karşımdakini geri püskürtmek ve kazanmak için mi gerekli ve anlamlı? Ya haklı isem ama gücüm hakkımı almaya şimdilik yetmiyorsa… Ne yapmalıyım?
- Kendi tercihlerime, doğrularıma, yoluma sahip çıkmak için, nelerden vazgeçebilir, neleri göze alabilirim?
- Görünürde haklı olan yönlendirmeleri kabul etmeden, kendime sormam gereken sorular var mı?
- Görünürde haklı olan davranışlarımı ve tercihlerimi insanlara dayatırken, "diğerlerine dair" göz ardı ettiğim haklar var mı?
- Özgürlükten ve özgürlüğüme sahip çıkmaktan ne anlıyorum?
Yeter ki aklımız ve vicdanımız hür olsun… O vakit hep özgür olur, görünürde ne yaşarsak yaşayalım, yanılsamaların boyunduruğuna girmeyiz. Hayat bizi şekilden şekile, durumdan duruma sokabilir… Eğer konumların boyunduruğunda olmazsak, kendimize her daim yararlı, anlamlı bir amaç bulup, insanlığımızın hakkını veririz. Bizi biz yapan, nerede ve ne konumda olduğumuz değil, ne yaptığımızdır.
Biz kendimize yakışanı ve elimizden geleni her koşulda yapalım. Bu bize hediye edilmeyen ve bizden alınamayan bir hak ve özgürlüktür… Bunu yapan kişi içinde hep özgürdür!
Junoastrology.com