Bireysel düzlemde ise refahımızı, alıştığımız konfor ve imkanları, güvende olmayı her zamankinden çok önemsiyoruz ve etrafımızda olan bitene her zamankinden daha duyarlıyız! Kendimizi dış koşulların getireceği beklenmedik değişimlere karşı kırılgan hissetmemiz ve etrafımızdaki herkesi düşman ya da tehdit gibi görmemiz de mümkün!
İnsanlara ve koşullara güvenimiz azalacağı için geleceğimizi garanti altına alacak düzenlemeler yapmak, olayları kontrol altında tutmak için ekstra önlemler almak isteyebiliriz. Bizim için değerli, gerekli ve önemli olduğuna inandığımız şeyleri – para, konfor, güven, sevgi, ilgi, saygınlık gibi -"yeterince bulamamaktan" çekineceğimiz ya da "elindekinden mahrum kalma" kaygısını duyacağımız bir süreç yaşayabiliriz.
İş ve aşk ilişkilerimiz de bu devrede gerilimli olabilir. İktidar mücadelesi ve kontrol arzusu, ikili dengeleri bozabilir. Ya da zaten bozuk olan dengenin verdiği rahatsızlık, belirgin şekilde ortaya dökülebilir. Bu devrede, ben ve diğerleri ayrımını farkı yoğun olarak hissedecek ve bunu doğal bir durum, uzlaşmayla çözülmesi gereken bir sorun gibi değil, bir tehdit gibi algılamaya yatkın olacağız.
Bütün bunları okurken Dolunay dönemlerinde algılarımızın çok yoğun duygularla bulandığını, karmaşa hissi ve abartı eğiliminin çok güçlü olduğunu hatırlamanızı dilerim!
Bu dönemde kendimizi yersiz gerilimler içine sokmamak, ilişkilerdeki sorunlarımızı ya da kendi içimizdeki çelişkileri çözümlemek için bu soruları sorabiliriz.
- Benim önceliklerim neler? Nelerden vazgeçebilir, neleri mutlaka korumak isterim?
- Duygusal veya finansal işbirliklerimde, hangi konularda geri adım atmayı kabul edebilirim? Hangi konularda ayaklarımı yere sağlam basmam, haklarımdan feragat etmemem, müdahaleye izin vermemem yerinde olur?
- Hayatımı birlikte şekillendirdiğim insanlara hangi konularda nereye kadar güveniyorum? Güven duymadığım yerler varsa, bu konuda beni yönlendiren somut bilgiler neler?
- İlişkilerimde sadece şüpheci ve kontrolcü olduğum için olumsuz baktığım konular, tam benim istediğim gibi olması için fazla talepkar davrandığım ya da karşımdakinin iyi niyetini zorladığım alanlar neler?
- İlişkilerimde sadece sorun çıkmasın diye ya da korku ve kaygılarım yüzünden fazla geri adım atmak zorunda kaldığım ve mutsuz olduğum konular neler? Bu konularda sorunlar daha büyümeden ne yapmayı planlıyorum?
- Hayat planlarımda düzenleme yapmam gereken yerler var mı? Israrla devam ettirdiğim bazı tutumlar ve alışkanlıkları gözden geçirmem gerekiyor mu? Daha sade ve sürdürülebilir bir hayatım olması için, başkalarına bağımlılığımın azalması için, kendi kendime yeterli olmak için neler yapabilirim?
- Bazı insanları, bazı bağları bana zararı olduğunu bildiğim halde neden hayatımda tutmakta ısrar ediyorum? Neden insanların sınırlarını ve niyetlerini gördüğüm halde, onların benim ihtiyaçlarıma ve beklentilerime uygun olmalarını umarak, ilişki zeminini korumaya çalışıyorum?
- Arzu ettiğim her şeyi elde etmem gerekir mi? Elde etme tutkusuyla etrafıma ve kendime zarar veriyor olabilir miyim? Hayatın akışına gönlüme göre müdahale etmeyi neden bırakamıyorum? Güç ve istediğimi yaptırtma tutkusu neden benim için bu kadar önemli? Gerçekte neye güven duyamıyorum?
Hayat kontrol edilebilir olmadığı zaman, bize düşen koruma moduna geçmektir! Bu gerekli ve yararlı bir hayatta kalma stratejisidir. Gereken bu olduğu halde, gerçeği göz ardı etmek, bizi bağımlı ve kırılgan hale getirir. O zaman tercihlerimizin sonuçları yüzünden başkalarını suçlamak, bizi kurtarmaz! Hayatımızın bekası, niteliği ve yönü, bizim sorumluluğumuzdadır.
Öte yandan hayatı bizim istediğimiz yöne çevirmek, etrafımızdakileri de bizim için uygun olan konumlarda tutmak için aşırı ısrar ve çaba göstermek ya da aşırı baskı ve yaptırım uygulamak da bir yerden sonra ters tepecek bir tutumdur. İnsan dönüşüme sonsuza kadar direnemez. Direnmek ve kontrol etme çabasında ısrar etmek daha büyük acılara mal olur. Bu nedenle çok geç olmadan bazı konularda geri adım atmayı bilmek de, bir hayatta kalma becerisi ve bir cesaret örneğidir.
Sahip olduğumuz mallar, güç, yetkiler, hatta sosyal saygınlık dahi değildir bizi biz yapan! Bizi biz yapan özdeğer hissimiz, özsaygımız, her şeye rağmen vicdan ve etik anlayışımıza bağlı davranma becerimiz, çıkışlar ve inişlerin getirdiği olağandışı koşullarda dahi karakterimizi, adaletimizi ve onurumuzu koruyabilmemizdir.
Konumlar, dünyevi varlıklar, güzellik, gençlik, popülerlik gibi nitelikler zamanla kaybolabilir ya da bizden alınabilir. Ama ne hediye edilmesi ne de bizden alınması mümkün olmayan şeyler vardır; onur, sevecenlik, dürüstlük, zarafet ve şefkat böyle kendimizden menkul niteliklerdir. Onlara sahip çıksak yeter.
Junoastrology.com