- Güneş İkizler Burcu’nun 29 derecesinde – neredeyse Yengeç’e geçmek üzere – 9’uncu evde, Polaris yani Kutup Yıldızı adıyla bilinen ve gemicilerin kerteriz olarak kullandıkları sabit yıldız ile de kavuşum halinde.
- Ay, Yay Burcu’nun 29 derecesinde, 3’üncü evde, Acumen olarak bilinen ve körlük, görme sorunları ile özdeş tutulan sabit yıldız ile kavuşum halinde.
- Haritanın Yükseleni 10 derece Terazi ve Yöneticisi Venüs Güneş ile kavuşum halinde,
- Ay’ın girdiği Yay’ın yöneticisi Jüpiter, Güneş’in girdiği İkizler’in yöneticisi Merkür, Neptün ve Satürn arasında Büyük Kare var.
- Juno ve Lilith kavuşumu Güneş ve Ay ile ılımlı açılar yapıyor.
Meali;
İnsan öğrenmeyi sever. Hatta bize hayatın belirsiz iniş çıkışları içerisinde bir pencere açar, bir yol gösterir gibi görünen her bilgi kaynağına doğru coşkuyla ve umutla çekiliriz. Sorun, teoride öğrendiklerimizi pratikte kullanabilmek gerektiği zaman başlar. Bu duruma ilişkin kullanılması gereken formülü ya da denklemi bilir ama problemi çözemeyiz. Zira önümüzde duran soru cümlesi içindeki göstergelerin, çözüm için kullanmamız gereken formüldeki hangi bileşene denk düştüğünü bulmakta, A’yı, B’yi, X’i yerine yerleştirip Y’ye varmak için ihtiyaç duyduğumuz sakinliği yakalamakta zorluk çekeriz.Bu duygusal körlük’tür! Gerçekten görme engeli olan bir insan, diğer duyularını devreye sokarak karanlıkta ilerlemeyi başarırken, duygusal karmaşaları, korkusu, arzusu, tutkusu, umduğunu bulamama endişesi, ya da basitçe kendini koruma güdüsü ile kafası karışmış insan, gören gözleri ile ve gökte parlayan kutup yıldızının altında, hangi yöne gideceği şaşırır.
Öğrendiklerimizi ve önümüze çıkan göstergeleri, sakince bir araya getirmek için tarafsız olmaya, olayları kendi istediğimiz yöne çekmemeye, ezberden sonuçlar çıkartmak yerine sabırla düşünmeye, tepkisel değil mantıklı, pratik olmaya, ve hem kendimize hem başkalarına karşı adil olmaya ihtiyacımız vardır.
Maddi ve manevi anlamda güvende kalma ihtiyacı, "her şeyin iyi olması" arzusu, kaygıya, korkuya, paniğe dönüştüğünde, ya şaşkın ve isabetsiz adımlar atar, ya da bize ilk akıl verenin peşine takılır, manipülasyonlara açık, duygusal olarak dengesiz, hale gelir, basiretimizi, özenimizi yitiririz.
Cesaret ve tutarlılık içinde akıl yürütmek ve denemediğimiz bir yola adım atmayı, yeni bir bakış açısı, yeni bir çıkış aramayı kabul etmek yerine, en iyi bildiğimiz yola girer, ve zaten içinde olduğumuz karmaşa duygusunun oluşmasına neden olan tutumları sürdürür, sorunun büyümesine katkıda bulunuruz. Bu duygusal körlüğün içine düştüğümüzde, bize sakince düşünüp çözüm odaklı davranmamızı söyleyenlere de kızmaya ve sırt dönmeye yatkın oluruz. Zira titiz ve basiretli çözümler zaman alır! En kolay yol aşırı ve düşünceyi devreden çıkartan bir tepkisellik denizine gömülmektir!
Gel diyenin peşine takılmak, toplu galeyanlara gelmek, sonra ”herkes bir yerlere koşuşturuyor, birbirini itekliyordu… İşte bende o sırada önüme çıkan birine o korkuyla vurdum. Niyetim öldürmek değildi, ben kendimi korumaya çalışıyordum Hakim Bey!” diyecek durumlara düşmek, tam da böyle zamanların tuzağıdır…
Karanlıkta yol gösteren bir yıldız, bir deniz feneri, bir saf arıyorsak, önce içimizdeki korku, kaygı, endişe, karmaşa, bir an önce kurtulma gayretiyle iyi düşünülmemiş bir atak yapma, ya da alışkanlıklarımızın içine gömülüp sorumluluk almama gibi bizi körleştiren tutumları bir kenara bırakmamız gerekir.
Karanlığın içinde bir ışık parlasa da onu görmek ve o yolu izlemek için önce bir içimizdeki karmaşayı durdurmak zorundayız. Aksi takdirde bildiklerimizi, gördüklerimizi, bize sunulan işaretleri, verilen akılları, değerlendirip yolu bulmak için kullanamaz, teoride sular seller gibi ezberlediklerimi hayat içinde yararlı kılamayız.
Karmaşayı durduran, güveni sağlayan, kaybolan huzuru geri getiren, körlüğü gideren ise sadece ve sadece yaratan ile bağımızı hatırlamaktır!
Bir umut projesiyiz. Evreni ayakta tutan sonsuz enerji bizi tasarlarken bize güvendi ve bize kopmayan bir göbek bağı üzerinden ondan daima destek alabilmek imkanını verdi. En karanlık gecede içimizin seslerini susturup, "ben önümü göremiyorum, lütfen bana yolu göster!" demeyi hatırladığımızda, etraf karanlık olsa da ışığın içimizde yandığını, en uzun gecenin en aydınlık güne dönüştüğünü göreceğiz.
Aradığımızın hep orada olduğunu fark edeceğiz.
junoastrology.com