Bu Yeniay haritasını yorumlarken aşağıdaki göstergeleri dikkate alıyorum;
- Ay ve Güneş Yengeç Burcu’nun 13 derecesinde kavuşuyorlar. 9’uncu evde gerçekleşen bu kavuşum, Venüs ve Merkür’ün de dahil olmasıyla bir Stelyum halini alıyor.
- Yükselen Terazi’nin 21 derecesi ve Rigel sabit yıldızı ile kavuşuyor. Bu dereceler Via Combusta dediğimiz alana denk düşüyor.
- Yükselen yöneticisi Venüs hem Yeniay Stelyumunun bir parçası, hem de MC ile kavuşuyor ve Mars ve Chiron ile bir Su Üçgeni oluşturuyor.
- Pluto, Yeniay Stelyumuna karşıt.
- Koç Burcunun 24 derecesinde olan Uranüs ise hem Yükselen noktasına karşıt, hem de Venüs’e kare.
Biz fanilerin payına düşene gelince; Yükselen’deki Via Combusta "Karanlıklar Vadisi" vurgusu ve Yengeç’teki yoğunlaşmanın anlamı şu; Kendimizi karamsar, güvensiz ve korunmaya muhtaç ya da korumak istediklerimiz hakkında kaygılı hissettiğimiz bir süreçten geçiyor olabiliriz.
9’uncu evin ön plana çıkması nedeniyle de, Yeniay’da yeni bir yön bulmak, geleceğe güvenle, umutla bakabilmek, yeni planlar yapabilmek istiyoruz. Sosyal düzlemde hukuk, vicdan, din ve ahlak gibi kavramların bizi korumasına ve yön vermesine her zamankinden çok ihtiyaç duyabilir ve bu konularda yaşanılan hayal kırıklıkları ya da zaafiyetlerin artık giderilmesini isteyebiliriz. Manevi ve fiziksel anlamda sırtımızı dayamak, geleceğimizi üzerine inşa etmek istediğimiz zeminlerin, yeterince güvenilir olmaması fikri bizi çok rahatsız edebilir. Milliyet, din ve sosyal duruş bazındaki aidiyetlerimize her zamankinden fazla sarılmak ihtiyacı duyabilir, bunlara yönelik saldırılara çok duyarlı olabiliriz. Başımıza gelen her sorunu dış mihraklara bağladığımızı, ama kendi içi zaafiyetlerimizi, ihmal ettiğimiz yumuşak karnımızı görmezden gelmek eğiliminde olduğumuzu fark etmemiz gerekir.
Belirsizlik hissi ve bunun oluşturduğu yön bulma ve geleceğe yönelik tahminlerde bulunma zorluğu, böyle zamanlardan olan bitenden daha tedirgin edici gelir bize…
Bireysel düzlemde de, hayatımızın ne kadar güvenilir bir zeminde ilerlediğini, inanmak ve dayanmak istediğimiz kurguların, beklentilerimizin, gerçekle ne kadar uyum içinde olduğunu artık bilmemiz şart olur!
Bu yüzden dönüp kendimize şu soruları sormamız gerekir;
- Güvende olmaktan ne anlıyorum?
- Aidiyet hissettiğim kişiler, topluluklar, yerler, konumlar benim için gerçek birer güvence mi? Yoksa ben onları hayat planlarımın içinde belirli bir yere yerleştirdim ve öyle kalmalarını mı bekliyorum?
- Kendimi kırılgan, saldırıya açık, güçsüz hissettiğim yerler neler? Ben bunları ne ile doldurmaya, geleceğe dair kaygı ve korkularımı nasıl araçlarla gidermeye çalışıyorum? Peki bu araçlar gerçekten güvenilir mi?
- Eğer hayat belirsiz ve önceden tahmin edilemeyen dönemeçler ile doluysa, etrafımı "güvenlik unsurları" ile çevrelemeye çalışmak ne kadar anlamlı? Onların kalıcı ya da tutarlı olması mümkün mü?
- Eğer herkes ve her şey –tıpkı benim de olduğum gibi –kırılgan ve değişken ise, hiç bir şeyin değişmemesini, her şeyin beni korunaklı tutacak şekilde kalmasını ummak, hayatımdaki asıl güvenlik zaafiyeti olabilir mi?
- Ayağımın sürçtüğü, gafil avlandığım konularda sorun ve suç hep etrafımda mı? Ben hep kötü ya da beni hayal kırıklığına uğratan, beklentilerime karşılık vermeyen insanlarla mı çevriliyim?
- Diyelim ki öyle… O zaman, benim görmeyi reddettiğim gerçeklere, almayı ihmal ettiğim önlemlere, kendi ayaklarım üzerinde duramadığım yerlere, hayatımdaki ısrarla kırılgan bıraktığım halkalara bir çözüm üretmem gerekmiyor mu?
- "Güvende olmak için" etrafımın güvenilir olmasını beklemek, bağımlı olmak yerine, kendime güvenmeyi, esnek, çözüm odaklı, özenli, becerikli olmayı öğrenmek daha iyi bir yol olabilir mi?
Eğer tutunmaya çalıştığımız dallar elimizde kalıyorsa, şikayet etmeyi bir yerde kesmek ve "Bu ağaç nasıl bu hale geldi? Ben niye bu kadar uyudum, ya da neden sorumluluk almak yerine niye sırtımı bu kadar etrafa dayadım?" diye kendimize çeki düzen vermek şart olmuştur!
Muhtaç olduğumuz kudret her zaman kalbimizdeki ışıkta mevcuttur.
junoastrology.com