6 Kasım’ı 7 Kasım’a bağlayan gece (İstanbul’a göre) saat 00:23’de, bir donunay yaşayacağız. Bu Dolunay'da ana bileşenler, önemli sabit yıldızlarla kavuşum halinde. Dolunay'ın hikayesini okumak için bunları dikkate almak gerekiyor.
An’ın haritasında;
- Ay 14 derecede "değer verdiklerine düşkün ve kararlı" Boğa burcunda ve "inançlarımızı temsil eden" 9’uncu evde.
- Güneş ise 14 derecede "kaybı kazanca çevirmeyi bilen, dönüşüm üstadı" Akrep burcunda ve "sözler ve tutumları, yakın çevremizdeki insanları" temsil eden" 3. evde konumlanıyor.
- Yükselen noktası Aslan burcunun 29 derecesi. Bu nedenle haritanın yöneticisi de Güneş. Yükselen hem "egomuzu dürtükleyen" Lilith ve hem de Regulus sabit yıldızı ile kavuşuyor. Regulus, hırs, kıskançlık, intikam gibi düşük seviyeli duygularla, varlık sebeplerine ihanet etmemeleri gereken "Görevlilerin yıldızı" olarak bilinir.
- Ay Cetus yıldız kümesinin en bilinen sabit yıldızı Menkar ile kavuşuyor. Cetus’un en büyük düşmanı, aldatan ve kandıran Yılan’dır. Menkar ise boyunduruk altına alınmış düşmandır.
- Güneş Zuben El Genubi ile kavuşuyor. Bu Terazi’nin haksız kazanç, hırs ve bencillik ile dolu olan kefesidir.
- Ay’ın yerleştiği Boğa burcunun yöneticisi Venüs, Güneş ile kavuşum halinde. Yani, Ay Güneş’ten beslense de, niteliklerini Güneş’e geri yansıtıyor!
- Ay ve Güneş karşıtlığından, hem Balık’taki "eziklikten azizliğe doğru geçmeye çalışan" Chiron’a; hem de Oğlak’taki "dirayetli ve dönüştürücü" Mars-Pluto-Selena stelyumuna, ılımlı açılar uzanıyor.
Bütün bunlar ne anlama geliyor?
Bu Dolunay bizi tahrik eden olaylar, fırsatlar ve insanlarla sınayacak!
Hepimizin, değerli olma istediği, hayatımıza değer katma güdüsü vardır. Bu güdümüzü kah yaptıklarımızla, kah kendi kaynaklarımız sayesinde aldıklarımızla veya bir şekilde başkaları üzerinden elde ettiklerimizle gerçekleştiririz.
Değerlilik önemli olduğu için, değer verdiğimiz şeylere sahip olmak gibi bir zaaf ve sahip çıkmak gibi bir arzusu da geliştiririz. Bunun doğal karşılığı ise değersizlik endişesi, eksilme kaygısı, mahrumiyet çekme ve kaybetme korkusudur.
İnsan "kaybeden" durumuna düşmeyi, uğranan kayıpları, değer verilen şeylere sahip olmak açısından başkaları ile kendisini karşılaştırdığından gördüğü eksiklikleri, hep kendi değerinin bir ölçütü haline getirir.
Geçmişimizde maddi veya manevi olarak kayba uğratıldığımızı, eksildiğimizi, azımsandığımızı düşündüğümüz, yetersizlik hissini ya da çaresizlik duygusunu deneyimlediğimiz her olay, bizim öz değer algımızda çizikler yaratır.
Bizi "en çok vuran" olaylar, yine yenik hissetme ihtimalini çağrıştıran durumlardır. "En çok baştan çıkartan" fırsatlar ise, Rövanş alma ihtimalini önümüze seren durumlar...
Bu Dolunay'da; kaybetme-kazanma, değerlilik-değersizlik, önemsenme-gözardı edilme gibi ikilemlerle sınanacağımız belli… Olaylar ve insanlar bize meydan okuyabilir, tahrik edebilir, teşvik edebilirler…
Nefsimiz, alışkanlıklarımız, korkularımız, kayba-dair anılarımız ya da kazanca dair kalıplarımız, bizi zaaflı hale getirecek.
Ve seçim yaparken, terazinin bir kefesinde "haksız kazanç" ya da "boş zafer" varsa diğer kefesine de özümüze duyduğumuz saygı, iman ettiğimiz fikirler ya da manevi değerler, onur bildiğimiz tutumlargibi niteliklerin oturduğunu yani birini elde tutmak için, diğerinden fedakarlık etmemiz gerektiğini içten içe bileceğiz!
Eğer ne adına neden vazgeçeceğimize bilincimiz ile karar veremezsek, alışkanlıklarımız ya da duygularımız ile davranırsak, kendimizi geçici bir hazza ve kazanç hissine kaptırmamız ya da yine yenilmiş, incitilmiş, haksız bir fedakarlıkta bulunmuş, büyük bir geri adım atmış hissetmemiz mümkün…
Bu Dolunay deneyiminin en büyük ödülü; bilinç dönüşümü olacak! Bu dönüşümü zaten yaptıysak, terazinin hangi kefesini ağır bastıracağımızı rahatça bulacak ve öze-güvenimizi, onur duygumuzu pekiştirmiş olacağız.
Bu dönüşümü, tercih anında yaparsak, daha önce beceremediğimiz bir adımı atmış ve gerçekte neyin önemli ve huzur verici olduğu hakkında sağlam bir deneyim elde etmiş olacağız.
Her iki durumda da, nefsimizi ya da bizi tahrik edenleri, bizden bir şey umanları, bize sırt dönenleri, yolumuza çıkanları değil, ta derinde bir yerde hepimizin taşıdığı o gerçeği dinlemiş, ve Ruh'umuzu doyurmuş olacağız. Bu bizi farklı bir değer boyutuna ve farklı bir hoşnutluğa taşıyacak.
Bu dönüşümü seçim anında yapamaz, boşa düşer, zaaflarımıza yenilir, kaygı veya beklenti dolu zan tuzaklarına düşersek, olaylar dizgesinin bizi getireceği çıkmazda, bir şekilde neyi dönüştürmemiz gerektiğini fark edeceğiz. Bu dahi biraz geç alınmış ama küskünlük ile kaçırılmaması gereken bir ödül olacak.
Ayartılmak, en büyük zaaf ve en sinsi tehdittir! İnsan hep dış etkenlerle ayartılır ama ayartılan nefs'tir. Nelerden ayartıldığımızı bilmek ve buna karşı tetikte olmak iyidir. Ayartılmamayı seçmek daha iyidir.
İnsanın nefsi hep skordan yanadır… Ama bir sınavdan Yüzakı ile çıkmak, kazanmak anlamına gelmez! Hayatın sınavları Skora değil sportmence tutuma bakar.
Bu kural, İnsanlar, toplumlar ve devletler için aynı ölçüde geçerli. En çok da lider konumunda olan insanlar için geçerlidir!
Bu Dolunay Aslan burcunun en son gününde ya da Başak burcunun ilk gününde doğmuş olanları, yükselen burcu Aslan’ın sonu veya Başak’ın başına gelenleri, Ay’ı veya burç ve yükselen burç yöneticisi bu derecelere denk düşenleri daha sıkı sınayacaktır! Bu grupta olanların özellikle göreve çağrıldığı bir zamandır. Dünyadaki boş zevklerin, onursuz kazançların, haksız zaferlerin karşısına onurlarını ve imanlarını koyarak enerjiyi dengelemeleri beklenmektedir.
Ne var ki her insan görevli. Ve bu birkaç günlük bu sınav dönemi, hepimize "nefsimize rağmen asıl görevimizin ne olduğunu, insanlık onurumuzun neyi gerektirdiğini" bir şekilde hatırlatacak
Hepimize kolay gelsin.
Junoastrology.com