Derginin önsözünü yazan Güvenlik Uzmanı Bruce Schneier, “Amerika’da her sene ortalama 42.000 kişi trafik kazalarında can veriyor. 2001 senesinin 11 Eylül’ünde yapılan terörist saldırıda ölenlerin sayısının çok olmasına rağmen, aynı yıl, bunun 14 katı kadar insan trafik kazalarında can verdi. Kanser, kalp hastalığı ve kazalar, son 10 yılda terör saldırılarında ölenlerden daha fazla insanın kaybına neden oluyor. Diğer batı ülkeleri de benzer istatistiklere sahip. Kısaca, dünyada terör saldırılarına ender rastlanıyor ve ölümler de az sayıda. Biz ise korku içinde yaşayarak, terörizmin etkisi artırıyoruz. Böylece teröristler, bir saldırı bile yapmadan istediklerine ulaşmış oluyor.” diyerek, toplumun terörden korkmasının yarattığı sonuçlara dikkat çekiyor.
Terörizmin psikolojik boyutlarını irdeleyen Schneier’e göre, beyinlerimiz, monoton ve sıradan olaylar yerine, terör saldırıları gibi sık rastlanmayan olaylardan korkmaya programlanmış. Bizim asıl, trafik kazaları, aile içi şiddet, kanser ve kalp hastalığı sonucu ölüm gibi sık rastlanan olaylardan korkmamız gerekiyor. Ancak hepimiz, bu özel ve ender hikayelerden etkileniyoruz. İşte burada komplo senaryoları devreye giriyor. Uçaklarda sıvı patlayıcı taşıyan teröristleri duyuyoruz ve uçaklara sıvı sokulmasını yasaklıyoruz. Teröristlerin trene bindiklerini duyuyoruz, o andan itibaren trene binen herkesin çantası aranıyor. Teröristlerin barajları havaya uçurduğunu hayal ediyor ve barajları koruyoruz. Böyle düşündüğümüz için de; tüm ömrümüz, olası saldırılara veya tehditlere karşı kendimizi koruma kaygısıyla geçiyor.
Colors, seyahatler sırasında ve günlük yaşamda “güvenlik önlemi” adı altında ihlal edilen insan haklarına da değinerek, haksız yere hapsedilen ve işkence gören insanların yaşamından örnekler veriyor. Schneier, “Terör, şiddeti silah olarak kullanan ve akla karşı işlenen bir suçtur. Burada bize düşen görev ise terörize edilmeyi reddetmektir. Terörize olmayı reddederek, planları amacına ulaşsa bile teröristlerin başarısını engelleriz. Dünyada mutlak güvenlik yoktur – hayatın kendisi bir risktir – ama hayatımızı nasıl yaşayacağımıza biz karar veririz. Terörizmin enderliğini ne kadar çok kabul edersek, güvenlik perdesine o kadar az ihtiyaç duyarız.” diyor.
Konuyu ekonomik açıdan da ele alan Schneier, 2008 Olimpiyatları’nda savunma için 12 milyar dolar harcandığını hatırlatarak, terörden korunmak amacıyla ayrılan milyonlarca dolarlık kaynağın verimsizliğini vurguluyor. Araştırma ve istihbarat için para harcanabileceğini, ama sonsuz terör senaryolarına karşı önlem almak uğruna yapılan yatırımların ise gereksiz olduğunu belirtiyor.
Dergide yer alan hikayelerden bazıları...
- Gökdelenlerde ofisleri bulunan ve terör saldırıları karşısında savunmasız kalan Yönetim Kurulu Başkanları’nın, tehlike anında bulundukları mekanı hemen terk edebilmesi için, “Evacuchute” adında acil durum paraşütü üretildi.
- Dünyadaki ordu harcamaları 1997 yılından 2007 yılına kadar %37 arttı. 2008 ise Soğuk Savaş’tan bu yana en yüksek harcama yapılan yıl oldu.
- 300 metre derinliğe üst üste dalabilen ve uzun süre yorulmayan deniz aslanları, iplere bağlı kelepçeler taşıyor ve buldukları suçlulara bu kelepçeleri takabiliyor.
- Sahil sınır devriyesi olarak görevlendirilen yunuslar, sonar özellikleri sayesinde deniz tabanındaki cisimleri bulabiliyor.