› 
 › 
@Pudra özel haberidir, izinsiz kullanılamaz. 11.12.2013

Cinsel istismarın çarpıcı öyküsü: Mihr

Küçük yaşta cinsel istismara maruz kalmış insanların, gelecekte nelerle yüzleştiğini anlatan çarpıcı roman “Mihr”e imza atan Eylem Tok, Pudra.com’un sorularını yanıtladı.

Eylem Tok'un ilk romanı Mihr, yakın çevresindeki iki erkeğin cinsel tacizleriyle örselenmiş bir kız çocuğunun öyküsünü anlatan, “namus” üzerine kurgulanmış kusursuz bir öç planı.

Cinsel istismarın çarpıcı öyküsü: Mihr
Yazar Eylem Tok, "Çocuk cinsel istismarını konuşmak artık tabu olmaktan çıkmalı ve herkes elini taşın altına koymalı" diyor.

Eylem Tok, bu psikolojik aşk romanıyla, küçük yaşlarda cinsel istismara maruz kalmış insanların, gelecekte nelerle yüzleştiğini ortaya seriyor ve cinsel kimliğini kaybetmiş insanların yetişkinlik evresinde nasıl bir çırpınış içine girdiğini gösteriyor. Mihr, aynı adı taşıyan roman karakteri üzerinden, cinsel istismarın travmalarını tüm şiddetiyle anlatan; kadın olmaya, erkek olmaya, iyiliğe ve kötülüğe dair sarsıcı bir roman...

Çocuk istismarı konusunu yazmaya değer kılan nedir?


Çocuk cinsel istismarı konuşulmaktan hep uzak durulan bir konu oldu. Halbuki bulunduğumuz ve gittiğimiz şehirlerde, yürüdüğümüz caddelerde, geçtiğimiz sokaklarda, baktığımız evlerden birinde muhakkak böylesi olaylar yaşanıyor ve ne yazık ki bu bilinmiyor. Ben, erken yaşta kadın olmuş bir çocuğun içsel yolculuğunda yaşananları ve düşünülenleri ortaya çıkardım. Çocuk cinsel istismarını konuşmak artık tabu olmaktan çıkmalı ve herkes elini taşın altına koymalı. Bu çocuklar için biri bir şeyler yapmalı. İşte ben bunun için Mihr’le zor bir yolculuğa çıktım.

“Enseste savaş açtım”

Mihr sizde nasıl bir etki yarattı?


Düşündürdü ve sorgulamamı sağladı. Onun yolculuğunda bedenine girmiş bir ruh olarak ben, yaşamından çok şey öğrendim ve onun gibi yaşamışları anlayabilmek için psikolojilerine girerek herkese yayıldım. Karakterimde değişimler oldu elbette, kendimi arındırdım ve daha temize çektim hayatımı. Zaten bir kitap bir insanı değiştirecekse, önce yazarını değiştirme gücü gösterebilmeli bence. Şimdi bu ülkede çocuk gelinlere, enseste, pedofiliye ve kadına şiddet uygulayanlara karşı bir savaş açtım kendimde ve tüm Mihr’i okuyanları bu savaşa davet etmiş oldum. Biliyorum ki bir gün bu tür olaylar en aza indirilecektir bizler mücadele ettiğimiz sürece. Beni değiştiren bir başkasını da değiştirebilir pekala.

Bu kitaptan kadınlar ve erkekler neler öğrenecek?


Erkekler önce empati kurmalı ve bir kadını ne denli anladığını sorgulamalı. Erkek olabilmek bir kadını anlayabilmektir her şeyden önce, çünkü kendi başına erkekliğin çok da önemi olmuyor bir noktadan sonra. Çocuklara sevgi ve şefkatle yaklaşmak yerine cinsel bir obje olarak ele almalarının, o çocuklarda nasıl bir vuruğa sebep olduğunu açıkça gözler önüne seriyor kitap. Bir erkek, önce nefsini köreltmesini öğrenecek, sonra kendini sorgulamaya geçecek. Bu kitaptan çıkaracağı çok fazla soru olduğu kesin.

Kadınlar tabii önce kendini Mihr’in yerine koyabilmeli. Mihr, birçok kadının kendini iyi hissetmesini sağlayacak bir hayat yaşıyor, ancak kötü hissetmelerini sağlayacak olan, Mihr gibilerinin olduğunu bilirken sessiz kalıp hiçbir şey yapmamak ya da bu tür bir yaşanmışlıkla içine kapanarak kendini dışlamak olabilir. Ben kimim, neredeyim ve kendim için yaptıklarımdan birini bir başkası için yaptım mı sorusu önemli.

Toplumdaki cinsel istismar ve ensest sorununa ne gibi bir etkisi olur kitabın?


Fazlasıyla sert bir konu ve zor bir kurgu. Fakat benim için zorluğundan öte, nasıl bir etki bırakacağı önemli. Çocuk cinsel istismarı ve ensest, üstü kapatılan konular oldu hep. Konuşmak bile suçtu. Bu tür travmalara maruz kalmış çocuklar mahkeme salonlarında mağdur ediliyordu. Şimdi istiyorum ki, bu tür bir vaka olduğunda herkes sesini çıkarabilmeli ve bu hatalar tekerrür etmemeli.

Bir çocuk neden cinsel istismar ya da esneste maruz bırakılır? Sorun nerede başlıyor?


Mihr’deki en önemli soru şuydu: On yumurta, üç ekmeğe bir aile çocuğunu neden yaşlı bir adama peşkeş çeker? Onları bu hale getiren nedir, bunun araştırılması. Üç çocuklu, evli bir çift, günde üç öğün yalnızca birer tane simit yese aylık hesaplamada asgari ücrete tekabül ediyor bu. Eğer baba asgari ücretle çalışıyorsa, bu demek oluyor ki bu ailenin günde üç öğün yalnızca simit ya da boş ekmek yemesi lazım. Eğer bu insanların canı yumurta istiyorsa kızını satmayı meşru görebiliyor adam. Bu kadar açık bir hesap ve maalesef ki acı bir tablo...

Ensest ve cinsel istismar sorunu nasıl çözülür dersiniz?


İnsanların refah içinde yaşamını sağlamak elbette ki hükümetlerin elindedir ama bunun sorumluğunu bir hükümete yüklemek acımasızlık olur. Çağlardan beri hep bir kesim yok sayıldı ve kendi başına çıkışını bulma arayışına bırakıldı. İşte Mihr’in ailesi de kendi çıkışını kendi mide bulandıran yöntemleriyle bulmaya çabalıyordu. Ancak biz bunun içine ensest ilişkiyi de kattık, çünkü suçlular var ve bu suçlular gün yüzüne çıkmadan emellerini müdafaasızlar üzerinden yürütmeye devam edecekler.

Avrupa’ya baktığımızda her çocuk devletin koruması, gözetimi altındadır ve her aileye potansiyel bir suçlu gözüyle bakılır devlet nazarında. Bu sebepledir ki çocuk hakları uygulanır ve bir çocuğa karşı işlediğin suç bir kadına karşı işlediğinden daha ağır ceza yaratabilir. Çocuğun yüzünde küçük bir morartı ya da psikolojisinde küçük bir sorun görülse, öğretmeni devleti harekete geçirir, devlet aileyi sorguya alır. Bizde çocuk beş öğün ailesi tarafından dayak yese, “babasıdır döver de sever de” diyoruz.


Şiddet çocuklarda nasıl bir psikoloji yaratıyor?


Aile içi şiddet genelde kadınların erkek tarafından dövülmesiyle anılır. Halbuki burada en büyük şiddet çocuklara uygulanır, çünkü sürekli şiddet olan bir evde yetişen çocuk kendini dışarıda ancak şiddetin içine girerek bulabilir. Toplumun psikolojisini ele alırsak şiddete meyilli bir coğrafyayız, yüzde sekseni sinir hastası bir toplumuz ve bunun farkında değiliz ne acı ki!

Empati yok, saygı yok, merhamet yok, adalet yok, vicdan yok; hepimiz potansiyel suçlularız aslında. Çünkü kimin ne yapacağı an itibariyle kestirilemiyor. Şiddet yaşamımızın bir parçası olmuş durumda. En cahilinden en kültürlüsüne şiddete başvururuz.

Kendimizi ifade edebilme zekasına sahip olmayışımız ya da dinlemeye tahammül edemiyor oluşumuz bizi potansiyel suçlu yapan tek neden. Bir insana bağırmak ya da küfretmek de suçtur ve bu suçu biz, olağan bir şeymiş gibi hemen her gün işliyoruz. Aile içi şiddet, toplum içi şiddet sürdüğü müddetçe devam edecektir. Topluma inmek, aileye inmek olacaktır. Yani toplumsal bir suçu suç kabul ettirirsek, aile içine de inmiş oluruz; böylelikle daha sağlıklı, daha bilinçli ve daha temiz bir nesil inşa ederiz.




Mihr
Eylem Tok
Hayykitap
Fiyatı: 18 TL


POPÜLER GALERİLER
gelinlik modelleri pudra
mac mbfwi pioneering designersi 10
lenzing ecovero mehtap elaidi mbfwi 01
korean beauty kore guzellik sirlari
new york fashion week 26
paris fashion week pudra 12
mac mbfwi pioneering designersi 10
oleg cassini collection 2117 2
EN YENİLER