remzi.com.tr
30.07.2009
Otuzlu yaşların romanı: Maraz
Hande Altaylı’nın son romanı “Maraz”, otuzlu yaşlarına gelmiş eski mahalle arkadaşlarından oluşan bir grup insanı anlatıyor.
Romanın baş karakteri Aslı, bir reklam ajansında çalışmaktayken bir süre önce işsiz kalan, Beyoğlu-Tünel civarında mimar kocasıyla birlikte yaşayan, annesiyle babası boşanmış, tek kız kardeşi olan güzel bir kadındır. Bir cenazeyle başlayan roman, Aslı’nın düşünce akışının izinde ölüm temasıyla buluşturuyor okuru. İnsan, ilk gençlik sevgilisi ve mahalle arkadaşı olan Cenk’in ölümüyle sarsılan ve düşüncelere, ürpertilere, korkuya boğulan Aslı’yı izlerken günün birinde ailesinden birilerini kaybedeceğini düşünüp de ağladığı çocukluk günlerini hatırlıyor. Aslı da aynı tedirginliği kocası Ali için hissediyor: “Ali ölse, ben de ölürüm diye düşünmüştü. Annesinin, babasının, kız kardeşinin hatta kendisinin ölümünden bile daha çok korkutuyordu bu fikir onu. Ali ölürse, Ali ölürse, Ali ölürse… Ağlamamak için kendisini tutmaktan göz çukurları acımaya başlamıştı. Elinde olmadan Ali’yle birlikte trafik kazası geçirdiklerini ve onun yanı başında öldüğünü hayal etti. (…) Kimsenin kendi başına gelmeyeceğine için için inandığı, acıklı filmlere ait gibi görünen olaylar, gelip hayatın ta kendisi oluveriyordu.” İşte bu ve benzeri düşüncelerle başlayan roman, Aslı’nın kocası tarafından aldatıldığını öğrenmesiyle aldatılma temasını da içine alarak ilerliyor. İnsanın hayatta her acıya dayanacağına dair bildik kıssadan hisse bir kez daha ortaya çıkıyor. Öyle ki Aslı, aldatıldığını talihsiz bir şekilde anlayınca, kaybetmekten o kadar korktuğu Ali’den ayrı olmaya alışmak durumunda kalıyor.
Cenazenin ardından, Aslı’nın yaşamına kaldığı yerden devam etmesi ve dünyevi meselelere odaklanmasıyla birlikte anlatı da yaşanan tüm felaketlere rağmen “rahata kavuşuyor” ve Aslı’nın evine, gündelik yaşamına, ilişkilerine açılıyor sayfalar…
Kitabın akıp gitmesini sağlayan, son dönem sıklıkla rastladığımız “tarz-ı hayat” romanlarını andırıyor olması. Bu tarz-ı hayat romanları, anlatıyı belli başlı toplumsal kodlar, simgeler ve bunların yarattığı çağrışımlarla döşüyor. “Maraz”da yazar her ne kadar bu romanlarda olduğu gibi markalara, gidilen yerlere, yenilen yemeğe o denli yer vermese de, “yuppie” olarak niteleyebileceğimiz bir kesime özgü hayat tarzının bazı kodlarını dolaylı olarak kullanıyor. Romanın heyecanını söndürmeyen etken ise roman kişilerinin otuzlu yaşlarını yaşadıkları şimdiki zamanlarına odaklanmanın yanı sıra ilk gençlik dönemlerine de dönüşler yapıyor olması.
Roman; aldatma, boşanma, intihar gibi felaketler görse de orta yaş dönemini yaşayan bir kadının başına gelebilecek güzellikleri de unutmuyor. Ancak bu kadının mesleğinde başarılı ve tanınan bir isim olduğunu, güzel, zarif ve çekici bir kadın olduğunu hatırlatarak. Tüm bunlar Aslı’yı “güçlü” kılan özellikler…
İlk sevgilisi olan Cenk’in toprağa gömüldüğü gün, Aslı için zaten yeterince zor geçiyorken iş sebebiyle yurtdışında olan kocasının kendisini aldattığını öğrenince dünyası hepten kararır. Aslı en sevgili arkadaşı Devrim’i ve de yine aynı arkadaş grubunun bir diğer üyesi olan Burcu’yu yanına çağırır, sayısını hatırlayamadığı kadar çok kadeh devirir, ne yapacağını bilemez bir öfke içindedir. Ertesi gün, bütün bunlar yetmezmiş gibi yurtdışında akademisyenlik yaptığı sanılan ve ailesiyle arası hiçbir zaman sıcak olmayan kardeşi Zeyno habersiz, bir sır yumağı eşliğinde çıkagelmiştir.
Zeyno, oldukça zor bir insandır, üstelik bunalımda olduğu her halinden anlaşılmaktadır. Bu arada, boşanmış olmalarına rağmen kocasıyla derdi hiç bitmeyen, kocasının yeni karısına “uyuz” olan ve bütün bu meseleler yüzünden Aslı’nın başını şişiren annesi de onu rahatsız etmeye devam etmektedir. Bütün bunlarla baş etmek zorunda kalan Aslı’nın yeni bir aşkın kollarına düşmesi de ise yakındır.
Kocası Ali’yi evden kovduktan sonra yeni bir hayata başlamak zorunda kalan Aslı, gücünü öncelikle kendine kanıtlamak üzere sigarayı bırakmaya karar verir. Mesleki başarılarına karşı o dönem işsiz olan Aslı, bir iş bulması gerektiğini düşünür. Bu arada bir süre sonra yüksek kirası nedeniyle yaşadığı yerden de taşınmak zorunda kalacak olması ve onunla birlikte kalan kardeşinin ketumluğu da yeterince kahredicidir. Yarım ömürlük felaketlerin hepsini neredeyse otuz beşinci yaşına ve kısa bir zaman dilimine sığdıran Aslı’nın başına gelen güzel şeyse İzzet adındaki yakışıklı gençtir. Aslı her ne kadar başlangıçta tereddütlü olsa da İzzet’in tutkulu ısrarcılığı sayesinde ilişkileri başlayacaktır. Ama bu ilişkinin yarattığı toz pembe ortam kısa sürede dağılır. Aslı toparlanmaya başladığı anda beterin beteri yine onu bulur ve hayatı yine bir ölümle sarsılır.
Ölümle başlayan roman, sona yaklaşırken Aslı’nın düşünce akışı eşliğinde çocukluğu yoklar: “Çocukken dünya kocaman bir oyun bahçesiydi ve senindi. Bilinmezdi, heyecanlıydı ve hayal kurabildiğin ölçüde sana aitti. Geleceği bilmiyordun ama onu gönlünce şekillendirebileceğine inancın vardı. Her şey ama her şey bir ihtimaldi. Dünyayı güzel kılan da işte o ihtimallerdi.”
Tüm “maraz”ına rağmen Aslı’nın hayatı her seferinde yeniden kurulurken okur da romanı belki yaz tatiline yakışır bir kumsalda, sıcağın etkisini unutarak seyre dalacak.
Maraz
Hande Altaylı
Remzi Kitabevi
2009, 197 sayfa
Müge Karahan, Remzi Kitap Gazetesi