Bizans yazarı Radi Dikici, bu kez de ilk belgesel/roman denemesi “Teodora”yla buluşuyor okuruyla. Bilinenden oldukça farklı bir Teodora okuyacaksınız: Yalnız cinsel yaşamıyla öne çıkmış, kavurucu bir cazibeye sahip genç bir kadını değil; Bizans tarihinde tek başına imparatorluk yönetmiş yegâne imparatoriçeyi, “taç isteyen başı yerinde tutmayan” radikal bir yöneticiyi, Bizans yasalarına soktuğu hükümlerle kadınlara yeni haklar veren bir “feminist”i, öksüz ve kimsesizlerin koruyucusu müşfik Teodora’yı bulacaksınız Dikici’nin romanında…
Biliyorum ki siz bir Bizans yazarısınız. Teodora’yı konuşmadan önce istiyorum ki Bizans yazarlığı üzerine konuşalım. Bizans tarihinde sizi çeken nedir?
Toplum olarak Bizans’ı hiç bilmiyoruz. Okullarda da pek öğretilmiyor. 1071’de Alparslan’ın Romen Diyojen’i yenmesi münasebetiyle Bizans’ı anıyoruz çoğunlukla. Halbuki, bu topraklarda bin yıl hüküm sürmüş çok büyük bir imparatorluk Bizans İmparatorluğu. Bize de çok şey bırakmış. Yıllar önce Bizans okumaya başladım. 1995’ti sanıyorum, Bizans hakkında kitaplar toplamaya başladım. Ancak Türkiye’de yeterli ölçüde Bizans kitabı yok maalesef. Sonra yurtdışında da Bizans kitapları toplamaya başladım. Cambridge Üniversitesi’nin kütüphanesine gidip kitaplar aldım. Londra’daki kütüphanelere de gittim ve yaklaşık 50 kitap toplayarak tümünü okumaya başladım. Böylece Bizans’ın bize ne kadar çok şey bıraktığını bir kez daha görerek, aynı topraklarda yaşadığımız bu halkla huylarımızın bile aynı olduğunu fark ettim. Bunun üzerine Bizans’a ilgim kaçınılmaz olarak daha da arttı.
Genel Bizans tarihini anlatan kitabınızdan sonra artık yalnız bir döneme ışık tutan ve oldukça ilginç bir kişiliği konu edinen kitabınız “Teodora”yı yazma fikri nasıl oluştu?
Bizans kitabı 2007’de Remzi Kitabevi’nden çıktıktan sonra ilk okuyanlardan biri Sanayi Odası’ndan yakın arkadaşım Jak Kamhi olmuştu. Kitabı çok beğenmiş ve “Bu kitabın her bölümü bir kitap olmalı” demişti bana. Jak Bey’in yönlendirmesi hakikaten etkili oldu. Bizans dönemleriyle ilgili bazı imparator ve imparatoriçeler beni çok etkilemişti. Mesela Büyük Teodosius, 18 ay imparatorluk yapan, aynı zamanda filozof olan yeğeni Julien Apostait. Sonra Teodora… Kocası Justinyen değil, çünkü o çok kararsız bir kişilikti. Beni çok etkileyen bu kişilikleri ayrı ayrı çalışabilirdim. Bazı roman denemeleri yaptım ancak yeterli görmedim. O nedenle Teodora’yı belgesel roman olarak tasarlamayı düşündüm. Ama burada da objektif olmak esastı. Tabii ki diyaloglar benim eserim olacaktı ama hepsi bir gerçeğe dayanmalıydı.
Ama Teodora tasarladığınız üçlemenin son kitabı. Oysa ilk onu yayınladınız, neden?
“Teodo¬ra”nın başında da belirttiğim gibi “Ben de Teodora’nın dayanılmaz cazibesine kapıldım”. Öte yandan üçlemenin diğer kitapları Büyük Teodosius ve Konstantin ile Teodora arasındaki temel farklılık neden oldu buna. Teodosius ve Konstantin aileleri birbirini takip eden bir soyağacının mensupları. Oysa Teodora ve Justinyen’in bu ailelerle herhangi bir bağı yok. O nedenle müstakil olarak önce Teodora’yı yazmayı seçtim.
Teodora deyince çoğu insanın aklında hemen bir imaj belirir. Sizin kitabınızda en çok da bu imajı yıkmaya çalıştığınızı bilerek soruyorum: Teodora ve cinsellik/seks… İtirazınız nedir? Teodora bir fahişe miydi demeye dilim varmıyor ancak gerçekten de çoğumuzun bildiği gibi bir cinsel yaşam sürmemiş miydi?
Evet, haklısınız, Teodora neredeyse “fahişe” olarak nitelendirilmiştir bugüne dek. Ama bu imaj doğru değil. Döneme tanıklık eden Prokopius’un “Gizli Tarih” adlı eserinde yazılanlar nedeniyle Teodora böyle tanınmıştır. Ancak benim itirazım şahsi ya da duygusal bir itiraz değil. Çoğu tarihçi de mutabıktır ki Prokopius’un kitabında gerçeğe aykırı pek çok bilgi vardır. Bunlardan biri de Teodora’nın cinsel yaşamına ilişkin yazdıklarıdır. Onun seks hayatıyla ilgili bölüm 550’de yazılmıştır. Oysa Teodora 519’da tam böyle olmasa da “rahat bir yaşam” sürüyordu. Ama büyük bir görev yapmıştır Prokopius, Bizans’ın 50 yılını yazmıştır. Tarihçiler bu yazılanlardan doğruları ayıklamış ama sonuçta döneminde yazılı tek kitap olduğundan çok önemlidir.
Peki, bu “rahat” diye tanımladığınız dönem sizin kitabınızda nasıl yer aldı?
Ben bu kitabı en çok da Teodora’nın doğru tanınması için yazdım. Dolayısıyla birtakım bilgileri gizlemek aynı şeyi yapmak olurdu. Teodora gerçekten de gençliğinde cinselliğini rahat yaşamış, pek çok erkekle ilişki kurmuş hatta bir de gayri meşru çocuk doğurmuş. Ama Prokopius’un dediği gibi her dönem böyle bir yaşam sürmüyor. Ben de tabii ki onun rahatlığını gizlemedim ama onu karalamadım da. Onu gerçek anlamda tanıtmak istedim ve bir döneme özgü cinselliğini yaşama biçimini de gizlemedim.
Kitabınızda yansıttığınız gibi Teo¬dora’dan başka kadınlar da cinselliğini rahatça yaşıyorlar. Bu görüntüye bakarak Bizans toplumunda, sanatçı çevresinde ya da asiller arasında, saray çevresinde böyle bir yaşantı olduğunu söyleyebilir miyiz?
Döneme ilişkin bir yargıda bulunmak istemem. Bence kadın davranışı her çağda nasıl doğasına uygun olmuşsa bu çağda da doğasına uygun yaşanmıştır. Teodora ve diğer kadınlar nasıl davranmak istiyorlarsa öyle davranıyorlar. Mesela dansçı Antonina, büyük komutan Belisarius’un eşi, bütün hayatı boyunca rahat bir cinsellik yaşamış. Bakınız o gün Teodora ve diğer dansçıların, tiyatrocuların bulunduğu sokağa Pornai Sokağı deniyor. Eğlence yerlerinin bulunduğu sokak. Bugünkü porno kelimesi buradan geliyor. Ancak günümüzde anlamı biraz değişmiş. Çünkü burası gerçekten tiyatrolar sokağı, genelevlerin bulunduğu sokak değil. Ama evet, cinsellik bu sokakta rahat yaşanıyor. Kadınlar istediği erkekle beraber oluyor ve bu, toplum tarafından yadırganmıyor. Teodora’nın ve kadınların davranışını açıkçası bugünkü kadınlardan farklı görmüyorum. Teodora evlenene dek cinselliğini çok rahat yaşıyor ama evlendikten sonra gayet sadık bir eş oluyor.
Bizans yasalarına göre Teodora’nın geldiği sınıftan bir kadın ile bir asilin evlenmesi yasak. Ama görüyoruz ki bu pek sorun olmamış. Erkekler de kaçınmamışlar, eğlence dünyasından kadınlarla evlenmekten. Hatta yasaları ona göre yeniden düzenlemişler. Günümüzde çoğu coğrafyada bekâret gibi bir sorun yaşanırken o çağda böyle bir durum asil sınıfı içinde sorun değil…
Bizans tarihinde bu tür evlilikler çok. Daha toleranslı davranıyorlar çünkü. Bizans kanunları asillerin bir dansözle evlenmesini Teodora’nın döneminden 55 yıl önce Büyük Konstantin zamanında yasaklıyor. Ancak Jüstinyen Teodora’ya âşık olunca bu kanunu değiştiriyor. Tek örnek onların evliliği değil tabii. Teodora’nın dansçı kardeşi Komito da bir komutanla evleniyor. Büyük komutan Belisarius da. Hem Teodora Jüstinyen örneğinde hem de diğer örneklerde beğeni ve aşk belirleyici. Jüstinyen hiç tanımıyor Teodora’yı ve dans ederken görüp âşık oluyor. Gördüğünüz gibi tek belirleyici ya da geçerli kanun aşk…
Peki bilinenin dışında siz Teo¬dora’yı nasıl tanımlarsınız? Sizdeki Teodora imajı nedir?
Teodora dünya tarihindeki imparatoriçeler, sultanlar, çariçeler arasında çok farklı bir yere sahip. Bu iktidar sahibi kadınların tümü belirli bir güce dayanarak çoğu da kocalarından aldıkları ihsanla imparatoriçe olmuşlar. Ama yalnız Teodora gücünü kendisi yaratmıştır. İki göstergesi var bunun.
Birincisi, Nika İsyanı sırasında devletin tüm erkânı çaresiz kaldığında yaptığı müthiş konuşma. Tüm okurların dikkatle bu konuşmayı okumasını öneririm. Bu konuşma tarihi gerçeğe tümüyle uygundur. Teodora’nın kendi iktidarını kendisinin yaratmasına ikinci örnek 540’ta imparatorun vebaya yakalanmasıyla yaşanır. Doktorlar bile imparatorun yanına yaklaşmazken Teodora yedi ay başından ayrılmaz Justinyen’in ve aynı zamanda bu süre boyunca imparatoriçelik yapar. Roma tarihinde o güne kadar bir kadının tek başına bir imparatorluğa hükmetmesi söz konusu değildir. Hanya’dan gelen, dansözlük yapan sonra imparatorla evlenen çok genç bir kadın devletin bütün yükünü üzerinde taşıyor. İşte Teodora’nın tüm imparatoriçelerden farklı yanı budur.
Renkli özel yaşamı, devlet yönetimindeki etkin rolünün yanı sıra Teodora’nın Bizans toplumuna kazandırdıklarından bahsedebilir miyiz biraz? Çünkü belki de gözden kaçmış en önemli yanı bu Teodora’nın tarih sahnesinde…
Teodora’nın halkın sevgisini kazandığı iki önemli faaliyeti olmuştur. Bir öksüzler yurdu ve huzurevi açmıştır. Ama daha önemlisi kadınlara yeni haklar tanınması konusunda yaptığı müdahaleler olmuştur. Meşhur Justinyen Kodeksi, 529’da yapılan ilk çalışmada Roma kanunlarının gözden geçirilip 3 milyon kanunun 150 bine indirilmesiyle oluşturuluyor. Roma’nın kuruluşundan itibaren çıkarılan kanunlar bunlar. Fakat asıl iş eskimiş kanunların tasfiye edilip, yeni hükümlerin konmasıyla başarılıyor. Bu yeni kanunların özeti çıkarılarak kitap haline getiriliyor ve üniversite ders kitabı olarak okutuluyor. Teodora, Justinyen Kodeksi’nin oluşturulması sırasında kadınlara yeni haklar tanınmasını talep ediyor ve bu haklar kanunlaştırılıyor. Örneğin kadınlara kendi başlarına mal sahibi olma hakkı veriliyor. Yine kadınlara bazı koşullarla boşanma hakkı ve çocuğuna sahip olma hakkı tanınıyor. Kocaya ihanet suçunun ölüm cezasına çarptırılması hükmü değiştiriliyor. Kocasını aldatan kadın iki sene manastıra kapatılıyor ve kocası affederse evliliğine devam edebiliyor. İki kez bu suçu işleyebilir. Üçüncü aldatmada ise kadının cezası idam. Görüldüğü gibi yine de Bizans yasalarına kadını koruyan hükümler Teodora’nın çabasıyla giriyor.
Hakikaten ilgi çekici bir karakter Teodora. Evet, cinsel yaşamının renkliliğiyle olduğu kadar bilinmeyen diğer yönleriyle de… Radi Dikici’nin kalemine sağlık… Şüphesiz, hem Bizans tarihi literatürümüzü zenginleştirecek hem de zevkle okunacağına inandığım bir belgesel/roman kazandırdı yayın dünyamıza. Peki, bu uzun serüvenin ardından bir yazar neler hisseder? Sordum… Büyük Roma tarihçisi Gibbon’un dev eserini bitirdiğinde yazdıklarını anımsattı bana. “Bu benim kurtuluş saatim.” Bu satırları okuduğunda, önce bu cümleyi yazdıran ruh halini anlamıyor Dikici. Ancak Teodora bittiğinde anlıyor ve tıpkı Gibbon gibi hissederek aynı duygularla koyuyor noktayı o da… Radi Dikici’nin kurtuluş saati…
Röportaj: Hadiye Yılmaz
Remzi Kitap Gazetesi