Türkiye’nin ilk ve tek blues festivali Efes Pilsen Blues Festivali bu yıl 20. yılını kutluyor. Dile kolay 20 yıl olmuş. 2009 yılında da 20 farklı şehrin ayağına bir kez daha blues'u getiren festival, üç dev ismini peşinden sürükleyerek İstanbul'un cuma - cumartesi gecelerinin ateşini yakıp gençliği ve genç kalanları kendinden geçirdi.
Antalya, Konya, Kayseri, Kıbrıs, Mersin, Adana, Gaziantep, Diyarbakır ve Malatya derken bir kez daha İstanbul çıkartmasını yapan Efes Pilsen Blues, 20 yıllık serüvenininde en son 'ateşli ve yetenekli bir blues müzisyeni olarak bilinen Shemekia Copeland, folk ve delta-blues’un bir numarası olan Terry Evans ve blues dünyasının çok yönlü sanatçısı, hayranlarının “Master Showman” olarak taçlandırdığı Ray Schinnery ile ayaklarımızı yerden kesti.
Üstad affetsin ki, Ray Schinnery konserine yetişemedik! Hayatta kimi zaman gerçekleşen 'garip aksilikler'den bir performansçık eksik izlediğimiz festival, yine de blues açlığımızı giderdi. Üstelik sahnede bir doğum günü kutlamasına bile şahit olduk. Terry Evans'ın gitaristinin pastalı, 'Happy Birthday' şarkılı anlarının yakın takipçisi olup hep bir ağız 'mum üfledik'.
Yaklaşık üç buçuk saate yakın süren konser sırasında soluğu ara ara dışarıda alanlar da yok değildi. Geçtiğimiz yıllardan farklı olarak bu sene, 'dumansız hava sahası' uygulaması, bir de yanında 'dumansız Efes Pilsen Blues Festivali' getirdi doğal olarak. Çoğu genç, (Ne çok sigara içen var!) İstanbul'un ayazına aldırış etmeden sigarasını dışarıda tüttürdü, blues doygunluğundan hemen sonra... Bu yüzden her beş dakikada bir sigara içmeye alışmış 'tayfa', sadece performans aralarında değil, içeride gitar soloları yeri göğü inletirken bile dışarı 'kaçmak' zorunda kaldı.
Diyarbakır'da kendilerine hediye edilen puşularıyla sahneye çıkan bluescular, çoktan kanımıza girmişti bile. Güçlü sesleriyle de bu sempatiyi on kat arttırdılar. Gecenin tek kadın müzisyeni Shemekia Copeland, 'yakışıklı bir Türk'ten Türkçe öğrenmeye kalktığını ancak fazla Türkçe öğrenemediğini itiraf etti. İlerleyen dakikalarda ise mikrofonu bir kenara bırakıp çıplak ses, seyirciyi ve o sırada dans etmekte olan bizleri gaza getirdi. Ama ne gaz!
'Güzel' olarak nitelendirilemeyecek bir kadının sahnede nasıl güzelleştiğinin ta kendisiydi, Shemekia. Sevimliliği, sıcaklığı ve insanın içine işleyen sesiyle sahnede devleşen bir kadının tam karşısındaydık. Bundan yıllar önce, "bizler çook küçükken" ( O aynen böyle söylüyordu.) babası da Efes Pilsen Blues Festivali için İstanbul'a gelmiş, neşeyle anlatıyor ve sonra yine geceyi şarkılara teslim ediyordu.
Böyle geceleri bitirmek, hayata karşı yapılan bir haksızlık olmalı! Ama bitiyor işte. Dışarıda tıpkı iki yıl önceki gibi yağmur başlamıştı... Ve 20. yıl konseri de 'FİNAL' dedi. Bugüne kadar 77 grup ve 227 sanatçının sahne aldığı Efes Pilsen Blues Festivali, İstanbul'a da bir kez daha nokta koydu.
Türkiye'ye blues müziği sevdirmesi, festival için büyük bir gurur kaynağı kuşkusuz. O kent senin, bu kent benim 'gezici' bir festival olarak yolları arşınlayan festivalin 8 bin 145 kilometrelik yolu, o günlük bizim için 'buraya kadardı'... Ama daha gidecek çok yol, çok kent ve ne çok blues vardı!
Nilüfer Türkoğlu
Kasım ayında da devam etmekte olan Blues Festivali'nin programı ve detayları için burayı tıklayın!