Seyirlik gün batımı
Gezi rotamızın ilk durağını oluşturan Uçhisar’daki kale, Kapadokya’nın en yüksek noktası. Gün batımında güneşin peribacalarında yarattığı renk oyunları seyirlik şölen sunuyor. Sadece bu manzarayı seyretmek için insanın Kapadokya’ya gidesi geliyor. Ya Göreme’ye ne demeli? UNESCO Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Kapadokya’nın belki de en hareketli ilçesi. Buraya yerli yabancı her yerden turist geliyor. Göreme Açık Hava Müzesi, gerçekten de müze olmayı hak edecek bir görsel şölen yaşatıyor. Elmalı, Yılanlı, Karanlık, Çarıklı ve Azize Barbara buranın en önemli kiliseleri olarak ön plana çıkıyor. Tabii Kapadokya’nın üstü olduğu kadar bir de altı var. Yani şu ünlü yeraltı şehirleri. Yeraltı şehirleri bir zamanlar ilk Hıristiyanlar zamanında kullanılıyormuş. Düşman saldırısına karşı yapılan bu şehirlerde evler, kiliseler bulunuyor. Yer üstündeki her şey yer altına inmiş. Göreme’nin 50 km. güneyindeki Derinkuyu’daki yer altı şehrini gezmek için yerin tam 7 kat altına iniyoruz.
Güzel atlar ülkesi
Yer üstüne çıktığımızda atladığımız gibi arabamıza soluğu Avanos’ta alıyoruz. Nam-ı diğer çömlekçiler diyarına. Kızılırmak çamurundan hayat bulan çömlekler, aynı zamanda yöreye has bir yemeğe de hayat vermiş: Çömlek kebabı. Açlığımızı bu kebapla giderdikten sonra son durağımız Ürgüp’te ise daha çok şapkalı peribacaları bulunuyor. Her yerde satılan Erciyes taşlarından oyularak yapılan peribacası maketleri, kilimler, heybeler, bebekler, yöre halkının marifetini gözler önüne seriyor. Tarihçi Heredot’a göre Kapadokya’nın anlamı ‘güzel atlar ülkesi’ymiş. Şu an güzel atlar ülkesi olup olmadığını bilmiyoruz ama doğanın torpilini en fazla geçtiği yer tartışmasız burası.
Deniz Vargeloğlu