17. ve 18. yüzyıllarda, Pera’nın sınırını belirleyen mezarlıkları, gezinti yerleri, kahvehaneleri ve su dağıtım merkezi ile tanımlanan, adını çeşitli semtlere su “taksim” etmesinden alan Taksim bölgesi, 19. yüzyıl başında III. Selim’in yaptırdığı Topçu Kışlası’yla askeri bir işlev de kazanmış, yeni rejimin hızla inşa edildiği 20. yüzyılda ise Cumhuriyet’in en kuvvetli temsil alanlarından birine dönüşmüştür.
Osmanlı Devleti’ninden sonra askeri işlevini yitiren, ortasındaki alanın Taksim Stadyumu adıyla spor müsabakalarına tahsis edildiği kışlanın 1940’ta yıktırılarak yerini, Henri Prost’un tasarladığı İnönü Gezisi’ne terk etmesi meydanın çağdaşlaştırılmasında önemli bir aşamayı olmuş.
Taksim’in “meydan” karakterini kazanması İtalyan heykeltraş Pietro Canonica’nın yaptığı, 1928’de açılan Cumhuriyet Anıtı’dır. Yapımına 1949’da başlanan Atatürk Kültür Merkezi’nin 1969’da tamamlanmasıyla bugünkü kimliğine kavuşan Taksim Meydanı; milli bayramların kutlandığı, kamusal ifadelerin yankılandığı, İstanbul’un toplumsal ve kültürel belleğinin merkezi olmayı sürdürüyor.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü sergi katında yer alan “Taksim: İstanbul’un Kalbi” sergisi 11 Ekim 2014’e kadar ücretsiz olarak ziyarete açık kalacak.