19. Yüzyıl'ın ikinci yarısında, modern anlayışla şekillendirilen şehirlerin ilk örneklerinden olan Paris, sunduğu sosyal ve entelektüel ortam ile geleneksel resim anlayışıın çizdiği sınırların dışına çıkmayı hedeflemiş cesur sanatçıların ilham ve etkileşim merkezi oldu.
Resmin ifade biçimlerini zenginleştirme çabasına ivme kazandıran Empresyonist kuşağın Fransız resim sanatının ulaştırdığı yeni hareket, Post-Empresyonistlerin başlangıç noktası oldu.
İşte 6 Kasım 2018'e kadar Tophane-i Amire binasında izlenebilecek Arkas Koleksiyonunda Post-Empresyonizm sergisi, bizi bu başlangıç noktasına taşıyor. Peki şimdinin ustaları, geçmişin genç ressamları için bu süreç nasıl ilerledi, hadi bir göz atalım...
1880'lerden 1900'lerin ilk çeyreğine uzanan süreçte, sanatsal belleklerini bilim-felsefe-edebiyat dünyasının güncel fikirleriyle besleyen genç ressamlar, kişisel ve benzersiz bir tarz arayışı içinde, ruh ve düşünce dünyalarını desen ve renklerle yansıtmanın birbirinden farklı yöntemlerini geliştirdiler. Ortak dertleri, kendilerinden bir önceki nesillerde kemikleşmiş olan dış dünyayı objektif gerçekliğine en sadık şekilde resmetme eğiliminden koparmak ve sanatçının yaratım sürecinde duyum ve düşüncelerini ön plana çıkarmak oldu. Amaç, iç dünyasında yarattığı gerçekliği, kısacası kişisel bakış açısını tuvale yansıtmaktı.
Cezanne, Van Gogh, Gauguin ve Seurant'ın perspektif, renk, doku ve form gibi temel öğelerinin nasıl kurgulanması gerektiğine dair teorileri bu yeni kuşak sanatçıların temel başvuru kaynağı oldu. Metot ve yaklaşım anlamında birbirinden farklı rotalarda ilerleyen sanatçılar Pont-Aven Okulu, Nabiler gibi toplulukları ve Divizyonizm, Konturculuk, İntimizm, Fovizm, Kübizm gibi akımları oluşturdular. Teorileri ve pratikteki uygulamaları 20. Yüzyıl modern sanatının şekillenmesinde etkin oldu.
Arkas Koleksiyonu'nda yıllara yayılan titiz bir araştırma, büyük gayret ve yatırımlarla kazanılan Post-Empresyonist eserler sadece Fransız ressamları değil, Paris'ten yayılan fikirlerin etkisi ile modernist yaklaşımı benimseyen ve bunu kendi kültürel öğeleriyle harmanlayan pek çok Avrupalı sanatçıyı da bünyesinde barındırıyor.
Pierre-Auguste Renoir, Loyis Anquetin, Maxime Maufra, Theo Van Rysselberghe, Paul Serrusier, Suzanne Valadon, Edouard Vuillard, Leo Putz, Louis Valtat, Maurice de Vlamick, Kees Van Dongen, André Derain, George Braque ve André Lhote ziyaretçilerin yapıtlarını görme imkanı bulacakları sanatçılardan sadece birkaçı.
Sergi hakkında kim, ne dedi
MSGSÜ Rektörü Prof. Yalçın Karayağız sergiyi “Türkiye Cumhuriyeti’nde gerçekleştirilmiş bir mucizedir” sözleriyle tanımladı. Karayağız, bu tanımının nedenini “Ülkemizdeki kültür ve sanat hayatının, tarihinin başladığı dönemden bugüne kadarki serüveninde, burada gördüğünüz eserlerin ustalarımıza rehberlik etmiş olduğunu göreceksiniz” şeklinde açıkladı. “Bu sergide yer alan eserlerin tamamı ilk kez bu ölçekte Türk sanat izleyicileriyle buluşuyor... Bu büyük ustaların eserlerini görecek olan Türk sanat izleyicileri, belki de bu sergiyi hayatları boyunca unutamayacaklar. Ben unutmayacağım.”