Ömrünün tam 45 yılını Christie’s gibi dev bir sanat kurumunda mücevher bölümünün direktörü ve uzmanı olarak geçiren Raymond Sancroft- Baker bunca ihtişamın içinde tevazu dolu. Asilliği ve dingin duruşu ile karşısındakini etkiliyor. 45 yılını verdiği mücevherlerle dolu yaşamında Prenses Margaret ve Christina Onassis gibi ünlülerin mücevherlerine değer biçmek ve Elizabeth Taylor‘ın müzayededen aldığı bazı mücevherlerde ona rehberlik etmek Raymond Sancroft- Baker'ın iş hayatının mihenk taşlarından birkaçı...
Raymond ile her İstanbul ziyaretinde sohbet etmek, anılarını ve ünlülerle ilgili mücevher anektodlarını dinlemek benim için mücevher kültürüme zenginlik katmak demek...
Şebnem Balkan: Christie’s de son 25 yıldır sayısız mücevher müzayedesinin sorumlusuydunuz. Hangileri 'benim için en özel olanlardı' dersiniz?
Raymond Sancroft- Baker: 1990 yılında Babür Şah’a Tac Mahal’i fethetmesi şerefine hediye edilen ve çok nadir bulunan pembe renkli 32 karatlık Agra pırlantasını 6.9 milyon dolar gibi rekor bir fiyata satmıştık. Hikayesi de oldukça ilginç: Pırlantayı Hindistan’dan Avrupa’ya getiren kişi Agra’yı bir atın midesinde saklamış. Ancak gemide giderken at ölünce atın sahibi kaptana atına veda etmek üzere yalnız kalmak istediğini söylemiş. Yalnız kaldığında da midesinden pırlantayı çıkarmış.
2006 yılında Prenses Margaret’in mücevherlerinin değerini biçip satışını gerçekleştirmek de benim için eşsiz bir deneyimdi. Çocukları tabii ki sevdikleri parçaları kendileri için tuttular. Kendi yaşam biçimleri içinde kullanamayacakları parçaları açık artırmaya çıkardık ve o tarihte bir rekor kırarak 10 milyon Pound'luk bir satış gerçekleştirdik.
2007 yılında ünlü armatör Onassis’in kızı Christina Onassis’in kızı Athina mücevherleri satmak istedi zira kendisi daha sade yaşamayı seven bir genç kadındı. Onun organizasyonunda bizzat bulundum.
2008 yılında 34 karatlık dünyanın en ünlü elmaslarında Wittlesbach elmasının bir mavi elmas için dünya rekoru olan 16 Milyon pound'a satılması da bir onurdu benim için.
ŞB:Çok özel deneyimler yaşadığınızdan eminim. Bir kaç tanesini bizimle paylaşır mısınız?
RSB: Christina Onassis’in mücevherlerine değer biçerken bir tane doğal kristal taşı boweniteden yapılmış Buda heykelciği de geldi elimize. Onassis’in kızı bu heykelciğin teknelerinde bulunduğunu ve temizlikçilerinin çok sevdiğini ona vermeyi düşündüklerini ancak sigorta şirketi yaklaşık 10bin USD değer biçince karar veremediklerini söyledi. Eğer 3000- 4000 USD olsaydı hemen verecektim dedi. Biz de uzmanlarımızla epey inceledik ve işçiliğinin üstün bir işçilik olmadığını ve bir marka taşımadığını görüp 10bin USD'dan biraz daha yüksek fiyata satışa sunmayı düşündük. Ancak ofisteki yardımcım Faberge kitaplarında bu Buda’ya çok benzer bir obje gördü ve Buda’yı hemen Faberge’ye gönderdik. Uzun ekspertizlerden sonra erken dönem bir Faberge olduğu kanıtlandı ve 1.2 milyon dolar civarında bir fiyata satıldı.
ŞB: Şu anda mücevher müzayedelerinde hangi trendler öne çıkıyor?
RSB: Müzayedelerde natürel incilere özellikle Orta Doğu ve Körfez ülkelerinden büyük talep var. Nedeni de çok zor bulunmaları ve bu ülkelerdeki zenginlerin kendi denizlerinden çıkan doğal incileri kendi hazinelerine geri döndürmek istemeleri. Günümüzde hiçbir işlem görmemiş güçlü renge sahip yakut, zümrüt ve safir bulmak çok zor. Yakutun en makbulü Burma yakutu. Buma’daki Mogok madeninde maalesef çıkmıyor yeni madenler var ancak oradan çıkan yakutlar ısıtılarak renkleri kuvvetlendiriliyor. O ısı görmemiş özgün, nadir bulunan safir, yakut ve zümrüt gibi renkli taşlara ancak müzayedelerde ulaşılabildiği için gerçek mücevher tutkunları için son dönemde çok popüler. Ayrıca çok nadir bulunan iri ve renkli pırlantalar da tabii ki ilgi görüyor.
ŞB: Bir mücevherin geçmişteki sahibinin kim olduğu açık arttırmada fiyatı ne ölçüde etkiliyor?
RSB: Biz açık artırmadan önce mücevherin üzerindeki taşların kalitesine, mücevherin Cartier, Van Cleef gibi ünlü bir marka olup olmamasına, işçiliğine, mevcut durumuna göre değer biçiyoruz. Önceki sahibinin kimliğinin primini koymak büyük bir spekülasyona neden olabilir. Onun için artı bir değer koymuyoruz. Ancak pek tabii ki Elizabeth Taylor, Prenses Margaret gibi bir ünlünün mücevheri sadece o kişilerin mücevherine sahip olabilme tutkusu nedeniyle kıran kırana artan fiyatlarla satılıyor. Burada bizim yanlış tahmini satış değeri belirlememiz söz konusu değil ancak haliyle onların mücevherleri değerlerinin 100 katı üzerine satılabiliyor ki buna da 'provenance' değeri diyoruz.
ŞB: İleride Christie’s, Sotheby’s gibi dünyanın saygın sanat evlerinde satılabilecek mücevherler hangileri ? Bu amaçla mücevher alan tutkunlara ne önerirsiniz?
RSC: Torunlarınıza değerli mücevher bırakmak istiyorsanız Cartier, Boucheron gibi dünyanın saygın markalarının klasik tasarımlarını alabilirsiniz. Saygın markanın bir Art Deco ürünü, isimsiz bir Art Deco mücevhere göre iki kat daha fazla fiyata satılabilir. Taşın değeri, işçiliğin mükemmelliği ve mücevherin nadirliği her zaman önemlidir.
Şu an mağazadan aldığınız yeni bir ürünü satmak için en az 20 yıl beklemek gerekebilir. Vintage Art Deco tasarımlar şahanedir, ikoniktir.
ŞB: Vintage mücevherde benim favorilerim Art Nouveau‘da Lalique ve Vever, Art Deco’da Cartier ve daha yakın dönemde sanat şahaserleri JAR ve Faberge mücevherleri. Sizin favorileriniz neler?
RSB: Tabii ki Lalique, Vever, Cartier, Van Cleef, JAR, Faberge hepsinin tasarımları sanat şaheserleri. Belle Epoque ve Art Deco stillerini severim. JAR‘ın müşterileri dünyanın en üst tabakasından ve o nedenle de dünyanın en kaliteli taşlarını kullanır ve en mükemmel işçiliğine sahiptir.