"Buluşmaya XL hırkası, tayt ve zımbalı botlarıyla gelen Özge Ulusoy bu gayet spor, sade ve hatta "rock chic" halleriyle hiç "gelin olacağa" benzemiyordu. Gelin görün ki, "bembeyaz", duvaklı, taçlı, bol çiçekli ve mücevherli çekimde en güzel, en romantik, en seksi ve tabii ki en güleç gelin oldu. Haklısınız, o gün tek eksiğimiz vardı: Yakışıklı bir damat!"Evlilikten korkan biri olmadım"
Küçük bir kızken nasıl bir gelin olacağıyla ilgili hayaller kurmuş muydu? "Küçükken ilk özendiğim gelin ve gelinlik, Sylvester Stallone’nin başrol oynadığı ‘Oscar’ filminde, kızını canlandıran Marisa Tomei’nin düğün sahnesindeki gelinliğiydi. O zamanlar ilkokuldaydım ve gördüğüm modele hayran kalmıştım. Hep ‘Ben de böyle bir gelin olacağım’ dedim” diye cevaplıyor. Peki şu anda bu hayallere yani evliliğe ne kadar yakın hissediyor kendini? "Evlilik, yapmak istediğim ancak daha zamanı olduğunu düşündüğüm bir şey. Tabii ki evliliği ve anne olmayı çok da geciktirmek istemiyorum. Bence bunlar da zamanı gelince olur.” Geçmişteki kötü tecrübe onu gametofobik (evlilik fobisi/evlenmekten korkma) yapmamış; ne de olsa o -iyi ya da kötü- yaşanan her şeyin hayatımızın akışında bir yeri olduğuna ve önümüze başka yollar açtığına inanıyor. Ve her şeyin bir sebebi ve öğretisi olduğuna. "Ben hiçbir zaman evlilikten korkan bir kız olmadım. Zamanı gelince inşallah bu da olacak" diye itiraf ediyor. Ve bu olduğunda, kesinlikle geleneksel ve klasik bir gelin olmayı diliyor. Çılgın bir gelinlik modeli hiç ona göre değil. Bunun sebebini de şöyle açıklıyor: "Evlilik seremonisi, bir ritüel. Bu ritüelin dışında şeyler yapmak bana olayın büyüsünü bozar gibi geliyor."
Bugüne kadar aldığınız en güzel öğüt neydi? Kimden geldi?
Lisedeki bale hocam Müride Aksan, o zamanlarda başarılı bir öğrenci olduğum için hayatta at gözlüğü takıp kimsenin sözüne veya dedikodulara kulak asmadan, ideallerime odaklanıp çok çalışmamı öğütlemişti. Bunu hiç unutmadım. Kıskançlıklara kulaklarımı tıkamayı henüz tam başaramasam da, bu öğüdü hatırlayarak elimden geleni yapıyorum.
Kariyerinizdeki dönüm noktası...
"Survivor" yarışması hayatımda çok şey değiştirdi. Dokuz yıldır modellik yapan, Türkiye’deki tüm tasarımcılar ve hemen hemen tüm büyük firmalarla çalışmış, aranan ve başarılı bir modeldim. Ancak beni daha çok moda camiası ve modayla ilgilenenler tanıyordu. Oysa "Survivor"la beni tüm Türkiye tanıdı ve sevdi. O ekip sayesinde de şu an geldiğim yerdeyim.
Sözünüzde durur musunuz?
Mutlaka dururum. Sözüme sadığım!
En çok nelere veya kime gülersiniz?
Kendime, ablama, babama, en yakın dostlarım İnci Gökçe ve Bilge’ye. Etrafım neşeli ve esprili insanlarla dolu.
Peki kime güvenirsiniz?
Ablama çok güvenirim. Bana hep çok doğru şeyler aşılar.
Kolay kolay küser misiniz?
Çok sabırlıyımdır. Bir insanı hayatımdan çıkarmam için beni gerçekten değer yargılarından yoksun olduğuna inandırmış olması lazım.
İlkbahar mevsiminin en çok nesini seversiniz?Kokusunu! Bahar kokusu beni çok mutlu eder.
Henüz gitmediğiniz, merak ettiğiniz bir ülke var mı?
Uruguay’ı uzun zamandır merak ediyorum. Güney Amerika’yı çok seviyorum. Birkaç yerini gezdim, ileride tamamını görmek istiyorum.
Evlilik planı yapıyor mu?
Gelelim gerçeklere:
Şu anda güzel bir beraberliği var, mutlu görünüyor. Üstelik zaman zaman "Evleniyor" dedikoduları da çıktı. Bunların aslı var mı? "Şu anda böyle bir planımız yok. Dediğim gibi, zamanımız var” deyip kariyerinde daha atmayı istediği çok adım olduğunu vurguluyor. Özge Ulusoy bir gün kendi sanat galerisini açmak istiyor. "İkinci üniversitemde küratörlük okudum. Bununla ilgili işler yapmayı diliyorum" diyor."
