Londra Moda Haftası'nda sergilenen İlkbahar Yaz 2012 Erdem Koleksiyonu
Adını verdiği markasının geçmişi aslında çok eski değil, sadece altı yıl öncesine dayanıyor. Ancak onun farklı olduğunu keşfetmesi, kadınların da bunu anlaması çok uzun sürmemiş. Türk bir baba ile İngiliz bir annenin oğlu olarak dünyaya gelen Erdem Moralıoğlu, bir yanıyla Kanadalı, diğer yanıyla Türk, bir tarafıyla İngiliz… Üç ülkenin de onun için ayrı bir önemi var. Erdem, bugün Hollywood aktristlerinin, first lady’lerin, kraliyet ailesinin tercih ettiği ilk isimler arasında. Modanın romantik prensi ile gerçekleştirdiğimiz röportajda şöhretle ilgilenmediğini, güçlü, kendinden emin ve güzel kadınları giydirmeyi sevdiğini öğrendik. Dahası röportajımızda…
-Tasarım yapmaya başladığınız ilk günden bugüne değin hazırladığınız koleksiyonlarda sizi siz yapan asıl nokta nedir?
Modern ama el yapımı parçaları tasarlama fikrini seviyorum; el yapımı dantel ya da nakış gibi. Özellikle modern ve eskiyi bir arada kazara buluşturan kombinasyonlara bayılıyorum.
-Koleksiyonunuza son dokunuşu ne ile koyarsınız?
Tasarımlarımın gerçek kadınlar üzerinde hayat bulmasını seviyorum.
-Erdem kadını çiçekli de giyse, kelebekli de hep hüzünlü görünüyor, neden?
Drama fikrinden hoşlanıyorum.
-Erkek çocukları için “anne”, hayatlarında önemli bir “idol”. Özellikle kadın modası ve yaratıcılık söz konusu olduğunda erkek modacılar ilhamı genelde annelerinden ya da en yakınındaki kadınlardan alıyorlar. Sizin hayalinizdeki Erdem kadını, anneniz mi?
Bir ilham perim yok. Annem modaya olan merakımı desteklerdi fakat tıpkı annem gibi güçlü, bağımsız ve feminen Erdem kadını için tasarım yapıyorum.
-Gözlerinizi yumduğunuzda annenizi ve babanızı hangi fotoğraf karesi olarak hatırlıyorsunuz. Neredeler, üzerlerinde neler var, ne renk vs.
Onları mutfakta bize yemek yaparken hatırlıyorum.
-Yanlarında staj yaptığınız Diane Von Furstenberg ve Vivienne Westwood’dan hiç etkilenmemeyi nasıl başardınız? Çünkü sizin fırfırlı, dantelli, ipekli, satenli tarzınız Furstenberg kadar minimal, Westwood kadar çılgın ve fütiristik tasarımlardan çok uzak?
Her tasarımcı kendi stiline sahiptir; her ikisinden de çok şey öğrendim fakat daima kendime özgü bir tarzım vardı.
-Sizin tasarımlarınız kadınların gözünde arzu nesnesi, ya sizin gözünüzde?
Kıyafet, onu giyenin bir uzantısıdır. Tasarımlarım kendi ritmine gore hareket eden güçlü, bağımsız kadını temsil ediyor.
-Bir yanınız Türk, bir yanınız İngiliz, bir tarafınızla da Kanadalısınız. Biz Türkler basında bahsederken sizden Türk asıllı, İngilizler de İngiliz olarak yazıyor. Kanada’da yetişip büyüdüğünüz için de Kanada sizinle gurur duyuyor. Peki siz kendinizi nereye ait hissediyorsunuz?
Her birinin benim için ayrı bir yeri vardır. Türkiye benim kökenim, Kanada çocukluğum, Londra ise tasarımcı olduğum yer ve evim.
- Türkiye’yi ne kadar ve nasıl tanıyorsunuz? Örneğin babanız size Türkiye’yi nasıl anlatırdı ya da anlatır mıydı? Türkiye’yi ne kadar tanıyorsunuz?
Türkiye’nin kültürü çok renkli. Çocukluk dönemlerimde İstanbul ve Türkiye’nin doğusundaki akrabalarımıza yaptığımız ziyaretler olurdu. Çok özel hissederdim. Türkiye’ye uzun zamandır gelmiyorum fakat tabii ki ailem orada yaşadığı için bağlarım kopmadı.
-Moda dünyası, eleştirmenler size pek çok tanımlamalar yakıştırıyor. Örneğin “Londra’nın Christian Lacroix’ı” gibi… Bu hoşunuza gidiyor mu? Sizin kendinize yakıştırdığınız bir tanım var mı? Sizce Londra’nın değil moda dünyasının Lacroix’ı ne zaman olursunuz? Size bu sıfatı ne zaman yakıştıracaklarını düşünüyorsunuz?
Tanımlamalarla ilgilenmiyorum. Fakat Christian Lacroix ile karşılaştırılmak tabii ki harika bir iltifat.
-Tasarımlarınızla ödüller de aldınız. Kazanmak istediğiniz, gönlünüzden geçen asıl ödül nedir?
İşiniz için saygı görmek harika. Şu an olduğum yerden gayet memnunum.
-Kadın tasarımcı mı, erkek tasarımcı mı kadınların dilinden daha iyi anlıyor?
Bu çok zor bir soru. Tasarımcıya ve kadına bağlı.
-Dünyanın pek çok yerinde birçok tasarımcı var. Hepsinin de hedefi tabii ki dünyaca ünlü bir tasarımcı olmak. Siz, 7 yaşında ilk tasarımınızı yaptığınızda bu düşleri kurar mıydınız?
Asla ünlü olmayı önemsemiyordum. Önemli olan her zaman kıyafetlerdi. Moda tasarımcılığı bildiğim tek şey.
-Bugün dünyaca ünlü, hakkından övgüyle bahsedilen bir tasarımcı olarak şöhreti, hangi tasarıma benzetirsiniz?
Gerçekten şöhretle ilgilenmiyorum.
-Sizin elbiselerinizi Hollywood’un ışıltılı yıldızları da giyiyor, siyaset gibi ciddi bir arenanın dünyaca ünlü kimliği de. Bir tarafta ışıltılı bir dünya, diğer yanda sert kuralların olduğu politika gibi bir alandaki kadınlar tasarımlarınızda hangi noktada buluşuyor ki sizi seçiyorlar?
Bu kadınların tümünde Erdem kadınlarının özellikleri görülüyor; güçlü, güzel ve kendinden emin.
-Ödüllü bir modacısınız evet, yetenekli ve yaratıcısınız buna da evet. Ama ünlü olmak hele de dünyaca ünlü olmak ayrı bir case. Keira Knightley, Gwyneth Paltrow ya da Michelle Obama, dünyanın gözünün üzerinde olduğu ünlü kadın isimler sizin tasarımlarınızı giymeseydi yine de bu kadar ünlü bir tasarımcı olacağınızı düşünür müydünüz? Bu ünlü isimlerin sizin şöhretinizde ne kadar payı olduğunu düşünüyorsunuz?
Bu kişilerin kıyafetlerini seçmeleri gururumu okşuyor. Çünkü hepsi çok güzel kadınlar.
-Bir tasarımcı-modacı olarak kırmızı halının olmazsa olmaz moda kuralları sizce nedir? Ayrıca siyasetçi bir kadın ya da first lady sizce nasıl giyinmeli?
Kendinden emin olan herkesin giyinmesi gerektiği gibi.
- Siz kadınları giydiriyorsunuz ama sizi kim giydiriyor? Günlük ve özel günler için nerelerden alışveriş eder, kimlerden giyinirsiniz? En çok ziyaret ettiğiniz mağazalar hangileri? Kendinize en çok ne satın alırsınız?
Yves-Saint Laurent’I beğeniyorum. Ayrıca gözlerim çok bozuk olduğu için daima Cutler and Gross gözlüklerimi takarım.
-Dekorasyona ilginiz var mı? Evinizin ya da yaşadığınız mekanın, çalışma ortamınızın dekorasyonu nasıl? İçinizi rahatlatan, huzur veren objeler neler?
Birçok şeyi biriktiriyorum ama özellikle kitaplara tapıyorum. Onlar beni rahat ve mutlu hissettiriyor.
-Vintage, street fashion, fast fashion ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Hiç bir şey düşünmüyorum.
-Sizce giyinmek mi zor, soyunmak mı?
Kimin için giyindiğiniz ve kimin için soyunduğunuza bağlı.
Güzide Yülek