Hikayeyi en başından dinliyoruz. Sevim Emre ve Orhan Gencebay bu eve 1980 yılında, yani tam 32 yıl önce taşınmış. Yıllar içinde evde değişiklikler olmuş elbette. Mobilyalar ve aksesuvarlar birçok kez yenilenmiş ama daireden hiçbir zaman vazgeçmemişler. Bunda eşsiz Boğaz manzarası da etkili olmuş tabii...
"Defalarca taşınmayı düşünüp ev baktık. Birçok ev gezdik ama buraya gelince hep vazgeçtik" diyor Emre... Orhan Gencebay da onun sözlerini destekliyor: "Bundan sonra da bir yer aramayı düşünmüyoruz. Bu ev bize yetiyor. Zaten iki kişiyiz. Çocuklar da kendi evlerinde yaşıyorlar artık."
Sıcak Bir Yuva Hissi Versin İstedim
Evden çıkmama kararı aldıkları noktada, yani yaklaşık yedi ay önce evin tüm iç dekorasyonunu değiştirmeye karar vermişler. Sevim Emre kolları sıvamış. Önce birkaç iç mimardan fikir almış. Ama onların sunduğu çözümler pek içine sinmeyince "Bu evde otuz iki yıldır yaşıyorum, evimi en iyi ben tanırım" düşüncesiyle işe girişmiş.
Mobilyacıları dolaşıp hazır mobilya seçmek yerine, yıllardır kafasında kurguladığı modelleri çizmiş, istediği renk ve kumaşlarla onları hazırlatmış. "Çağlayan’da bir oyma atölyesiyle birlikte çalıştım. Tüm aynaları, heykelleri tek tek yaptırdım" diyen Emre, çok sevdiği mora eşlikçi olarak beyazın gideceğini düşünmüş. Bunda hiç yanılmamış. "Evime girdiğim zaman sıcak bir yuva hissini yaşamak istiyorum. şimdiye kadar hep öyle oldu. Tamamen bu hissiyatla yaptırdım her şeyi" diyor.
Güzellik kraliçesi (1963’te Türkiye Güzeli seçilmişti) seçilmeden önce Güzel Sanatlar Akademisi’nde okuduğunu, dekorasyona o zamandan beri ilgisi olduğunu da sözlerine ekliyor.
Altın Varaklı Salon
Klasik tarzı seven Sevim Emre, oymaların, altın varakların manzarayla çok güzel uyduğunu düşünüyor. 180 metrekarelik ev dört oda ve bir salona sahip... Kapıdan içeri girildiğinde tam karşıda mor bir dinlenme koltuğu, hemen arkasındaki duvarda ise boydan boya bir ayna yer alıyor.
Girişin hemen solunda mutfak, sağ tarafında ise küçük bir banyo var. Mutfağı geçip salona girildiğinde muhteşem bir deniz manzarası çarpıyor göze...
L şeklindeki salon üçe bölünerek tasarlanmış. Bir bölüm yemek odasına ayrılmış. Bembeyaz masa, mor kadife kumaşla kaplanmış ve altın renkte detaylandırılmış sandalyelerle çevrelenmiş. Masanın üzerinde ise ıtalyan Capodimonte biblolar ve aksesuvarlar var.
Şöminenin bulunduğu alan, oturma bölümü olarak düzenlenmiş. Burada bembeyaz koltuklar yer alıyor. Camdan yansıyan deniz manzarası duvardaki altın varaklı aynaya vuruyor.
Üçüncü bölümde ise beyaz bir koltuk ve mor tekli koltuklar yer alıyor. Sevim Emre, boydan boya cam kaplı pencerenin kenarında iki küçük koltuk ve bir sehpa ile bir keyif köşesi yaratmış
Bir Aşk Bir Ömre Yeter
Salon kapısından çıkıp koridoru takip ettiğinizde sol tarafta çiftin yatak odası bulunuyor. Buraya da klasik tarz ve beyaz renk hakim. Detaylarda yine altın rengi var. İrili ufaklı melek bibloları, mekana huzurlu bir hava katıyor.
Buradaki kapı Gencebay-Emre çiftinin spor yaptıkları küçük bir odaya açılıyor. Hemen ilerisinde krem rengin hakim olduğu banyo ile yine mor ve beyazın dikkat çektiği misafir odası var.
Koridorun sonunda çiftin TV ve film seyretmekten keyif aldıkları bir sinema odası tasarlanmış. Geniş kanape ve üzerindeki yastıklar son derece konforlu görünüyor.
Yaşanmışlıkları ve yeni dokunuşlarla burası tam bir huzur yuvası. Zaten Orhan Gencebay ve Sevim Emre çifti de tam otuz sekiz yıldır birlikteler ve birbirlerine hâlâ aşıklar.
Birbirlerini bunca yıldır birbirine bağlı kılan şeyin ne olduğunu soruyoruz. Sevim Emre önce davranıyor: "Bir aşk bir ömre yeter. Evde kadın çok önemli. Çünkü evi sıcaklaştırıyor ve mutluluk da kendiliğinden doğuyor. Ben "Git" demesem Orhan Bey evden gitmez. Evini sever, burada huzur bulur."