1- Ümit Burnu
Cape Town’ın en güney ucunda bulunan, Hollywood filmlerine konu olan, doğal güzelliğiyle turistlerin ilk uğrak noktası Ümit Burnu... Dünyanın sayılı doğa harikalarından biri. Havaya, toprağa, hayvana ve birçok kültüre saygının olduğu yegane keşif noktası burası. Her şeyin doğal akışında olduğu ve insan faktörünün negatif etkilerinin hissedilmediği, ilham veren bir bölge kesinlikle. Dolayısıyla karşılığında en iyi havayı, suyu ve güzellikleri alıyor. Güney Yarım Küre'de olduğundan, ters mevsim formülüyle bizde kış ayları yaşanırken oranın nefis bir tatil alternatifi olması da cabası…
2- Waterfront
Cape Town, Waterfront Adderley Caddesi’nde gezme vakti… Victoria&Albert Rıhtımı’na vardıktan sonra alışveriş yapılabilir, sahil lokantalarından gelen caz tınılarıyla deniz kenarında gün batımını izleyip, akşam civar bir restoranda leziz yemekler yiyip enfes şarapları tadabilirsiniz. Küçük bir not; 1 TL 4,5 Rand. Burada yeme içme fiyatlarına inanamayacaksınız! Türkiye fiyatlarıyla kıyasladığınızda onca kaliteli ve lezzetli yemeğe bu fiyatları ödediğinize şaşıracaksınız.
3- Masa Dağı
Olağanüstü bir mekanda romantik bir akşam isteyenler, Masa Dağı’nda kadehlerini yeryüzündeki cennete kaldırabilirler… Nefis bir manzara sunan teleferikle tepeye tırmanarak, şarap eşliğinde bulutların üzerinden güneşi batırabilirsiniz. Gökyüzünün kırmızının ve turuncunun tonlarını tüm ihtişamıyla sizlere sunacağından emin olabilirsiniz. Yüzünüze vuran hafif esinti ise tüm bu romantizmi tamamlayacak. Dünyanın en ünlü doğal yaşam alanlarından biri olan Masa Dağı, yaklaşık 1100 metre yüksekliğinde. Aynı zamanda Cape Yarımadası’nda yetişen 2000 küsür bitki türünün 1400’ünden fazlasına sahip.
4- Camps Bay
Günün yorgunluğunu atmak, okyanusta yüzmenin tadını çıkarmak ve güneşlenerek içeceğinizi yudumlamak istiyorsanız, Camps Bay tam size göre… Acıktığınızda, sahilde yan yana sıralanmış kafe ve restoranlarda yemeğinizi yiyerek tekrar doğaya kendinizi teslim edebilirsiniz.
5- Seal Adası (Fok Adası)
Atlantik Okyanusu’ndaki Fok Adası, tüm doğallığıyla keşfedilmesi gereken yerlerden biri. Adını adada yaşamlarını sürdüren büyük fok kolonisinden almış. Fok Adası 1658’den 1991’e kadar hapishane olarak kullanılmış. 1963’te adaya getirilen hükümlüler arasında, Güney Afrika’nın bağımsızlığı için ömrünü veren Nelson Mandela da bulunuyor. Mandela, 28 yıl sonra özgürlüğüne kavuşmuş ve akabinde onu Güney Afrika Devlet Başkanlığı’na ve Nobel Barış Ödülü’ne götüren yol açılmış. Mutlaka bu tura katılın derim.
6- Groot Constantia
Güney Afrika gezisi sırasında mutlaka Stellenbosch ve Paarl’da sayısız ödül kazanmış şarapları üreten bağları ve şaraphaneleri ziyaret etmenizi öneririm. Ben Groot Constantia’ya gitmiş ve yok pahasına satıldığını düşündüğüm enfes şaraplardan almıştım. Keyifli bir gün batımı için Masa Dağı’na çıkmanızı şiddetle öneriyorum.
7- Soweto (Johannesburg)
Cape Town’ın güzel yüzü burada karanlık bir yüze dönüşüyor. Gelir dağılımının had safhada olduğu bu bölgede hayatın gerçekleriyle yüz yüze kalıyorsunuz. Evlerini samimiyetle gezdiren yerliler, sizlerle yakın temasa geçiyor. İçinizi sızlatacak olsa da onlarla görüştüğünüzde her halinize şükrediyorsunuz.
8- Pilanesberg Milli Parkı
Sun City’nin hemen yanı başındaki Pilanesberg Milli Parkı, tüm gününüzü ayırabileceğiniz başka bir keşif noktası. Burada safari yapmadan dönmezsiniz diye düşünüyorum. J Jeep veya Transporter’lar ile seyir halindeyken zürafalar, aslanlar, gergedanlar ve zebraların doğal ortamlarını ziyaret edeceksiniz. Güney Afrika’nın bu bölgesi, fotoğrafçılar için olağanüstü mekanlar sergiliyor. Ülkenin en güzel büyük safari alanı Kruger Park Johannesburg’a araçla 7 saat uzaklıkta olduğu için, yine aynı güzellikte ve şehrin merkezine yaklaşık 45 dakika uzaklıklıktaki Pilanesberg’i ziyaret edebilirsiniz.
9- Lion Park
Yavru aslan sevmek istiyorsanız bu parkta nispeten daha da evcilleştirilmiş olanlarıyla vakit geçirebilirsiniz. Aslanların yanı sıra; zürafa, çita, leopar, baboon gibi diğer hayvanları da görme fırsatınız olacak.
10- Lesedi Köyü
Bir başka gün ise Lesedi Kültür Parkı’na gitmenizi ve yerli halkı görmenizi öneriyorum. Zamanla daha modernize edilmiş bir ticarethaneye dönüşmüş olsa da, lokal rehberlerin eşliğinde tüm kabilelerin yaşam alanlarına giriyorsunuz. Kapıda yerel danslarla karşılanıyor; akşam yemeğine kadar eğlence ve aktivitelerine katılarak günü bitiriyorsunuz.