murat yanki
@Pudra özel haberidir, izinsiz kullanılamaz.

Kathar şövalyelerinin verimli diyarı: Toulouse

Fransa'nın en güzel şehirlerinden Toulouse, tarihi binalarıyla ve lezzetli yemekleriyle dikkat çekiyor. Murat Yankı, gastronomi cenneti Toulouse'yi Pudra.com okuyucuları için anlattı.

Tercüman rehber olarak iş yaşamımda ve lise boyunca Fransızlarla birlikte oldum. Kültürlerine merak duydum ve Fransa tarihi konusunda pek çok kitap okudum ama Katharizm’i duymam ve öğrenmem için yalnızca bunca yıl beklemek değil, Toulouse’a bir uçak bileti alıp gitmek gerekmiş.

Kathar şövalyelerinin verimli diyarı: Toulouse

Avrupa’yı bırakın Afrika’nın köylerine dahi uçmaya başlayan, hani neredeyse o Indiana Jones tarzı filmlerde gördüğümüz toprak pistlerin bulunduğu yerlere inen ulusal havayolumuz sayesinde bu konudaki kültürel birikimim de zenginleşti ve Avrupa’nın, Güney Fransa’nın avantgarde Marksistlerinin tarihiyle tanışmış oldum.

Fransa’nın 'su'lu kasabaları

Fransa’ya ayak basmayalı benim için uzun bir süre oluyordu. Türk Hava Yolları’nın bu kente her gün uçmasını ve Noel öncesini fırsat bildim açıkçası.

Toulouse havaalanı Blagnac adını taşıyor. Bu bölgeden Atlantik kıyısına, Bordeaux şehrine kadar olan kent ve kasabalarda ‘-ac’ ile biten isimleri çokça görüyoruz. ‘-Ac’ sözcüğü ‘acqua’, yani su anlamına geliyor ve buralarda suyun bol olduğunu, hayatın temelinde olduğunu simgeliyor. Blagnac Havalimanı’na indiğimiz anda gözümüz alanın etrafında, üzerinde Airbus yazan çok sayıda hangara takılıyor. Bu kentin aynı zamanda Avrupa’nın en önemli sanayi ürünü Airbus uçaklarının üretildiği yer olduğunu hatırlıyoruz. Bizi de üç saatten fazla süre son derece konforlu şekilde buraya ulaştırmış olan Airbus uçağımız da mutlu olmalı. Eh bir saatliğine dahi olsa doğum yerine dönmüş, doğduğu topraklarla hasret giderecek!

Havada Moskova soğuğu
Toulouse’ta, daha havaalanında bir başka Fransa ile karşılaştığımızı anlıyoruz. Bir başka Fransa diyorum, çünkü Fransızlar bence aslında çok da hak etmedikleri şekilde, büyük ölçüde de büyük kentlerdeki insanların bazen yabancılara karşı pek de sıcak olmayan davranışları nedeniyle eleştirilir ve pek sempatik bulunmazlar. Burada ise havaalanının turizm enformasyon bürosundaki, normalde turist görmekten artık bayılmış memurdan başlayan bile sıcaklık gösterisi bizi otelimize götüren shuttle’ın şoförünün yardımsever davranışıyla sürüyor. Ne de olsa Güney Fransa. Sıcak memleket! Biz de haritaya bakınca ilk başta gerçekten Güney Fransa’daki bu kentin sıcak olduğunu düşünmüşüz. O da ne? Moskova’ya geldik sanki! Aman Tanrım, Moskova da ancak bu kadar soğuk olur. İslam diniyle sıcağı özdeşleştiren, eğer gidilen ülke Müslümansa nasılsa sıcaktır diye ocak ayının ortasında, annemin deyimiyle zemheri zürafası gibi, tişörtle İstanbul’a inen Fransız turistlerle dalga geçtiğimizi hatırlıyor, turistlik de zor işmiş diyorum. Neyse ki haritaya bakınca Fransa’nın en güneyindeki Toulouse’un bizim Sinop’la aynı enlemde olduğunu görüp, bir de yarı karasal iklime sahip olduğunu okuyunca tedarikli gelmişiz de Müslüman memlekete gelen Fransız durumuna düşmüyoruz.

Eşimle birlikte otelimizin bulunduğu meydanı iki defa dönüp, dolayısıyla koca otelin önünden iki defa geçerek, yoldaki herkese sormamıza karşın bulamıyor ve eşimin bana kuşkuyla "Acaba bu adam Fransızca biliyorum diye beni mi yiyor" bakışları ardından "Aa burasıymış bizim otel" deyip kendimizi içeri atıyoruz.

Otel, Toulouse kentinin ana meydanlarından biri olan Wilson Meydanı’nda yer alıyor. Meydan ve caddelerine çoğunlukla Fransız büyüklerinin adını takan ve anti-Amerikan olmalarıyla ünlü Fransızlar nedense pek çok kentte ve Toulouse’ta, hem de en önemli meydanlarına ABD’nin 1. Dünya Savaşı sırasındaki başkanı Woodrow Wilson’un adını vermişler.

Buz gibi bir cumartesi öğleden sonrası kendimizi Toulouse meydanlarına atıyor ve soluğu daha sonraki günlerde de her fırsat bulduğumuzda gittiğimiz Capitole Meydanı’nda alıyoruz. O pırıl pırıl ama buz kesen havada, meydanda henüz kurulmuş olan Noel pazarı tıklım tıklım. Belediye, meydan boyunca 100’den fazla ahşap kiosk kurmuş, her esnaf değişik bir mal satması koşuluyla orayı kiralamış. Bu arada bu esnafın arasına pek çok yiyecek ve içecekçi de karışmış. Meydan tam bir cümbüş, eğlence yeri haline gelmiş. Çoluğu çocuğu kapan meydana koşmuş. Yahu o parmak kadar çocukların bu soğukta işi ne, benim memleketimde onlar üşütürler diye düşünmeden edemiyoruz. Bir de "Hani Fransa’da ağır ekonomik kriz vardı, bitmişti memleket, kandırıldık" düşüncesine kapılıyor, Enver Hoca zamanının Arnavutluk’u misali "Hani en mutlu, krizin olmadığı tek ülke bizdik, tüm gazeteler öyle yazıyor, tüm televizyonlar öyle söylüyordu" diyerek şaşkınlık ve hayal kırıklığı arasında hangisini seçelim bilemiyoruz.

Gastronomi devi Fransa

Çok eskiden beri bölgenin şaraplarının değilse bile mutfağının ününü duymuşuz ama o sofistike tatları keşfetmek için daha zamanımız var. Yeni gelmişiz ne de olsa. Ancak Noel pazarındaki kokulardan bölgede bir ördek olayı olduğu anlaşılıyor. Şöyle yumuşacık bir bagetin arasına köri sosu içeren bir karışımı sürdükten sonra içine doldurulan ‘confit de canard’ın, hele de yanında bir birayla o buz gibi havada tadına doyamıyoruz. Daha önceki yazılarımda da değindiğim, büyük olasılıkla beni düzenli okuyanların da bildiği yöresel tatların korunmasının daniskasını burada görüyoruz. O küçücük bölge pazarında nasıl bir tat zenginliği olduğunu anlatmak gerçekten güç. Bizde sadece döner kebap olduğunu düşünüp o coğrafyadaki bol çeşitliliğe bakınca insan Fransa’nın niçin bir gastronomi devi olduğunu çok iyi anlıyor. Kathar şövalyeleri de zevkli adamlarmış, güzel bölgede Hristiyan olmuşlar diye düşünüyoruz.


 
POPÜLER GALERİLER
gelinlik modelleri pudra
mac mbfwi pioneering designersi 10
lenzing ecovero mehtap elaidi mbfwi 01
korean beauty kore guzellik sirlari
new york fashion week 26
paris fashion week pudra 12
mac mbfwi pioneering designersi 10
oleg cassini collection 2117 2
EN YENİLER