murat yanki
@Pudra özel haberidir, izinsiz kullanılamaz.

Provence Bölgesi'nin güzellikleri

Son dönemde ülkemizde popüler olan Provence Bölgesi'ni gezen Murat Yankı, Von Gogh'la ünlenen Arles'i ve Arles'in ödüllü kitabevi Actes Sud'u Pudra.com'a yazdı.

Geçtiğimiz günlerde, Fransa’nın güneyinde bulunan Provence Bölgesi’ne bir kış yolculuğu yaptım. Kış yolculuğu diyorum zira gitmiş olanlar bilir, iklimi bizim Antalya’ya yakın olan bu bölgeye gezim sırasında kar bile yağdı. Gecikmeli olarak yaptığım yolculuğumu bu ve bundan sonraki belki birkaç yazımda, bölgenin bazı özelliklerini, sıklıkla yazılmamış güzelliklerini ve mekanlarını anlatacağım.

Provence Bölgesi'nin güzellikleri

Ülkemizde son yıllarda ilgi çekmeye başlayan ve ulusal havayolumuzun Marsilya’ya başlattığı uçuş sayesinde yakınlaşmış bir bölge Provence. Zira daha öncesinde bu bölgeye ulaşmak için Nice’e uçuluyor ve buradan Côte d’Azur’ün bir bölümü geçilerek Provence’e varılıyordu.

Bölgenin başkenti konumunda olan kent, aynı zamanda Fransa’nın da ikinci büyük kenti, Akdeniz kıyısındaki Marsilya'dır. Marsilya’dan kuzeye çıkıldıkça, Arles, Aix en Provence, Nimes, Avignon’u içine alan ve kuzeye doğru Rhone ırmağı boyunca uzanan Provence, en kuzeydeki noktası Orange kentinde sona eriyor ve Rhone ırmağı bu noktadan sonra yolculuğuna başka bir bölgede devam ediyor. Bölgenin benim araştırma konum ve Anadolu tarihi açısından önemi ise; bölge başkenti konumundaki Marsilya’nın, günümüzden 2500 yıl kadar önce, M.Ö. 540’larda, Batı Anadolu’dan göçen Foçalılar tarafından kurulmuş olması. Foçalılar yalnızca Marsilya’yı değil, o zamanki isimleriyle Antipolis yani Antibes ve Nikaea yani Nice’i de kurmuşlar.

Van Gogh'un yaşadığı kent
Provence’ın özellikle sanat meraklıları tarafından en bilinen özelliği Van Gogh, Monet, Toulouse-Lautrec gibi sanatçıların zamanında bu romantik bölgenin çeşitli yerlerini mesken tutmuş olması. Bu kentlerden biri, bu yazının da konusu olan Arles. Arles denince akla ilk olarak tabii ki Van Gogh geliyor. Zira ünlü ressam 1888 yılında geldiği kentte 1 yıl yaşamış, kendi kulağını kesmeye kadar giden sinir krizleriyle dolu döneminde pek çok önemli tablosunu da Arles’ın çeşitli köşelerini resmederek yaratmış. Hatta bu kadar kısa zamanda Van Gogh’un 300’den fazla tablo yarattığı da biliniyor. Kentte Van Gogh’un ismi bir vakıfla yaşatılıyor ve tarihi merkezin tam ortasında da bir müze bulunuyor. Son derece modern şekilde tasarlanmış bu güleryüzlü müzede Van Gogh’un yalnızca bir eseri bulunuyor, sadece otoportresi. Ancak vakıf bünyesindeki müzede pek çok modern ressamın eserleri sergileniyor ve bu eserler, müzenin son derece başarılı sergileme anlayışı sayesinde mükemmel bir görsellikle sunuluyor.
tablo fransa van gogh provence

Arles’ın tarihi o kadar ilginç ki, 19. yüzyıl empresyonizminin derin izleriyle 2 bin yıllık Roma İmparatorluğu tarihi iç içe geçmiş. 19. yüzyılın ve hatta günümüzün bu romantik kenti 2 bin yıl önce en vahşi kavgalara ve gösterilere sahne olan arenayı da barındırıyor. Hem de Van Gogh’un resmettiği sokakların iki adım ötesinde. Aynı zamanda 'anfitiyatro' diye de adlandırılan arena M.S. 90 yılında, Roma İmparatorluğu döneminde inşa edilmiş. Söz konusu dönem Fransa’nın güneyinde, başta Roma’daki Colosseo olmak üzere İtalya’da ve de Anadolu’da pek çok Roma yapısının inşa edildiği döneme denk geliyor. Arena uzun süre atlı araba yarışları, gladyatör dövüşleri ve gladyatörlerle vahşi hayvanlar arasındaki dövüşler için kullanılmış. 20 bin seyirci kapasiteli bu arena 5. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun çökmesi ve hristiyanlığın bölgede iyice yerleşmesiyle gladyatör dövüşleri yasaklanınca kaleye çevrilmiş ve eskiden pist olan orta bölümünde evler inşa edilerek, tribünlerin sur duvarı olarak kullanılmasıyla bir ortaçağ kalesine dönüşmüş ve bu kullanım 19. yüzyıl başına dek sürmüş. 1825 yılında yazar ve devlet adamı Prosper Mérimée’nin kararıyla tarihi yapının kültürel miras olduğu anlaşılarak, anıta dönüştürülme çalışmaları başlamış ve birkaç yıllık restorasyon sürecinin ardından, 1830’ların başından itibaren halen kullanılmakta olduğu şekline, yani bir müze-açık hava tiyatrosu şekline dönüşmüş. O tarihten başlayarak burası bir tiyatro ve gösteri alanına dönüşmüş ve nisan ile eylül aylarında olmak üzere her yıl iki kez 'Feria d’Arles' etkinlikleri düzenleniyor, bu süreçte kent bir bayram yerine dönüşüyor. Ünlü ressam Van Gogh da arenadaki temsilleri 19. yüzyıl sonunda çizdiği "Les Arenes d’Arles" tablosuna da yansıtmış.

Ödüllü kitabevi Actes Sud
Lakin Arles kentinde benim en dikkatimi çeken yapı ne Van Gogh müzesi ne de arena oldu. En dikkat çekici bulduğum ve özenerek baktığım yer bir kitapçıydı. Evet, 'Actes Sud' adlı kitapçı Arles’ın en beğendiğim mekanı. Acte Sud, 50 bin nüfuslu bir kentte 40 bin kitaba sahip bir kitapçı. Yalnızca bu kitapçıyı düşündüğümüzde kişi başına neredeyse bir kitap düşüyor. İşin ilginç tarafı kitapların tamamına yakını Fransızca. Yani böyle büyük bir rakam yalnızca tek dilde kitaplarla yakalanıyor. Ve bu, Fransa haritalarında kimi zaman adı bile yazılmayan bir kentte oluyor. Actes Sud 1978 yılında kurulmuş, giderek büyümüş ve 2011 yılında 65 milyon Euro’luk bir ciroya ulaşmış, kitabevi ve yayıncı olarak da sayısız ödüle layık görülmüş. Bunlar, 50 bin nüfuslu bir Fransa kentinde olmuş.
actes sud arles fransa provence bolgesi kitabevi
Kitabevini görünce içim burkuldu ne yalan söyleyeyim. Kocaman İstanbul’un tüm kitapçılarını toplasak, Türkçe olarak içerdikleri kitap adedinin neredeyse bir Fransa taşrası kitapçısına ancak ulaşıyor olmasını düşündüm, yılın bir bölümünü geçirdiğim Kapadokya’nın 100 bin nüfuslu Nevşehir’inde bir tane bile kitapçı olmadığını hatırladım. Bırakın Orhan Pamuk, Elif Şafak, Yaşar Kemal gibi dünyaca ünlü yazarlarımızı, benim bile ilk kez adını duyduğum yazarlarımızın kitaplarının Fransızca baskılarını bu kitapçıda kitaplarını görmek beni bir yandan gururlandırdı, ama içim burkuldu. Ülkemin bulunduğu durum, soğuk bir kış gününde küçük bir Fransız kentinde, o dondurucu kuzey rüzgarından daha şiddetli biçimde yüzüme çarptı. Çok üzüldüm.

İşte böyle bir yer Arles. Mutlaka gidilmesi, görülmesi gereken bir yer. Klasik bir Fransız taşra kentinin dinginliği ve soğukluğunun, insanlarının sıcaklığı ve Akdeniz iklimi ile dengelendiği bir kent. Ulusal havayolumuzun kış aylarında bizim başımıza geldiği gibi zaman zaman, önceden haber vermeden iptal ettiği Marsilya uçuşundan sonra kısa bir tren yolculuğuyla ulaşılabilecek noktada.


 
POPÜLER GALERİLER
gelinlik modelleri pudra
mac mbfwi pioneering designersi 10
lenzing ecovero mehtap elaidi mbfwi 01
korean beauty kore guzellik sirlari
new york fashion week 26
paris fashion week pudra 12
mac mbfwi pioneering designersi 10
oleg cassini collection 2117 2
EN YENİLER