murat yanki
@Pudra özel haberidir, izinsiz kullanılamaz.

Yakınımızdaki uzak ada: Limni (Limnos)

Sakin ve romantik bir tatil yapmak isteyenlerin gözdesi Limni Adası, sizi el değmemiş sahillerine çağırıyor. Murat Yankı harika bir yaz sonu adası olan Limni'yi Pudra.com için yazdı.

Yunanlılar Limnos derler, biz Limni. Gerçekten de bu ada başlığımızda değindiğimiz gibi bize coğrafi olarak son derece yakın olmakla birlikte zihinlerimize hep uzakta kalmış.

Yakınımızdaki uzak ada: Limni (Limnos)
Limni

Limni’yi küçüklüğümüzde okulda okuduğumuz tarih kitaplarındaki Osmanlı’nın askeri ve siyasi iflasını resmen ilan eden ve adanın bir kasabası olan Mondros’ta 30 Ekim 1918’de imzalanan anlaşmayla hatırlarız. Belki onu bu kadar uzak görmemizin ana nedeni budur. Her ne kadar bu anlaşma Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş hikayesinin başlangıcı ise de yine de içimiz biraz burkulur.

Limnos Adası'na ilk gidişim bundan 6 yıl kadar önceydi. Daha önceki yazımızda da değindiğimiz, Club Med olarak bilinen dünyaca ünlü Fransız tatil köyleri zincirinin seyahat acentasında rehber olarak çalışıyordum. Club Med’in Akdeniz turu yapan Club Med 2 adındaki lüks gemisine her yaz iki veya üç rehber olarak Bodrum’dan biniyorduk. 5 gün boyunca gemide kalarak, konuklarla Myra, Kaunos, Efes gibi yerleri geziyorduk. Bu arada Limni Adası'na da uğramadan geçmiyor, sabah erken saatlerde vardığımız adadan öğleden sonra üç gibi ayrılıyorduk. İşte ilk o zaman tanıdım bu ilk ve ortaokul kitaplarında okumuş olduğum adayı. Tarihsel süreçte yaşananlar yüzünden biraz da ön yargılıydım. Oysa gemiden inip bizi kıyıya taşıyacak olan kayığa bindiğimizde, önce uzaktan, yaklaştıkça da daha belirginleşen bembeyaz bir ada silueti bizi karşılamaya hazırdı.

Limni Adası, Bozcaada’nın diğer taraftaki kız kardeşi gibi duruyordu adeta. Uzaktan bakıldığında ona çok benzeyen bir topografik yapıya sahip olmanın dışında onun kadar boz ve kurak görünümlü bir adaydı. Karaya ayak bastığımız nokta adanın en büyük kenti ve limanı olan Myrina’ydı. Öyle liman dediğime bakmayın, bilenler için Bozcaada iskelesinden bile küçük bir limandır burası. Gemi seferleri de ancak Yunan anakarasında Kavala’dan ve bazı günler de Midilli Adası'ndan yapıldığından, genelde son derece sakin bir liman gibi duruyordu. Sanki Ege’de bir kıyı kasabasındaydık. Deniz kenarında bir köy meydanı, hani şöyle bizim 30-40 yıl önceki kasabalarımızı andıran. Okudukları gazetelerden ve konuşmalarından anlaşılacağı üzere pek çoğu adalının kahvede oturmuş ‘Greek Coffee’lerini yudumlamakta. Eh, biz de oturduk ve garsona ‘Greek Coffee please’ dedik. Etrafımızdakileri şöyle bir süzdüğümüzde bir bölümünün ada halkı olmakla birlikte pek çoğunun burada yazlık evleri olan Yunanlılar olduğunu anlıyorduk. Belli ki onlar da büyük turistik adalar yerine daha sakin Limnos'u tercih etmişler.

Kahveden çıkınca kent boyunca devam eden bir yol, limanı kentin içeri bölümüne bağlıyordu. İki tarafı çoğunlukla hediyelik eşya satıcılarıyla dolu bu yolda yürürken gözümüze vitrininde şarapların bulunduğu bir dükkan ilişti ve içeri girdik. Orada da daha sonraki iki yılda da adeta zorunlu uğrağımız olacak Apostoslos’un dükkanı ve sahibiyle tanıştık. İngilizceyi çat pat konuşabilen bu adalı, dilinin döndüğünce bize adanın ve Yunanistan’ın şaraplarını anlatmaya ve onları satmaya çalışıyordu. Pek çok defa, kimisi Selanik yakınlarının son derece iyi üreticilerinin iyi şarapları olan içkilerden ve Yunan konyağı Metaxa’lardan satın aldık.

Adaya üçüncü yolculuğumuzda bir de ne görelim, yalnızca Türkiye’de var olduğunu sandığımız geleneksel dükkanların cep telefonu satan mağazalara kurban edilmesi Ege Denizi’nin ortasındaki Limni’de de olmamış mı? Apostolos’un bakkalın yerinde yeller esiyor, o köhne karanlık dükkanın yerine afilli kırmızı beyaz renkli tabelalı şık bir cep telefoncusu gelmiş. Ah kapitalizm, bir de seni globalleşme diye sempatik bir ifadeyle bize her yerde yutturuyorlar. Neyse komünistliği bırakıp Limni’ye devam edelim!

Myrina’yı boydan boya geçen yolun sonunda da sola döndüğünüzde kum kalitesi bakımından Bozcaada’nın Ayazma’sından rol çalan bir plaj ve plajın dibinde de tavernalar bulunuyor. Çok kez gittiğim bu güzel adada ne yazık ki yarım gün kadar zamanım olduğundan çok istememe karşın diğer köy ve kasabaları dolaşamadım ama onların da güzel olduğundan eminim.

Ada üzüm bağlarıyla ve şaraplarıyla ünlü
Adada Muscat yani Misket üzümü yetiştiriliyor. Bu beyaz üzüm gerek sek olarak gerekse tatlı versiyonunda adanın bu sulanmayan fakir topraklarında olağanüstü sonuçlar veriyor.

Limni Adası’nda yaşam
Yüzölçümü 470 km2 olan adada yaklaşık 16 bin kişi yaşıyor. Bu yüzölçümü ile ada, Yunan adaları arasında sekizinci sırada yer alıyor. Myrina’dan başka bizim Mondros adıyla tanıdığımız Moudros adında bir diğer büyük denebilecek kasabası olan adada geçim kaynakları, şarapçılık, balıkçılık, tarım ve besicilik. Tarım denince özellikle buğday ve arpa çokça üretiliyor. Hatta öyle ki Bizans döneminde ada başkent İstanbul’un başlıca tahıl tedarikçilerinden biriymiş. Limni ya da Limnos ayrıca koyunlarıyla ünlü ve adada Yunanistan’ın en güzel peynir çeşitlerinden biri olan Kalathaki Limnou adındaki peynir üretiliyor. Bu peynir aynı zamanda Avrupa Birliği’nde ortak üretim ve kalite standartlarını belirten DOP, yani köken kontrollü adlandırma sınıflandırmasına da dahil oluyor.

Limni sükuneti, lezzetleri ve Ege’li konumuyla çok güzel bir yaz sonu adası olarak bize uzaklardan göz kırpıyor.


 
POPÜLER GALERİLER
gelinlik modelleri pudra
mac mbfwi pioneering designersi 10
lenzing ecovero mehtap elaidi mbfwi 01
korean beauty kore guzellik sirlari
new york fashion week 26
paris fashion week pudra 12
mac mbfwi pioneering designersi 10
oleg cassini collection 2117 2
EN YENİLER