Ailesinin mesleği Tippi’nin yabani hayvanlarla ve vahşi doğayla iç içe büyümesini sağlıyor. Afrika’nın zorlu çölleri onun oyun bahçesi olurken çitalar, filler, yılanlar ve zebralar Tippi’nin oyun arkadaşlığını üstleniyorlar. Ona hayvan korkusu öğretilmediği için hayvanlara ve doğaya karşı önyargısız yaklaşıyor. Kendisini ezebilecek kocaman filleri adeta bir köpek yavrusunu sever gibi kucaklıyor.
Hayvanlar da Tippi’nin onlara gösterdiği sevginin aynısını veriyorlar. Kendilerine zarar verme gibi bir niyeti olmadığını anladıktan sonra Tippi’yi aileden biriymişçesine benimsiyolar. En yakın arkadaşlarının arasında leopar J&B ve fil Abu da var.
Tippi yaşadığı topraklardaki yerli kabilelerle de yakın arkadaşlık kuruyor. Ona yerel dili konuşmayı, ok ve yay kullanmayı, doğada yiyecek toplayarak nasıl hayatta kalınacağını öğretiyorlar.
10 yıl boyunca Afrika’nın vahşi doğasında yaşadıktan sonra Tippi’nin ailesi tekrar Fransa’ya yerleşiyor. Kızlarını okula yollamayı deneyen aile bunun Tippi’nin özgür doğasıyla uyuşmadığını fark ettikten sonra evde eğitim vermeye devam ediyorlar.
Tippi’nin yıllarını geçirdiği Afrika hakkında anlatacak çok öyküsü olduğunu takdir edersiniz. Tippi : My Book of Africa isimli bir kitabı yayınlanmasının yanı sıra birçok belgeselde de yer alıyor.
Tippi Degre, artık Fransa’da yaşayan, 26 yaşında bir kadın. Sorbonne Nouvelle Üniversitesinde sinema okudu ve hayvanlar ve insanlar, özellikle de çocuklar arasındaki bağ hakkında bilinçlendirme çalışmalarına hala devam ediyor. Etrafı şehir manzaralarıyla çeviriliyken bile kalbi hep vahşi doğa ile.