Oysa kadınlar dünyasına aşina her kadın bilir: Geline iltifat edilir. Üzerinde gelinlik olan her kadına iltifat edilir. Gün, onun günüdür. Gösterişli elbisesiyle, saçıyla, makyajıyla; tülleri, payetleri, uçuşan etekleriyle, hatta belki başında tacıyla; kırılgandır çünkü. Mezuniyet balosuna giden bir kız çocuğu gibi. Kendi doğum günü partisinde bir genç kız gibi. Özel bir günde, güzel görünmek için uğraş vermiş olan her kadın gibi… Gelinliği içindeki bir kadından bir çift güzel sözü esirgemeyi geçin; iltifatını karşılıksız bırakmak için epey kötü kalpli olmak gerekir. O anda benim aklımdan geçen de bu olmuştu. "A, ne kötü insanlar!" diye düşündüm. Ne kötü ve kaba insanlar… Hem bir koruma içgüdüsü hem de bu ‘’kötü’’ insanlara duyduğum tepkinin hiddeti ile geline ikinci posta iltifatlarımı sunduğumu hatırlıyorum. Çünkü kadın dayanışması bunu gerektirir. Birbirine dayanıp karşısında durdukların başka kadınlar olsa bile.
İltifatın Anlamları
Kadınlar arası iltifat, çok yönlü bir mesele. Bir kere ‘’kadınlar arası iltifat’’ diye bir şey var. Kadınlar, fiziksel görünümleri hakkında birbirlerine iltifat ederler ve bunu sıkça yaparlar. Kadınlar için iltifat konusu öyle geniş bir yelpazeye yayılır ki bedene ilişkin göz önündeki her ayrıntıyı kapsar. Bununla da kalmaz; her tür kılık kıyafet, aksesuar, hatta kokular bile iltifat konusudur. Birbirlerine ‘’Parfümüne bayıldım’’, ‘’Saçların çok güzel olmuş’’, ‘’Kilo mu verdin sen; fıstık gibi olmuşsun’’ benzeri cümleler kuran erkekler var mıdır? Emin değilim; vardır belki ama takdir edersiniz ki bizim konumuz değiller.
Kadınlar arası iltifat, iletişim ve yakınlık kurmanın yollarından biri. Öyle ki bir iltifat alışverişinin gerçekleşmesi için iki kadının birbirini tanıyor olması bile gerekmez.
Yalnızca bir dakika önce karşılaşmış, birbirine tamamen yabancı iki kadın arasında rahatlıkla iltifat cümleleri kurulabilir. Çoğu kadın bunu tecrübe etmiştir. Bizler bir mağazada alışveriş yaparken, bir restoran tuvaletinde rujumuzu tazelerken, bir muayene salonunda sıramızı beklerken; tek bir beğeni/övgü cümlesi üzerinden sohbete başlayabiliriz.
”Çantanıza bayıldım. Çok şeker!”
”Teşekkür ederim. Kızkardeşimin hediyesi. Alaçatı’da tatildeydi; oradan almış.”
”Ya evet; çok güzel dükkânlar var Alaçatı’da. Eşim İzmirli benim. Her yaz gidiyoruz.”
”A, ben de İzmirliyim!”
Buyurun! Birbirimizin adını bile bilmiyoruz ama o benim bir kız kardeşim olduğunu öğrendi, ben de kocasının benim gibi İzmirli olduğunu. Hem de tek bir açılış cümlesi sayesinde: ‘’Çantanıza bayıldım!’’
İltifat, çoğu zaman söylenenin ötesinde anlam taşır. Kimi zaman bir zeytin dalıdır; buzları eritir. ‘’Senin yanındayım’’ mesajını verir. Kimi zaman sözcüklerle kucaklar; bir sevgi ifadesidir. Kimi zaman şifa niyetine sunulur. Arkadaşım kendini iyi hissetsin isterim. Tam karşımda, gözlerine çok yakışan şu yeşil elbisenin içinde, ışıl ışıl görünüyor. Madem bana bu kadar güzel göründü, o zaman o da bunu bilmeli. Ne kadar güzel olduğunu bilmeli ve mutlu olmalı.
İltifat almak zevklidir ama iltifat etmenin de almak kadar insana kendini güçlü ve iyi hissettiren bir yanı vardır. Tam da bu yüzden, hemcinslerine iltifat edemeyen, başka bir kadına hoş bir şey söyleyecek olsa kan kaybından öleceğinden korkan iltifat cimrisi kadınların, kadın olarak kendilerini çok da iyi hissetmediklerini düşünürüm. Geline iltifat etmeye dili varmayan anne-kız gibi. Belki de sandığım kadar ‘’kötü’’ değiller. Belki kadın olarak özgüvenleri öyle hasarlı ki bir başka kadına ‘’güzelsin’’ diyecek mecalleri yok. Belki de bir başka kadına ‘’güzelsin’’ demek, onlar için ‘’ben senin kadar güzel değilim’’ demekle eşanlamlı.
Güç Dengesi
Bir kadının, iltifatı nasıl karşıladığı da anlam taşır. Kadınların iltifat karşısında çoğu zaman iki şekilde davrandığını görüyorum. Ya iltifata iltifatla karşılık veriyorlar ya da güç dengesini gözeterek iltifatı hafifseyip küçültmeye gayret ediyorlar. Özellikle kadınlar arası iltifatta, yalnızca ‘’Teşekkür ederim’’ deyip susulduğuna nadiren rastlanır. Çünkü bir iltifatı sahiplenip teşekkür ettiğinde, o iltifata layık olduğunu düşündüğünü göstermiş olursun. Bunun nesi kötü? Bence hiçbir şeyi. Yazar Autumn Whitefield-Madrano, Face Value isimli kitabında; güzelliğin bir tür ‘’güç’’ olarak algılandığı bir dünyada yaşadığımızı hatırlatıyor. Ve özetle diyor ki ‘’İltifat, iki kadın arasındaki güç dengesinin geçici olarak kaymasına yol açar. Bu yüzden bir kadının bir iltifata layık olduğunu hissettirmesi bir tür ‘güç gösterisi’ sayılabilir. Güç gösterileri ise her tür ilişki için risk barındırır.’’ Ne kadar haklı! Kadınların bedenleri hakkında konuşurken en samimi sohbetlerde bile, memnuniyetten çok şikâyetlerini konu etmesi bu sebepten değil mi?
Her insan bir dünya ve insan ilişkileri, basit formüllere sığdırılamayacak kadar kendine has. Birbirimize kurduğumuz cümlelerin, kendi özel hikâyelerimizden ilişkilerimizin içeriğine, günün ruhundan kültürel kodlara uzanan kökleri var. Ama bir de karşımızda duran bir dünya var. Kahkahamızdan yürüyüşümüze, elimizdeki kadehten üzerimizdeki eteğe; hiç durmadan, her şeyimizle yargılandığımız; bize hiçbir zaman yeterince genç, yeterince güzel, ince, dişi, seksi vs. olamayacağımızı söyleyen; güzelliklerimizi unutturup kusurlarımızı hatırlatan bir dünya… Kadınlar olarak birbirimize sunduğumuz her güzel cümleyi, biraz da bu düşman dünyaya karşı kuruyoruz. Çünkü küçük cümleler bile, küçük mutlulukların kapısını aralayabilir. Ve mutluluk birikir, birikir; insana güç verir.
Ahenk Göklü kimdir?
Ahenk Göklü liseyi İzmir Amerikan Lisesi, üniversiteyi ise Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde okudu. On yılı aşkın süre çeşitli kadın ve seyahat dergilerinde çalıştı. Kısa süre önce Şanslı Kızlar adlı romanını yayılandı. Şehirler, kitaplar ve kadınlık hikayelerine dair yazılarını dunyabirkitap.com adresli blogunda yayınlıyor.'