Hatta ben sizin için kısa bir özet geçeyim:
Bülent Ersoy’un klibinde oynamak için huzurlarında ‘görücüye çıkan’ ancak sarışın olduğu için beğenilmeyen, Gülben Ergen’in programında pazılarını ‘elleten’ tıfıl mankenden; Aşk-ı Memnu’daki şansını iyi değerlendirip oyunculuğu ‘oynayarak’ öğrenen, arkasından işin eğitimini de alan ve bugün ‘Kuzey Güney’deki oyunculuğuyla parmak ısırtan ‘yakışıklı’ çocuk.
Sakın ola ki “Türkiye’de ünlü olunca, hep böyle olmuyor mu? Zaman geçtikçe daha çok tanınıyor, daha çok kazanıyor; kazandıkça, ünlü oldukça basından kaçıyor; burnun büyüyor; bu işin kuralı bu” diye düşünmeyin.
Bu işi, Kıvanç gibi yapabilen, yani kendini ve ne yapmak istediğini bilen, oyunculuğunu sürekli geliştirmek isteyen, bunca ilgiye rağmen ayakları yere basan o kadar az insan var ki şov dünyasında.
Kameraları görünce ‘politik olarak doğru’ ya da ‘ninelerimizin sevdiği sanatçı’ kıvamına dönüşenlerden söz etmiyorum.
Tatlıtuğ; bir TV programında, sonra da ‘Kuzey Güney’de aldı bağlamayı eline türküler söyledi ya; hemen başladılar gaz vermeye: “Albüm çıkarmayı düşünmüyor musunuz? Muhteşem bir sesiniz var Kıvanç Bey!”
Hiç öyle muhteşem bir sesi yok. Sadece türküyü ‘doğru’ söyleyecek kadar şarkı söylemeyi biliyor. Tıpkı yaptığı her işte haddini de bildiği gibi. “Düşünmüyorum arkadaşlar, bu benim için tatlı bir hatıra olarak kalacak” dedi cevaben.
Ya işte böyle. ‘Behlül kaçar!’, sonra böyle doğru dürüst bir oyuncu, bir sanatçı adayı olarak geri döner, kendini bilirse.