Hürriyet
27.05.2011
Tuba Ünsal Elle'in Haziran sayısında!
Elle dergisinin Haziran kapağında Tuba Ünsal var. Tuba Ünsal hem derginin moda sayfaları için poz vermiş hem de stilini ve tercihlerini anlatmış.
Elle ekibi, Haziran sayısı için Tuba Ünsal ve kızı Sare’yle Capri’ye uçtu. Ada karış karış gezildi, Ünsal en güzel pozlarını verdi... Sare de son derece sakin ve gülücükler saçan bir bebek olduğu için, hiç itirazsız bu keyifli çekimin bitmesini bekledi. Bu arada Ünsal mankenlik yapmakla kalmadı, kendi stilini, alışveriş alışkanlıklarını da anlattı.
En son Elle çekimi için Capri’ye gittiniz. Genelde tatil bavulunuzda neler olur?
- Benim bavul hazırlama olayım çok karmaşıktır. Her şeyi koyarım, hiçbir şeyi kullanmam. Kullanacağım şeyleri de evde bırakırım. Böyle garip bir durumum var.
Çok seyahat ediyorsunuz. Bavul hazırlama konusunda zamanla ustalaşmadınız mı?
- Hiç ustalaşmadım! Doğru, çok seyahat ediyorum ancak ustalaşacağıma, zamanla daha da kötüye gitmeye başladım. Gittiğim yerde nelere ihtiyacım olacağı çok değişken bir durum, dolayısıyla bu benim işimi iyice zorlaştırıyor. Son zamanlarda seyahate giderken bir tek Sare’nin eşyalarına odaklanıyorum.
Anne olmak bu konudaki önceliklerinizi de değiştirdi...
- Tabii. Sare’den sonra ben artık sadece bir jean ve bir tişörtle de gayet güzel seyahat edebiliyorum.
Bazen lazım olan şeyleri de yanınıza almayı unuttuğunuzu söylediniz. Böyle bir durumda ne yapıyorsunuz?
- Hiçbir şey yapmıyorum. Bütün tatil aynı tişört ve jean’le geçiyor. Bunu sorun etmemeye alıştım.
Sabahları, o gün ne giyeceğinize karar verirken de zorlanıyor musunuz?
- Sabahları çok çabuk hazırlanırım. Ancak erkek arkadaşımla dışarı çıkacaksak bazen bu süre uzayabiliyor.
Neden?
- İkimiz çıkıyoruz diye onun yanında üsturuplu, eli yüzü düzgün olmaya dikkat ediyorum. Yoksa kendim hazırlanırken beş dakika yetiyor. En iyi sonucu beş dakikada hazırlandığım vakit alıyorum, o gün kendimi iyi hissedecek şekilde giyinmiş oluyorum. Bunun üzerinde çok düşündüğünüz zaman işin içinden çıkamıyorsunuz, kafanız karışıyor. Benim de tam olarak nasıl görünmem gerektiğiyle ilgili terazim biraz şaşıyor. Akla ilk gelen her zaman en doğrudur.
BAZEN “SOKAK KIZI IRMA” GİBİ OLUYORUM
Gittiğiniz yere göre mi giyinirsiniz?
- Yerine göre giyindiğim söylenemez. Bu, o andaki modumla alakalı bir şey.
Mevsimlerden, hava durumundan etkilenir misiniz?
- Hayır, etkilenmem. Gerçi uzun süre Los Angeles’ta yaşamış olmanın da bir etkisi var. Oradakilerin yazlık ve kışlık dolabı diye bir ayrımı yok. LA’de penye bir elbisenin altına asker postalları giyebiliyorsunuz; çünkü gündüz çok iyi olan hava, akşam bir anda buz gibi olabiliyor, tam çöl iklimi.
LA gardırobu şimdi İstanbul’da da işinize yarayacak mı?
- Yaz geldi, rahatladım diyeyim. Bu kış İstanbul’a döndüğümde gerçekten çok sıkıntı çektim.
Tarzınızı hangi kelimelerle tarif ediyorsunuz?
- Bohem, hippi, şık diyebilirim. Bazen de tamamen bunların dışında, evden bir “Sokak Kızı ırma” şeklinde çıkabiliyorum.
ELEŞTİRİLERİ UMURSASAM HAYAT DAHA KOLAY OLURDU
Şık bir davete giderken “Ne giysem?” sorusu sizi strese sokuyor mu? Göz önünde olan insanların davetlerdeki kıyafetleri konuşuluyor, bunlar üzerinde yorum ve eleştiriler yapılıyor.
- Gerçekten umurumda değil. Belki biraz daha umurumda olsa, hayat daha kolay olabilirdi. Ne zaman ne giymek istiyorsam onu giyiyorum. şık bir davete giderken bir tasarımcının kıyafetini giymeye özen gösteriyorum.
İstanbul’daki moda haftalarını takip ediyor musunuz?
- Evet, defileleri takip etmeye çalışıyorum. Özellikle geçen yaz Taşkışla’daki moda haftası inanılmazdı. Bora Aksu’yu, Zeynep Tosun’u ve Atıl Kutoğlu’nu takip ettim. Defileleri çok güzeldi!
Podyuma çıkmanız için teklifler geliyor mu? Mesela İstanbul Moda Haftası’ndaki bir defilenin açılışını yapmanız için?
- Geliyor, ama ben modellik yaptığım dönemde de podyum modelliğini sevmezdim. Çok da çıkmadım, çünkü onun başka bir iş olduğunu düşünüyorum. Bu konuda pek rahat hissetmiyorum kendimi... O yüzden de bu tür teklifleri kibar bir şekilde reddediyorum.
DAHA ÇOK KIZIM İÇİN ALIŞVERİŞ YAPIYORUM
Alışverişe çıktığınızda hem kendinize, hem Sare’ye bir şeyler aldığınızı tahmin ediyorum...
- Daha çok ona alıyorum diyebilirim. Küçükken annem Barbi bebeklerime çok güzel elbiseler diker ya da örerdi. Ben ona istediğim modeli tarif ederdim... şimdi yine o dönem aklıma geldi. Bebek modası denilen şey çok komik. Günümüzde sizin için ne varsa, aynılarını bebek ve küçük çocuklar için de üretiyorlar. O kadar şeker şeyler var ki...
En çok neler satın alırsınız?
- Ayakkabı. Ayakkabıma göre kıyafet seçerim.
Tercihiniz topuklu mu, düz mü?
- Çok özel davetler dışında topuklu ayakkabı giymiyorum. Günlük hayatımda düz modelleri tercih ediyorum. O yüzden daha çok düz ayakkabım var.
Peki elbise mi, yoksa jean mi?
- Jean insanı değilim. Geçenlerde bir arkadaşım “Galiba seni ilk kez jean’le görüyorum” dedi.
BÜTÜN KIYAFETLERİMİ BİR GECE KULÜBÜNDE KOMİK PARALARA SATTIM
Sare için saklayacağınız parçalar var mı?
- Var. Hamileyken saklamaya başladım. Aslında hamileyken söyle bir şey oluyor: Hayatınızla ilgili detoksa giriyorsunuz. Hormonlar sizi başka bir insana dönüştürüyor. Ben de hamileliğimde bütün kıyafetlerimden kurtulmak istedim. şimdi düşününce “Ah, ne yaptım ben!” diyorum, çünkü aslında çok sevdiğim birkaç güzel parçayı da vermiş oldum. “I am Selling My Life” adında bir proje geliştirdim. ılki Ankara’daydı, kıyafetlerime çok güzel styling yaptım. Hepsi gece kulübü gibi bir yerde, çok komik paralara satıldı. şöyle bir psikolojiye girdim: “John Galliano’dan alamayan öğrenci de bunu giyebilsin.” Oradan gelen paralarla bir yerlere yardımda bulundum. Aslında çok güzeldi ama daha sonra düşününce “Eyvah!” dedim. Bazı parçalar için keşke vermeseydim diyorum. O yüzden de arada birkaç hip parçayı ayırıp Sare’ye saklıyorum. Çok komik bir şey daha oldu: Artık alışveriş yaparken bir parça için “Bu çok güzel eskir, Sare’ye bırakırım” diyebiliyorum.
(Röportaj: Suzan YURDACAN Fotoğraflar: Tamer YILMAZ)