Ankete katılan yöneticilerin tamamı işlerini kaybetme korkusu nedeniyle gönüllü olarak fazla mesaiye kaldıklarını belirtirken, bu durumun aile yaşantılarını son derece olumsuz etkilediği konusunda da görüş birliği içerisindeler.
Katılımcıların üçte biri üzerlerinde bunaltıcı derece çok iş yükü olduğunu söylerken, aynı oranda katılımcı, daha iyi bir iş buldukları anda mevcut pozisyonlarından istifa edeceklerini ifade etti.
Her ne kadar çok çalışmanın sağlık üzerinde de yadsınamaz etkileri olsa bile, katılımcıların yüzde 43’ü ‘yöneticiler hastalıktan ötürü işe gelmemezlik etmez’ gibi yazılı olmayan bir kural olduğunu vurgulayarak asla hastalık izni kullanmadıklarını belirtti.
Sağlık sorunları hayatın bir parçası
Ankete katılanların yüzde 20’si son bir yıl içerisinde depresyon geçirdiklerini ifade ederken, yüzde 60 oranındaki katılımcı da kronik yorgunluk problemi yaşamalarına rağmen uyku sorunu da çektiklerini ifade etti.
Çok çalışmanın hayatlarındaki diğer direkt etkiler sorulduğunda ise üçte iki oranında katılımcı, düzensiz çalışma saatlerinin çocuklarıyla ilişkilerini olumsuz etkilediğini söyledi.
Chartered Managment Enstitüsü’ne göre 2008’de yaşanan mali krizin ardından yöneticiler arasında ‘mevcutluk sendromu’ son derece artırdığı ortaya çıktı.
Mevcutluk sendromu ise yapacak bir iş olmamasına rağmen, üstleri etkilemek ve işe bağlılığını göstermek amacıyla ofiste uzun saatler geçirmek olarak tanımlandı.
Lancaster Üniversitesi Yöneticilik Okulu profesörlerinden Cary Cooper, işte yaşanan yoğun stresin davranış bozuklukları şeklinde kendini gösterdiğini belirtti.
Cooper ayrıca birçok yöneticinin konsantrasyon problemi çektiğini ve çabuk sinirlenen insanlara dönüştüğünün altını çizdi.