Değişim; istikrar istiyor, düzen istiyor, tekrarlı çalışma istiyor, eskiyi bırakmaya karar verme, eskiyi dönüştürmeye izin vermek için seçim yapmayı ve bu seçime adanarak, bu seçime inanarak, seçilen şey için ona uygun davranışlar geliştirmeyi gerektiriyor.
Tabii ki istediğimiz her şey olabiliriz... Tabii ki istediğimiz her şeyi yapabiliriz... Tabii ki istediğimiz duyguları hayatımızın belirleyicisi haline getirebiliriz.
Değişim düzenden geçer
Piyano çalmak için nasıl düzenli pratik gerekiyorsa ve bu ustaca piyano çalmanın anahtarıysa… Bedenin bazı bölgelerinde kaslı bir oluşum ve görüntü istediğimizde, düzenli ve o bölgelere uygun egzersizler yapmamız nasıl gerekliyse… Paten kaymak istediğimizde nasıl buna uygun ekipmanlara ve çalışmaya ihtiyacımız varsa… Kişinin içinde bulunduğu his durumundan istediği his durumuna geçebilmesi için de düzenli çalışmalar yapması, o hissin yaşanır ve görünür olmasının ana belirleyicisidir.
Sürece sadık kal ve mümkün olduğuna inan!
Hayatında kas dönüşümünü gerçekleştirmiş insanları incelemek, büyük kilolar vermiş ve yeni bedenini hayatının gerçeği yapmış insanları dinlemek ve izlemek, incelemek, çocuk sahibi olmuş ve hamilelik geçirmiş insanlarla konuşmak bu süreci rahatlatabilir. Çünkü olunan şeyden olmak istenilen şeye doğru yolculuk yaparken sürece sadık kalmak ve yeninin vizyonuyla, anın keyfini çıkararak yürümek hem dönüşümü eğlenceli ve keyifli bir hale getirir hem de kişinin çok daha hızlı bir şekilde istediğine dönüşmesine yardımcı olur.
Daha iyi, daha mutlu, daha keyifli, daha eğlenceli, daha verimli, daha aşkta, daha bollukta, daha anlayışlı, daha huzurlu, daha rahat, daha güzel, daha sağlıklı, daha... Daha bir hayat istiyorsak yani. Birinci adım: eğer istiyorsak bunun mümkün olduğuna inanmaktır.
İşte aksiyon planınız!
Ben elimden geldiğince, ekrandan sunulabilecek 30 günlük bir programı sunmaktan büyük keyif alacağım. 30 gün bunları düzenli yaptıktan sonra kişinin çok daha iyi hissedeceği gerçeğini sunmak isterim. İsterseniz 30 günlük bu programda her bir kalemin üzerinden özenle geçtiğimizden, dikkatle hayatımıza sokmamız gerekenleri sokup, çıkarmamız gerekenleri çıkardığımızdan emin olalım.
Hayatın içinde en genel açıdan bize iyi hissettiren şeyleri daha fazla hayatımıza almalıyız ve iyi hissettirmeyen her şeyi de kendimizden uzak tutmalıyız. Bu mantıktan baktığımızda:
- Televizyondan uzak duralım. Evet yanlış duymadınız, televizyondan uzak duralım. Televizyon genellikle kişilerde korku, suçluluk duygusu, çaresizlik, anlamsızlık, yoksunluk hissi, acıma duygusu, eksiklik gibi duyguları ortaya çıkarıyor. Programlar kişide sürekli bu duyguları aktive ederken, reklamlar sürekli alışveriş ihtiyacının altını çiziyor, kişinin hep daha fazlasına ihtiyacı olduğu konusunda kişiyi kodluyor. Bu önümüzdeki 30 gün boyunca televizyondan uzak durmaya çalışın. Onun arka planda, siz izlemeseniz bile açık olmadığından emin olun. Bir şeyler izlemek istediğinizde seçtiğiniz programın, suçluluk duygusu, korku ve benzeri negatif duygular içermemesine dikkat edin.
- Aynı mantıkla gazetelerden uzak durun. Sadece negatif yayın yapan yayınlar bilincinizin negatif tarafını besleyeceğinden, pozitif alanı genişletmeye çalıştığımız dönemde bize yardımcı olmayacağı kesin.
- Dinlediğimiz müzikleri özenle seçmek çok önemli. Size sadece iyi, mutlu ve mümkün hissettiren şarkıları özenle hayatınıza kattığınızdan ve dinlediğinizden emin olun.
- Tüm sosyal medya takiplerinizi ve ekranda düzenli gördüğünüz her şeyi lütfen bu bilinçle tekrar düzenleyin.
Olumluya odaklanın
Zihin “olumlu düşün” deyince düşünebilen bir mekanizma değildir. Olumlu düşünmek bir düşünme tarzı, şekli, alışkanlığıdır.
Toplumumuzdaki nazar inancı, kişilerin iyiye odaklanıp iyiyi paylaşma konusunda kişileri kısırlaştırırken, sosyal ortamlarda iyi giden şeyleri konuşmak yerine hep sorunların paylaşıldığı alanlar oluşturmaktadır. 'Ben kötüyüm' dediğinde kişinin bütün arkadaşları ilgi ve sevgi akıtırken, 'ben iyiyim' dediğinde bazen etrafından yeterli ilgiyi alamamaktadır. Kişinin hayatında iyi giden şeyleri anlatması, ‘böbürlenme, kibirli davranış şekli’ olarak algılanabilmektedir. Böylece zihin sürekli kötü giden şeyleri düşünmeye, paylaşmaya, konuşmaya ve dinlemeye meyleder.
Tüm duygu durumunu yaratan merkez zihindir. Negatif duygulara bağlanarak pozitif duygu yaratmamız çok zor. Negatifin ve pozitifin el ele yürüdüğü dünyamızda, zihnin odağını pozitife kaydırabilmek için çalışmalar yapmak önemli.
Şükretme pratiğinizi geliştirin
- Söylendiğinizi fark ettiğiniz zaman durun. Sorun algısını büyütmek yerine, sorun algısına güç vermek yerine durun. Çözüm aramadığınız hiçbir sorun için konuşmayın, düşünmeyin, sorunu daha da büyütmeyin.
- Söylenen hiç kimseyi dinlemediğinize emin olun. Çözüm arayan kişinin yanında olmak ve sorun algısından çözüme bağlanmaya çalışmak, çözüm odaklı sorunu konuşmak bambaşka bir şeydir. Ama söylenen insanlardan, çözüm aramadan sadece sorundan bahseden insanlardan uzak durun.
- İnsan beyninden bir günde 98 binden fazla olumsuz düşünce aktığını tespit eden araştırmalar var. Zihin kontrolsüz düşündüğünde kontrolsüz hislere doğru kişiyi yönlendirir, bu kontrolsüz hisler yaşam alanımızda tepkilerimizin belirleyicisi olur ve hayatımızı yönetirler. O sebeple, zihnin ne şekilde düşündüğünü yönetmek, hayatımızı yönetmek sadece bizim sorumluluğumuzdadır. Bu 30 gün boyunca ne düşündüğünüze dikkat edin, düşüncelerinizin içinde kendinizi yakalayın... Düşüncelerinizin farkında varın. Negatif olduğunu düşündüğünüz bir duyguyla karşılaştığınızda durun ve her yakaladığınız negatif bir duyguya anında pozitif duygu yaratacak bir düşünce yollayın. 'Ya çek karşılıksız çıkarsa?' düşüncesine, 'muhteşem bir kızın var’ gibi, 'ya toplantıya yetişemezsem' düşüncesine 'evim muhteşem ısınıyor, sağlıklı bir bedenim var, aldığım çıtır çıtır salatalıklarla yapacağım muhteşem bir cacık akşama beni bekliyor' gibi...
- Ne olursa olsun gün içinde 8-10 dakikanızı hayatınızda iyi giden şeyleri görmek ve onlara şükran duymak için ayırın. Ama parça parça değil, tam ve kesintisiz bir 10 dakikadan bahsediyorum. Dünyadan, telefondan, tüm ekranlardan, insanlardan 10 dakikalığına kendinizi ayırdığınız kesintisiz 10 dakikalık bir süreçten. 'Sıcacık bir yatağım olduğu için şükran duyuyorum, güzel saçlarım olduğu için şükran duyuyorum, etrafımdaki güzellikleri görebilecek gözlerim ve onların sağlığı için şükran duyuyorum, her gün bu egzersizi yapmayı isteyen, kendini seven tarafıma şükran duyuyorum, yediklerimin lezzetini alabildiğim için şükran duyuyorum' gibi...
Burada kilit nokta:
- Bunu kesintisiz yapmanız.
- Hep pozitif cümlelerle yapmanız. 'Borcum olmadığı için şükran duyuyorum, hasta olmadığım için şükran duyuyorum' gibi değil. Hep pozitif cümlelerle.
- Aklınıza o anda olumsuz şeyler gelse bile odağınızı hep hayatınızın olumlu özelliklerine odaklayın.
Bedendeki su hafızasını değiştirmek, daha kaliteli duygularla yönetilmek isteyen kişi için çok önemlidir. Bol su içmek, bol spor, sauna bu konuda kişiyi çok destekleyecektir. Tüm bu çalışmaları yaparken günde minimum 2,5 litre su içtiğinizden lütfen emin olun. Mümkünse spor yaparak mutluluk hormonunu harekete geçirin ve bolca terleyin. Gidebiliyorsanız kesinlikle saunaya giderek ter atın, hücre hafızasındaki eski duygu durumlarının titreşimsel kodlarını bedenden mümkün olduğunca bu yolla temizleyin.
Tüm bu çok basit gibi gözüken çalışmalar bile, 30 gün düzenli yapıldığında kişinin tüm duygu durumunu ve buna bağlı hayat kalitesini değiştirecektir.