Cicimin eşyalarla bu sıralar arası pek bir haşır neşir. Sürekli bir şeylerini kaybedip aramakla meşgul. Ya da onlara çarpıp canını acıtıyor. Bir arkadaşı eşyasını istediğinde ise vermeyi kimi zaman reddediyor.
Ben de o sebeple farkındalığımı eşyalara çevirdim. Uzun zamandır, onları dinlememiş ve söylediklerini duymamış olduğumu fark ettim. Oysaki kendimi tanıma yolculuğumda ne büyük rehberlikleri varmış.
Yürümeye ilk başladığınızda çarptığınız koltuk köşelerine, büfe kenarlarına gidip “ıhh ıhh” diye vurmuşluğunuz var mı?
Ya da belki onu hatırlamıyorsunuz ama komşunuzun oğlu veya yeğeniniz gelince yere düşüp kolumu çarptığında gidip “Al sana, al sana kötü dolap. Niye onun canını acıttın” diyorsunuz.
Bu davranışınızla aslında kendinize veya yeğeninize öğrettiğiniz ne biliyor musunuz? Olan bir olay karşında kendine bakmadan, nerede sorumluluk alamadım, dikkatli olmadım demeden önce bir suçlu arayıp, ona kızmayı öğretiyorsunuz.
Torununuz gelmeden evdeki eşyaları kaldırıyor musunuz? Tehlikeli köşelere yastıklar koyup açık pencereleri kapatıyor musunuz?
Bu tür müdahalelerle ne yaptığınızın farkında mısınız? Onun öğrenme sürecine karışıyorsunuz. Dikkati öğrenme ve kullanma sürecini erteliyorsunuz. Bu işi onun yerine siz yapıyorsunuz.
Bir anda görmediğiniz eşyalar çocuğunuzla girdiğini her ortamda anlam değiştiriyorlar mı? Çok sevdiğiniz bir arkadaşınız aradığında ses çıkaran bir anahtarlık çocuğunuzu bir süre oyalayabiliyorsa, kurtarıcıya; bir yerine batabilir endişesi taşıdığınız çubuklu oda parfümü canavara dönüşüyor.
Kısaca sorayım: Eşyalarınızın size ne öğretmeye çalıştığının farkında mısınız? Onlara değer ve önem veriyor musunuz?
Birkaç soruyla size nerede olduğunuzu anlamanız için yardımcı olayım:
- Açık büfe restorandan aldığınız her şeyi yiyor musunuz?
(Sınırlarınızı biliyor musunuz? Yoksa nefsiniz sizi ele mi geçirmiş?)
- Evdeki eşyalarınızın düzenli bakım ve onarımını yapıyor musunuz?
(Sahip olduklarınıza önem verdiğinizi, şükrettiğinizi gösterir. Bu da sizi bir üst zemine taşır.)
- Kullanmadığınız eşyalar hala evinizin bir köşesinde ya da bir depoda mı? Yoksa onları ihtiyacı olanlara verdiniz mi?
(Bir gün lazım olur diye tuttuğunuz her şeyle evrene verdiğiniz mesaj, yerine yenisini koyamam endişesidir. Kıtlık bilincine sokar sizi. Bırakın tutunduklarınızı, ihtiyacınız olduğunda yenisi gelecektir. )
- Vazgeçemediğiniz eşyalar var mı? Onlardan niye ayrılamıyorsunuz?
(Artık kullanmadığınız, eskimiş eşyalar sizin geçmişe tutunduğunuzu gösterir. Bu da yaratım enerjinizi düşürür. Boşaltın dolaplarınızı, yeniye yer açın.)
- Evdeki tabak çanak takımını günlük ve misafirlik diye ayırıyor musunuz?
(Kendinize gereken değeri ve önemi vermediğinizi gösterir. Her gün eve gelen misafir siz olun. Kendinizi sevin. Siz değerlisiniz.)
Tutunduğunuz her ne varsa kolaylıkla bırakmanız ve sadeliğin içindeki keyfi yaşamanız dileğiyle…
Sevgiyle yazdım.
Saba Deniz
Yaşam ve Nefes Koçu