Ahh ah, ne çektik bee!
Bugünkü konumuz erkekler…
Erkeklerin en önemli özelliği, sorumluluk görünce kaçmaları. Hatta o sorumluluğun kendileri ile alakalı olmadığını savunmalarıdır.
Örnek 1:
K: “Hayatım, tuzluğu gelirken masaya getirir misin?
E: ”Nerede?“
K: ”Dolapta”
E: ”Hangi dolapta?“
K: “Buzdolabının yanındakinde”
E: ”Hangi rafta?”
Kadın, sabır katsayısına göre ya bu dialoğu sonuna kadar götürür ya da bir noktada pes edip tuzu çoktan kendi almıştır.
Örnek 2:
K: “Ahmet, bugün çocukları doğum günü partisine sen götürür müsün?”
E: ”Niye?”
K: ” Ben Zeynep’e yardım edeceğim. Biliyorsun iki haftaya doğuruyor. Araba kullanamıyor.“
E: ”Canım bize ne, kendi gitsin. Taksiyle niye gitmiyor?”
K: ”Hamile hamile taksiye binmek istemiyor.”
E: “O zaman Ayşe’ye söyle, o götürsün.”
K: ”Ama benim yardım etmemi istiyor. Ayrıca ben de biraz onunla ilgilenmek istiyorum. Hem nereden geldik biz bu konuya… Sen çocukları götürecek misin?”
E: “Ben de onu diyecektim. Kaçta ki? Sabahtan işe uğrayacağım. Bir rapora bakmam lazım. Oradan da yeni bir müşteriyle görüşme yapacağız.”
K: ”Kaçta görüşmen?”
E: ”Saati belli değil. Her an olabilir?”
Bu örnekler size sanırım çok tanıdık gelmiştir. Erkeklerin sorumluluk karşısındaki tutumları fark gösterebilir.
Birinci örnekte, öncelikle erkeğimizin gerçekten bilmediğini, fark etmediğini farz edelim. Bir çocuk gibi davranıyor olabilir. Yani bilmiyordur. O zaman, öğretmeniz ve öğrenip öğrenmediğini kontrol etmeniz gerekebilir. Bu tarz erkekler ya 0-13 yaş arasındaki oğlunuz ya öğrenciniz ya da ilişkinizin balayı kısmındaki erkek arkadaşınız olduğunda şirindir.
İlişkiniz büyürken, sizin sorumluluklarınız artarken erkek arkadaşınız sorumluluk alma kısmında ikinci örnekte olduğu gibi, çocuk gibi kalmaya devam edebilir. Ona yapması gereken işleri hatırlatmaya veya öğretmeye çalışmak size yorucu ve uzun gelebilir. Onun yerine yapılması gereken işleri siz yapmaya başlarsınız. İşte zaten en büyük yanlış da böyle başlar.
Eşiniz çocuğunuza dönüşebilir
Kuru temizlemeden pantolonların alınmasını, evin alışverişini, sosyal ilişkilerin yürütülmesini, bavulların hazırlanmasını, vs. önce eşyalarının sorumluluğu, sonra onun ödevlerinin kontrolü derken kucağınızda, nur topu gibi bir oğlunuz olur. 30-55 yaşları arasında olduğu için kısa bir süre sonra şirinliğini kaybeder.
Eğer biraz sert duruşunuz varsa, kendi değerinizin farkındaysanız, o zaman da erkek arkadaşınızın isyankar, “Ne alakası var?“, "Bunu niye ben yapacakmışım?“ gibi tutumlarına hazırlıklı olun. Çünkü siz ona sorumluluklarını iade etmeye veya hatırlatmaya çalıştıkça bu sefer de bir ergen gibi isyankar davranacak, sorumluluklarını almayı reddedecek, istemeyecektir.
Erkeklere sorumluluk nasıl kazandırılır?
Bir yetişkin gibi davranan, iş kimliğinin dışında eş ve baba kimliklerinde sorumluluklarını kendiliğinden belirleyen ve yapan erkekler varsa etrafınızda, aman onların üzerine kocaman bir işaret koyun ki herkes tarafından görülsünler. Çünkü onlar oldukça nadirler. Sorumluluk konusunda bir ebeveyn veya öğretmen gibi davranan erkek ise ancak yaşlılık evresinde dede ya da büyük amca kimliklerinde karşımıza çıkar ki bu bile pek sık olmaz.
Sevgili kadınlar, bu döngüden çıkabilmeniz için benim size nacizane önerim, bir iş görünce o iş karşısında kendinize bu soruyu sormanızdır: Bu iş kimin işi? Gerçekten bunu benim mi yapmam gerekiyor? Peki ben yapmazsam ne olur?
Eğer cevap, “Benim işim” ise, yapın tabii! Yapmazsanız gelişemezsiniz, yaşamda yol alamazsınız.
Ama cevap eğer “Onun işi” çıkarsa, sakın o işi yapmayın! Önceleri iyi niyetle yaptığınız o iş, bir süre sonra sizin işiniz olacaktır. Ve gün geçtikçe, yükleriniz artacaktır. Ve bu durum size zamanla "ben" kimliğini unutturacaktır.
Bu arada tabii muhtemelen kadın kimliğinden vazgeçecek, sporcu kimliğinizi bir tarafa bırakacak, hobilerinize vakit bulamayacaksınız. Eğer çalışıyorsanız ve çocuklarınız da varsa, işten ayrılmaya hazırlanıyor da olabilirsiniz. Farkındalığınızı lütfen davet etin ve görün: Başkalarının işlerini yaparak kendinizi yok ediyorsunuz!
Ayrıca işi gerçekte yapması gerekenin de yaşam planını bozacaksınız, ilerlemesini engelle,yeceksiniz. Bu mu istediğiniz?
Üçüncü bir cevap daha var: “Tanrının işi”. Bu durumda ise sakın sorumluluk almaya çalışmayın. Karışmaya ise sakın yeltenmeyin. Zaten mümkün değil. Bırakın, havanın nasıl olacağına, rastlantılara, tesadüflere, mucizelere, vs. o karar versin. İlahi düzende her şeyin nasıl olması gerektiğini o biliyor. Siz, “olanı olduğu gibi kabul edin, eyleme geçin ve şükürde olun.”
Hayatınızdaki partnerinizle dengeli ilişkiler kurmanız ve koşulsuz sevgiyi deneyimleyebilmeniz dileğiyle...
NOT: Sevgili okuyucu, bu yazıdaki ifadeler sorumluluk yaklaşımına mizah katma maksadıyla yazılmıştır. Yoksa kadınlar ve erkekler arasında bir ayırım yapmak gibi niyetim yoktur.
Sevgiyle yazdım.
Saba Deniz
Yaşam ve Nefes Koçu