Tabağındaki yemeği çiğnemeden yutarsan karnında şişkinlik yapar. Sen çiğnemeyi çoktan geçtin. Artık bu durumu ben, yemek yemeden hep tok olmak istemene benzetiyorum.
Bir eylemi hayatından çıkarmak istiyorsun. Çıkar hadi! Kim tutar seni! Peki, bunun, senaryodaki başrol oyuncularından biri olan “çaba“ olduğunun farkında değil misin? Sence bu mümkün mü? Olur tabii, öldürürsen her şeyi, bir kılıf da bulursun her olana. "Merak ediyorum, acaba seyirci beğenir mi?" dersin sonra filmini. Sadece aklı seçer dengeni bozarsan, sonra, alkış yerine para ile almak zorunda kalırsın takdiri.
Çabayı, yani emeği hayatından çıkarmanın; keyfi, neşeyi, sevinci, coşkuyu, zevki, tadı, hatta sağlığı da hayatından çıkarmak olduğunu bilmiyor musun? Peki, bu mu istediğin?
Yaşamdaki dengenin adım adım kurulduğunu, ilerlemek için sabrın da, çabanın da gerekli olduğunu unutuyorsun. Ne bu telaşın!
Çabalamadan, emek vermeden yapamazsın. Yapmadan yol alamaz, ustalaşamazsın. Usta olmadan da olamazsın. Bilmenin yetmediğini, bilginin çabayla, emekle yoğrularak sana karıştığını bilmiyor musun?
Yaşamında bundan sonra kendini yok edip zihninin zindanlarında zincirlenmiş bir köle mi olmak istersin, yoksa özünün rehberliğinde özgürce uçmak mı?
Uçmak istiyorsan dengeyi kurman lazım hayatında. Bunun içinde akıl, emek ve yüreğini koymalısın yaptığın her işe.
Bilmek yetmez uçmak için. Yapmalısın!
Akıl kafi gelmez olmak için. Çabalamalı, emek vererek, terini yaptığın işe katmalısın.
Yüreğindeki arzunun olması için; niyet etmeli, aklın süzgecinden geçirmeli ve ellerinle uzanıp almalısın.
İşte sen bunları pek çok kere yapabildiğinde, zeminden zemine sabırla ve şükürle geçtiğinde ustalaşır ve kanatlanırsın. Artık sen olursun!
İçinde olduğun sürecin farkında olmak ve optimum dengeye ulaşmak için çabaya, emeğe senaryonda hak ettiği yeri verebilmen dileğiyle...
Sevgiyle yazdım.
Saba Deniz
Yaşam ve Nefes Koçu