Özlem Aşkın da okumayı, yazmayı seven, farklı deneyimlere açık ve deneyimlerini keyifle kaleme alan okurlarımızdan. Pudra.com’daki ilk yazısında Özlem Aşkın, Aşık Veysel'in müziğiyle şekillenen 'Doğa İçin Çal' projesini nasıl keşfettiğini ve projenin kendisine neler hissettirdiğini bizlerle paylaşıyor:
DOĞA İÇİN ÇAL
Geçen sabah işe gitmeden önce biraz vaktim vardı. Son günlerde zor zamanlar yaşadığım için sıkıntımı dağıtmak amacıyla televizyon kanallarında şöyle bir gezineyim dedim. İlgimi çeken belirgin bir şey yoktu. Kanallarda ya son zamanlarda yeni akım olan sağlık programları ya da sabah haberleri vardı. Hep benzer (olumlu/ olumsuz) bilgilere abartılı bir biçimde maruz kalmak, adeta bombardımana tutulmak sanki insanı zamanla duyarsızlaştırıyor. Ben de bir birey olarak bana yüklenen bu “duyarsızlık”la kanalları birbirinin peşi sıra gezinmeye devam ederken birden durdum. İleriye gidemedim, izlediğim, dinlediğim müzik beni yüreğimin taa derinlerinde bir yerde yakalayıverdi. Sanki büyülendim...
Genç sanatçılardan oluşan bir grup, Aşık Veysel’in “Uzun İnce Bir Yoldayım” eserine hem çaldıkları enstrümanlarla hem de o güzelim sesleriyle can veriyorlardı. Her biri ayrı mekanda, kah İstanbul’da kah Bursa’da, kah Diyarbakır’da... hatta Amerika’da, Yunanistan’da... Tek yürek, tek ağız olmuş gibi, birinin bıraktığı yerden diğeri alıp götürüyordu parçayı... “Ne olur bitmesin” diyerek izlediğim parça boğazımı düğüm düğüm etti... O zamanki ruh halime uygun olduğu için sanırım. Kaçınılmaz son gelip de parça bitince bu çalışmada emeği geçenlerin isimleri ekranda tek tek akmaya başladı. En sonunda bu muhteşem çalışmanın “Doğa İçin Çal” adlı bir projenin ürünü olduğunu öğrendim.
Uzun İnce Bir Yoldayım
İşe gecikmeyi göze alarak hemen bilgisayarı açtım ve proje hakkında bir şeyler öğrenmek istedim. Tabii eğer mümkünse “Uzun İnce Bir Yoldayım”ı tekrar dinlemek ve izlemek... Şanslıydım, kısa bir araştırmayla projenin kendi internet sayfasına ulaştım: www.dogaicincal.com.
Sayfadan projenin, küresel iklim değişikliği, genetiği değiştirilmiş organizmalar, çevrenin kirlenmesi gibi doğa sorunlarına dikkat çekmeye çalışan ve bu kötü gidişi durdurmak için farkındalık yaratmayı amaçlayan Sayın Fırat Çavaş’ın bir girişimi olduğunu öğrendim. Sayın Çavaş’ın ifadesiyle, doğa sorunlarının evrenselliği, doğanın insanlara mekan ve kaynak olması, müziğin evrenselliği ve insanların ortak dili olması arasındaki bağ, projenin çıkış noktası olmuş. Üstelik, seslendirilen bu parça projenin ikinci ürünüymüş. İlk seslendirilen parça ise “Divane Aşık Gibi” imiş. Onu da dinledim. O da çok başarılı ve etkileyiciydi. Üçüncü çalışmanın hazırlıkları ise sürüyormuş.
İlk göz ağrımı tekrar dinledim ve izledim... Aşık Veysel ve “Uzun İnce Bir Yoldayım” beni çocukluğuma aldı götürdü. Televizyonun siyah- beyaz olduğu, haftanın belirli günleri ve belirli saatlerde yayın yapıldığı zamanlara gittim. Programlarda Aşık Veysel hakkında bilgi verilir ve onunla sohbet edilirdi. Fötr şapkası ve kısacık cigarasıyla (muhtemelen ya Birinci ya da Gelincik) dedeme benzetirdim. 7 yaşında geçirdiği çiçek hastalığı nedeniyle gözlerini kaybettiğini, oyalansın diye babasının aldığı sazla haşır neşir olduğunu hatırlıyorum bu söyleşilerden. Sohbet sonrasın da alırdı sazı eline sözleri de kendine ait olan türküler söylerdi. Her biri ayrı güzeldi, ama beni en çok etkileyen “Uzun İnce Bir yoldayım” olurdu... Hatta gözleri görmeyen birinin nasıl saz çaldığını, hatta türkü söylediğini merak ederdim çocuk aklımla... Böylesi güzel eserlerin gözle değil, yürekle yapıldığını büyüyünce öğrenecektim...
Sayın Fırat Çavaş’a ve emeği geçen tüm sanatçılara teşekkür etmek istiyorum. Hem doğa sorunlarına dikkat çektikleri hem de böylesi güzel eserlere dinlemesi doyumsuz bir biçimde yorumladıkları için…
Sitenin adresini ve projeyi artık sizler de biliyorsunuz. Dinlediğiniz zaman etkilenmememin mümkün olmadığını siz de göreceksiniz... www.dogaicincal.com
Özlem Aşkın