Hamile kalışım engelli bir maraton gibiydi… Hem yol uzun hem de yolculuk boyunca aşmam gereken engeller oldukça fazlaydı. Sadece bu kadar mı? Tüp bebek yöntemi ile çocuk sahibi olmaya karar verdiğimde varış çizgisine varabilmek için yolculuk boyunca 100 metre yarışları, yüksek atlamalar derken birçok sınavı başarıyla geçmem gerekti. Durum böyle olunca hamile kalmak ve hamilelik benim için varış çizgisine ulaşılması gereken bir iş haline geldi. Bu sırada annelik duygularım gelişmedi ya da ben farkında değildim.
Bebeğimi kucağıma ilk aldığım anda ise hissettiklerim çok değişik duygulardı. Ama bu annelik duygusu muydu tam bilemiyorum.
Bu duyguyla ilk tanışmam biraz talihsiz bir ana denk geldi. Bebeğimle ilk yalnız dışarı çıkışımızda alışveriş merkezine gitmiştik. Onu orada yürüyen merdivenlerde arabasından düşürdüm. Olay karşısında hissettiklerim daha çok panik ve korku idi. O sebeple ilk defa yüzüme çarpan bu duyguya ilk seferde çok tutunmadım.
Geçen akşam televizyonda bir dizinin bir sahnesine takılana kadar da içimde gizli büyüyen bu duygunun farkında değildim.
Bebeğim büyürken benimde annelik duygularım gelişmeye başladı
Dizi de evin genç kızı evlenmeye karar vermiş, o gün de erkek tarafı anne ve babadan kızlarını istemeye geleceklerdi. Anne ve babası bu durumdan hiç memnun değildi. Baba kızına evlense bile buradaki evinin her koşulda ona hep açık olduğuna dair bir konuşma yaptı. Anne ise kızının bu kadar büyüdüğünü kabullenemiyordu. Bu konuşma bana çok dokundu. O anda 4 aylık olan bebeğimin bir gün evden gideceğini düşününce başladım ağlamaya. Biliyorum endişelenmek için daha çok erkendi ama onun evdeki sıcaklığına öyle bir alışmıştım ki evi onsuz düşünemedim.
“Anne olmak ne demek?” diye şimdi sorarsanız, cevabım oluşmaya başladı: “Bir kadının sahip olabileceği en güzel kimliklerden biri’’ diye cevap veririm. Bebeğimle birlikte bu kimliğimde geliştikçe hayatımın diğer alanlarında da bunun yansımalarını fark ediyorum.
Onun bana hissettirdikleri farkındalık yolculuğumda beni o kadar geliştiriyor ki bu çoşkumu sizinle minik örneklerle paylaşmak istedim. Birlikte geçirdiğimiz ilk aylarımızda minik bebeğimin bana fark ettirdikleri;
Karşılıksız sevgi ne demek onu deneyimliyorum.
Onun yüzündeki bir tebessüm bana her şeyi unutturuyor.
Doğumdan sonra eve geldiğimizde her tarafım ağrıyor, ayakta zor duruyordum. Daha önceden olsa haftalarca yataktan çıkmayacağım bir durumdaydım. Oysaki bu sefer durum farklıydı. Bütün ağrılarıma rağmen bebeğim ağladığında birden bire yataktan fırlayıp, onu kucağıma alıyordum. Onun varlığından sonra benim için yeni bir sayfa açılmıştı. Onun dışındaki her şey ikinci plandaydı, bu ağrı bile olsa.
Fark ettim ki onu sevmem için onun bir şey yapmasına veya yapmamasına gerek yok, onu sadece seviyorum.
Sürekli anda kalma pratiği yapıyoruz.
Hiçbir şey yapmamıza gerek yok, sadece onu kucağıma almak bana yetiyor.
Bebeğim o kadar hızlı gelişiyor ve büyüyor ki; onun her anının keyfini sürebilmek için sadece onunla orada oluyorum. Biliyorum ki yarın bugünden daha farklı olacak. O sebeple onunla olduğum her dakikanın keyfini çıkarmaya çalışıyorum.
Fark ettim ki, onunla olduğum zamanlarda zaman duruyor, geçmiş ve gelecek kayboluyor.
Sürekli eylemdeyiz, işbirlikçiyiz.
Bebeğimle beraberken o kadar çok değişken var ki, her an ihtiyaçları değişiyor. Sürekli yeni kararlar verip, eyleme geçmemiz gerekiyor. Kimi zaman dışarı çıktığımızda en gerekli şeyi evde unuttuğumuzu fark ediyoruz. Bu durumda olana takılmak ve neden unuttuğumuzu sorgulamak bize bir fayda sağlamıyor. O sebeple hemen o anda elimizdeki malzemelerle problemi nasıl çözebileceğimize odaklanıyoruz.
Fark ettim ki, o geldiğinden beri daha pratiğim. Etrafımdakilerle işbirliği içİndeyim. Daha hızlı karar verip, uyguluyorum.
Kendi fikirlerime sahip çıkıyorum.
Konu bebek olunca birden bire herkesin her konuda bir fikri olduğu ortaya çıkıyor. Kimisi için doğru olan, kimisi için yanlış oluyor.
Gene bir örnek verecek olursak; bebeğimin giydiklerini anneannesi çok ince bulup bir kat daha giydirmek isterken, komşumuz çok kalın giydirdiğimizi söyleyip çoraplarını çıkarmak için müdahele edebiliyor.
Veya bebeğin ağlaması yan masadaki teyzeye göre gazdansa, üç yan masadaki anneye göre ise nazardan olabiliyor.
O sebeple fark ettim ki; herkesin her konuda fikri var. Bu fikirler herkesin kendi yaşadıkları tecrübelerinden, deneyimlerinden oluşuyor.
Bu yolculukta bebeğim bana kendi fikirlerime ve tecrübelerime sahip çıkmam gerektiğini gösteriyor. Sonuçta bu benim annelik onunda bebeklik yolculuğu, yaşayacaklarımızda bu sebeple bizim karar vereceklerimiz olacak.
Ve daha birçok şey fark ettim. Ama belki de en keyiflilerinden birisini daha söylemeliyim.
Bir bebek ne kadar da güzel kokuyor…
Bu yazıdan sonra karşınıza ilk çıkan bebeği içinize çekerek koklamanız ve ondaki saf sevgiyi fark etmeniz dileğiyle,
Sevgiyle yazdım,
Saba Deniz
Yaşam Koçu
Sevgili Okurlarım,
Bu yazıyla veya diğer yazılarımla ilgili her türlü sorunuz ve görüşleriniz için bana saba.deniz@pudra.com adresinden ulaşabilirsiniz. Mesajlarınızı bekliyorum.