Çocuğunuzun doğduğu gün, memelerinizin toplumsal hayata katıldığı, sizin de bir inekle ortak yanınızı keşfettiğiniz gündür. Memelerden, süt adı verilen, bir sıvı gelmektedir. Onca yıl dantelli, renkli bilumum sütyene yatırılan para, anlamsızlaşır. Belli ki ne işe yaradığını bilemediğiniz için, ne yapacağınızı da bilemediğiniz bu iki yağ ve doku kütlesini, yıllardır boşuna o kaptan bu kaba sokmaya çalışmışsınızdır. Onlar, şimdi ait olduğu yerdedirler. O yerde ne yapacakları konusunda bir şüphe yoktur. Üstelik o yer, çok da havadardır!
Yüksek sesle "möööööö"leme dürtüsü
Olaylar şöyle gelişir: Velet doğar ve memeye yapışır. Sanırsınız ki emecek doyacak, bırakacak. Bütün diyetisyenler anlatır durur. Günde üç ana, bilemedin 3 ara öğün. Belli ki bebeler, bu altın kuralı bilmez. Memeler dışarı çıkacak ve bir daha uzun bir süre içeri girmeyecektir. Bir süre sonra meme denen şeyin, ele güne görünmesi açısından, el denen şeyden bir farkı kalmaz.
Hayatınızın sadece bebek emzirerek geçtiği o günlerde, gözünüz uzaklara dalar ve içinizden gelen uzun uzun yüksek sesle "möööööööö"leme dürtüsüne karşı koymaya çalışırsınız. Toplum daha buna hazır değildir. Üstelik yıllarca tembel tembel göğüs kafesinizde titreşip duran bu yağ ve doku kütleleri, yavrucağınızı doyurmaktadırlar. Onları seversiniz.
Hal böyle olunca, ancak anaların anlayabileceği tuhaf davranış biçimleri baş gösterir. Memelerin dışarıda mı içeri de mi olduğu konusunda yaygın şuur kaybı, bunlardan biridir. Memeler fora, kapıya gelen bakkala kasaba kapıyı açma girişimleri, son anda önünüze atlayan ev halkı tarafından bertaraf edilir. Parkta bahçede "ay çocuk acıktı" diyerek; memeyi, çantadan cüzdan çıkarırmışçasına çıkarıverme durumunuz, hoş görülmeye çalışılır.
Emzirme ve meme ortada dolaşma aktiviteleri bir derecedir. Bir de süt sağma vardır ki onun görüntü itibariyle biraz ucube bir durum olduğunu, acemi ana bile kabul eder. Ama bir süre sonra, hele ki bebek emmiyor ve artık günde kim bilir kaç posta sağıyorsanız, o da günlük hayatın bir parçası olur. Ha "dur bir bardak su içeyim" ha "dur çift pompa takıp hastane tipi dev bir pompayla memeleri sağayım". Meme uçlarının pompa çektikçe devleşip, şeffaf aparatın içinde ürkütücü bir şekilde gidip gelmesi, artık size tuhaf gelmez.
Dolayısıyla, "madem hayatım süt sağarak geçiyor, bari zemin kattaki evimde camın kenarına oturup gelen geçene baka baka sağayım" demekte beis görmezsiniz. Sıcak yaz günlerinde balkona uzatma kablosu çekip, havadar havadar süt sağma girişimleriniz, kocanız tarafından engellenemese bile "ve Esra Sert sitenin akıl sağlığıyla oynuyordu" şeklinde bir değerlendirmeye maruz kalacaktır.
Zamanla anlarsınız ki bu yağ ve doku kütlelerinin inanılmaz bir zekası vardır. Hislerden anlar ve karşılık verirler. Dışarıdayken evdeki bebeği düşündüğünüzde memelerinizin süt doluvermeleri, sağma vakti geldiğinde minik bir ürpertiyle sizi uyarmaları bundandır. Birbirinizi iyi anlarsınız.
Birgün, süt sızdırır gömleğinizde iki küçük halka oluşur. O an dantelli sütyen evreninden genç bir kadın çıkagelir. Yanınıza sessizce yaklaşıp, sizi bu utançtan kurtarmak üzere, kimseler duymadan uyarmak ister. Bir an, iki paralel evren arasında gidip gelir, sonra kocaman bir gülümsemeyle şöyle dersiniz: "Biliyorum ve hiç önemli değil".
Esra Sert