Kızım doğduktan sonra da uzun süre adapte olamadım. Sadece annesine ihtiyacı varmış gibi geliyordu. Ara sıra onunla ilgilenmek beni yeterince tatmin ediyordu. Ancak eşim aynı fikirde değildi. Sonraki yıllarda eşim, ilk aylarda bebekle yeterince ilgilenmediğimi söylediğinde, ona anlam verememiştim. Ben görevimi yaptığımı düşünüyordum: Bütün gün yoğun olarak çalışıyor, evin ihtiyaçlarını karşılıyordum. Akşamları ve hafta sonları enerjim yettiğince onlarla da ilgileniyordum. Kızımla asıl ilgilenmem gereken zamanların henüz
erken olduğunu düşünüyordum.
Hamile eğitimi sayesinde çiftlerle daha yakın tanışma ve onların duygularıyla da ilgilenme şansım oldu. Öyle çiftlerle tanıştım ki, daha hamileliğin ilk günlerinden itibaren müthiş bir bağ içine girmişlerdi. Birbirlerine her konuda destek veriyor, hamileliğin her aşamasını birlikte yaşıyorlardı. Birlikte kursa geliyor, soruları hep “biz” olarak soruyorlardı. Birlikte çalışıyorlardı. Doğum zamanı geldiğinde de, bu babalar mutlaka orada olmak istediler. Birlikte saatler geçirdiler. Yoruldular ama kopmadılar. Doğum anının büyüsünü birlikte yaşadılar. Birlikte “aile” oldular.
Profesyonel hayatım gereği artık bu konularda birçok yayını takip ediyorum. Bebeğinizin anne karnında her şeyin farkında olarak yaşadığı artık şüphe götürmez bilimsel bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Yani, bebeğiniz dış dünyada olan her şeyden haberdar ve etkileniyor. Bu aynı zamanda dış dünyadaki kişileri de algıladığını ve tanıdığını gösteriyor. Görmese bile sesini, dokunuşunu hatırlıyor. Yani, hamilelik döneminde bebekleri ile konuşarak ve dokunarak iletişim kuran babalar, doğumdan sonra baba-bebek bağında bir adım önde başlıyorlar.
BEBEKLER BABALARINI DAHA DOĞMADAN TANIYORLAR
“Çocuk daha doğmadan kişilik sahibi olmaya başlar” diyen Dr. Catherine Dolto-Tolitch, hamilelik sırasında biriken birçok duygu ve anının geleceği hazırladığını, dolayısıyla ebeveynlerin bu dönemde bebekle, bebeğin de onlarla “ilişki kurarak” sevgi ve güvenin temelinin atılması gerektiğini belirtiyor. Bu ilişkinin üzerinde önemle duran, ama her yaştaki insanı da içine alan bir bilim dalı var. Fransa’da yaşayan Hollandalı Dr. Frans Veldman tarafından geliştirilen, “dokunmanın ve hissetmenin bilimi” diye bilinen Haptonomi, insanlar arasındaki duygusal ilişki ve etkileşimi ele alıyor. Amacı; iyileştirmek, başkasının varlığını onaylamak, temel özgüvenini yaratmak, kişinin özündeki otantik kimliğin sağlıklı bir biçimde gelişebilmesi için sözlerle ve hareketlerle “dokunmak”...
Dr. Veldman, hamileliğin son 3 ayında yaptığı araştırmalarda, ultrason imajlarında, şu muhteşem görüntüyü defalarca yakalamış: Baba, annenin çıplak karnına dokunduğunda, bunu bir davet olarak algılayan bebek, sokulmak istercesine babanın eline yaklaşıyormuş! El çekildiğinde, bebek de uzaklaşıyormuş. Tahmin edebileceğiniz gibi bu da, bebeğin iletişim kurma arzusundan ileri geliyormuş...
Baba olmak, anne olmakla kıyaslandığında çok daha zor adapte olunan bir duygudur. Anne olmak için içinizde çok büyük bir yardımcı var, bebeğiniz. 9 aylık süre bebeklerin dış dünyaya uyum sağlayacak kadar gelişmeleri için gerekli bir zamandır. Ancak bu 9 ay, aynı zamanda bir kadının, anneye dönüşümü için de gereklidir. Hamilelik dönemi, doğum anında salgılanan hormonlar ve bebeğinin anneyle kurduğu iletişim, anne olmayı kolaylaştırır.
BABALAR NE YAPACAKLARINI BİLEMİYORLAR
Oysa babalar hamilelikten dolayı sevgi ve güven bekleyen, ancak duyguları sürekli değişim içinde olan eşleri karşısında ne yapacaklarını bilemiyorlar. Bir de bunun üstüne, doğum sonrasında tüm ilginin bebeğe yönlenmesi eklenince, babalığın o tatlı duygusu ile dışlanma duygusu birbirine karışabiliyor. Artık doğum sonrası depresyon tanımları sadece anneler için değil, babalar için de yapılıyor.
İşte bu aşamada devreye giren hamile eğitimi, babaları çok kısa sürede “doğum” gerçeği ve bunun öneminin içine çekiyor. Hamilelik döneminde bir kadının en büyük ihtiyacı sevgi ve güven ihtiyacının karşılanmasıdır. Kurs sırasında babalar, anne ve bebeğini daha yakından tanıma fırsatı buluyor. Onların hissettikleri duyguları ve geçirdikleri değişimi daha iyi algılıyorlar. Aile olarak ortak bir dil konuşmaya ve birbirlerine destek olmaya başlıyorlar. Öğrendikleri teknikleri birlikte uyguluyorlar. Ve doğumun her aşamasını, eğer isterlerse, birlikte yaşıyorlar.
“KADINLARI KISKANDIM”
Seyredilen doğum videoları da babaların, doğum yapmanın büyüsünü ve coşkusunu hissetmelerini sağlıyor. Doğumlarda izledikleri baba-bebek bağı onları derinden etkiliyor. Kurslardan sonra en az 10 babadan şunu duydum: “Kurstan sonra insanın doğum yapası geliyor. Kadınları kıskandım. Onlara saygım bir kat daha arttı.”
Ancak en önemlisi bebeğinin ihtiyaçlarını öğrenen babalar, artık onlarla daha anne karnında başlayarak çok iyi iletişim kuruyorlar. Bu iletişim doğumda en üst seviyede yaşanırken, doğumdan sonra da bebeğin bakımı konusunda babalar kendi istekleri ile aktif rol alıyorlar. Bu aktif katılım sayesinde, çocukları ile ilgili çok daha sağlıklı beraberliğin temellerini daha ilk aylarda atıyorlar.
Bu iletişim bebeği olduğu kadar anneyi de etkiliyor. Anne sevilmenin, kabullenilmenin ve güvenmenin duygularını yaşıyor. Eşine saygısı bir kat daha artıyor. Doğum sonrası dönemini çok daha rahat geçiriyor.
EVET, BABA OLMAK ÖĞRENİLİR!
Eskinin sert, duygusunu göstermeyen, dokunmayan babaların devri çoktan kapandı. Şimdi aktif bir baba olma zamanıdır. Aktif bir baba olmayı seçtiğiniz andan itibaren muhteşem bir yolculuk sizi bekliyor. Bebekler dünyaya geldikleri andan itibaren hepimize bir şeyler öğretiyorlar. Onlar saf ve temiz iletişimin en büyük rehberleri. Bize kendi içimizdeki özü hatırlatıyorlar.
Dinlerseniz, önem verirseniz, aktif bir rol alırsanız…
www.anneoluncaanladim.com