Sanırım hepimizi en çok yaralayan şey, depremde kaybettiğimiz çocuklar ve anneler oldu, bilhassa da hamile anneler. Dünyanın en güzel yolculuğunu yarım bırakarak bu dünyadan göçen anneler kalbimizi acıyla inletti. Ve yine en çok sevindiren onların kurtuluşu oldu sanırım. Enkazdan canlı çıkan her bebeğe, çocuğa ve dahi her anneye kalbimiz patlayana dek ağladık. Ve çoklardı. Maalesef ve iyi ki çoklar. Keşke başka türlü olsaydı ama yine de her koşulda yaşam kutsaldır. İyi yaşamaları, acılarını daha hafif hissedebilmeleri için psikolojik destek başta olmak üzere, çabalayacağız.
Enkazdan çıkan hamileler, lohusalar, yeni doğmuş bebekler için çok endişeli olduğunuzu biliyorum. Ama inanın düşündüğünüzden daha güçlüler. Kontrol ve doğum için tam donanımlı hastanelere erişimleri olmasını elbette isterdik. Ancak fedakar sağlık çalışanları, bir sedye üzerinde bir kafa feneriyle de kusursuz doğum yaptırabiliyorlar. Ayrıca doğumların çok önemli bir kısmı da bölgeden tahliye sonrasında donanımlı sağlık kuruluşlarında gerçekleştirildi. Limanda hastaneye dönüştürülmüş gemilerde de pek çok güçlü kadın, annelik yolculuğuna başladı.
Henüz doğum sürecine girmemiş gebeler içinse takip edilmesi gereken unsurlar var. Ağrı, baskı, kanama durumlarının gerçekleşmesini beklemeden rutin muayenelerinin yapılması, ultrasonla bebeğin kalp atışlarının alınması, normal dışı rahatsızlıklar söz konusuysa detaylı tetkiklerin yatarak tamamlanması öncelik olmalı. Bunların titizlikle yapıldığını kabul ederek söylüyorum ki bebek enkaz altında zarar görmediyse, annenin sağlık durumu iyiyse doğumun sorunsuz tamamlanması gayet mümkün.
Depremin psikolojik etkilerinin, anneden bebeğe geçtiğini ve bebeğin anne karnında strese girdiğini söyleyebilirim evet ama aynı zamanda anne karnının bir bebek için dünyanın en güvenilir, en korunaklı yeri olduğunu da belirtmek gerekiyor. İki mucizenin yaralarının da toplumumuzun ve sevdiklerinin çabalarıyla sarılacağını düşünüyor ve buna kalpten inanıyorum.
Bugün tıbbi bilgiler vererek kimseyi sıkmak istemedim. Biliyorum ki iyi gerçekler duymaya da ihtiyacımız var. Annesiz kalmış bebeklerin sızısını inkar edemem ama onların güvende yaşamaları için de sürecin takipçisi olacağız, hem de hep birlikte.
Peki anneler ve bebekler için ne yapabiliriz? Öncelikle sivil inisiyatif, depremzedelerin kişisel zararlarını yok etmek için var gücüyle çalışıyor. Sayısız elden büyük bir dayanışma ağı oluşturduk. Bir gebenin doğumunu eskiden hayal ettiği biçimde gerçekleştirmesi için çalışabilirsiniz. Bebeğin eşyalarının tertemiz ve eksiksiz hazırlanması, lohusanın yanağına allık, saçına fırçanın, dantelli geceliğinin düşünülmesi, inanın çok şeydir. Çünkü moral ve heves, inanılmaz ilaçlardır. Elden ele uzatacağımız ne çok güzellik var. Elleriniz dert görmesin.
Etrafınızda, mahallenize yakınlarınıza taşınmış gebe, lohusa, çocuklu aile varsa öncelikle devletin ve yerel yönetimlerin resmi olarak tanıdığı haklardan faydalanmalarını elbette arzu ederiz. Ancak sosyal toplum olarak yapabileceklerimiz de direkt ihtiyaçlarına yönelik samimi bir ilgi olarak çok büyük önemdedir. Birbirimize muhtaç olmak değil ama birbirimize görünmez bağlarla ve iyi ki bağlıyız.