Boşanma sürecinde ve sonrasında tıpkı anne ve çocuk gibi baba da zor bir dönemden geçer; yıpranır, öfke, kaygı ve üzüntü gibi olumsuz duygularla baş etmek durumunda kalır. Elbette, bu tür olumsuz duygular içindeki ebeveynin çocuğuna olumlu ve yapıcı bir tutum sergilemesi güçtür. Dolayısıyla, boşanmadan sonraki süreçte ailede oluşan ve her bireyi farklı farklı etkileyen kriz ortamını idare edebilmek için, öncelikle babanın kendi duygu durumunu düzenlemesi gerekir.
Boşanmış olan baba anneyle hayatını ayırmış olsa da, çocuğun annesi olan eski eşiyle ilişkisini gözden geçirmek ve gerekli düzenlemeler yapmak zorundadır. Boşanma sonucu, ayrılmış ebeveynler arasında çocuklar çoğunlukla anne ile yaşamaya devam ettiğinden, baba genellikle çocuğun haftasonunu geçirdiği ebeveyn olur. Dolayısıyla, boşanma sonrasında, anne-çocuk ilişkisinden çok baba-çocuk ilişkisi değişime uğrar.
Boşanmanın ardından gelen süreçte "haftasonu/eğlence babaları", "tükenmiş babalar" ve "ortadan yok olan babalar" gibi bazı olumsuz baba yaklaşımları ortaya çıkabilir.
Haftasonu ya da eğlence babaları, çocuklara fazla özgürlük tanıyan, boşanmanın yarattığı olumsuz etkileri aşırı verici bir tutumla telafi etmeye çalışan, çocuğa yakınlaşmak ve birlikte geçirdikleri kısıtlı zamanlarda gerçekleşebilecek sürtüşmeleri engellemek amacıyla annenin evde yarattığı düzene ve otoriteye karşı alternatif bir kaçış olmaya çabalayan babalardır.
Tükenmiş babalar ise parasal sıkıntılar ya da yeni bir düzen kurmuş olmak nedeniyle (yeniden evlenip, çocuk sahibi olmak ve yeni bir aile kurmuş olmak gibi) çocuğa ihtiyacı olan parasal ve duygusal desteği veremeyen babalardır.
Ortadan yok olan babalarsa, çocuklarından uzak bir yere taşınarak ya da kendilerine dönük bir yaşam çizerek çocuklarıyla bağlarını koparan babalardır. Boşanmaya adaptasyon döneminde ilk zamanlarda normal olarak karşılanabilecek bu yaklaşımların, çocuğun duygusal ve sosyal gelişiminin sağlıklı devam edebilmesi için kesinlikle değişmesi gerekir.
Hiç şüphesiz boşanmanın ardından çocuğun baba ile görüşme sıklığı, babadan gelen parasal ve duygusal destek, eğitim, kariyer ve sosyal ilişkiler gibi konularda babanın tavsiye ve yönlendirmeleri hem çocukluk hem de ergenlik döneminde çocuğun hayatını olumlu yönde etkiler. Boşanmanın baba-çocuk ilişkisi üzerine etkilerini inceleyen uzun süreli araştırmalar da, boşanma sonrası baba-çocuk arasındaki ilişkinin niteliğini çocuğun psikolojik gelişimiyle ilişkilendirmişlerdir.
Boşanmanın ardından, çocuğun alıştığı düzenden kopması birtakım duygusal ve adaptif sorunları da beraberinde getirebilir. Bu geçiş dönemiyle ilgili olumsuz etkiler, olumlu anne-baba tutumları sayesinde, çocuğun tüm hayatını etkileyen bir sorun yumağı haline gelmeden en aza indirilebilir.
Boşanmış babalara yönelik bazı öneriler
• İlk üç yaşın sonuna kadar anneyi ve alıştığı düzeni bırakıp, çok sevse de babayla birlikte kalmak çocuğu zorlayabilir. Buna duyarlı olmak ve çocuğun günlük ritmine uygun günü birlik görüşmeler ayarlamak önemlidir.
• Genel olarak çocuğun yaşı, istekleri, ihtiyaçları ve genel hayat düzeni göz önüne alınarak oluşturulmuş düzenli ve tutarlı görüşme saatleri ayarlanmalıdır.
• Babalar hafta sonunun tümünü babaanne, akrabalar veya ikinci eşle beraber geçirmek yerine çocuğuyla geçireceği zamanın önemli bir bölümünde onunla yalnız olmaya ve birebir aktiviteler gerçekleştirmeye özen göstermelidir.
• Eşlerin birbirlerine yönelik öfkeyi çocuklar üzerinden yaşamak yerine ayrı bir platformda çözümlendirmeyi öğrenmeleri gerekir.
• Baba, çocuğun temel alışkanlıkları edinmesi için sorumluluğu anneyle paylaşmayı öğrenmelidir.
• Anne ve baba evinde ortak dil ve kurallar oluşturması için babanın annenin evde kurduğu düzene ve kurallara paralel bir sistem oluşturması son derece önemlidir. Bu ortak düzen ve kurallar çocuğun uyum sağlamasını kolaylaştıracak ve manipülatif bir tutum içine girerek "Annem böyle yapıyor!" ya da "Babam bana izin verdi ama!" şeklinde isyan etmesini engelleyecektir.
• Babanın birden fazla çocuğa sahip olması durumunda, evinde her bir çocuğa özel hazırlanmış bir oda hazırlanması, çocuğun aidiyet duygusunu geliştirmesine ve kendini bir birey olarak görmesine yardımcı olabilir.