- Çocuklar kendilerini neden yetersiz görürler?
- Bu hissiyatta ailenin payı nedir?
- Yetersizlik hissi doğuştan mı gelir yoksa hayat biçimi ve/veya standartlar ile ilgisi var mıdır?
- Ebeveynler çocuklarının yetersizlik hissini aşabilmeleri için nasıl destek olmalı, neleri yapmaktan sakınmalıdırlar?
Yukarıdaki soruların yanıtlarına değinmeden evvel ‘yetersizlik’ kelimesinin anlamına bir göz atalım isterim. Sözlüklerde birkaç farklı açıklama mevcut;
1. Gerekli bilgi ve yeteneği olmayan, yeterliği olmayan, kifayetsiz, ehliyetsiz.
2. Eksiği olan, yetecek kadar olmayan.
3. Gereken, istenen niteliği olmayan.
4. Verimli olmayan.
Peki, yeni yetişmekte olan hangi insan canlısı bu karmaşık içerikli tanımlamaları üstlenir sizce. Hiç tatmadığınız bir besini canınızın çekmesi ihtimali ile eşdeğer olasılık da diyebiliriz. Demek istediğim şudur ki, küçük insan canlıları dünyayı ve diğerlerini kendi gözleri ile tanır, deneyimlerken kendilerini ise en yakınındakilerin gözlerinden tanırlar. Yaşamlarının ilk yılları itibari ile en yakınında olan kimseler o küçük canlıya hangi hissiyatlar ile bakıyorsa o duygu geçişi o canlının kendilik algısını büyük ölçüde belirleyici nitelikte olacaktır.
Gelelim yukarıdaki soruların yanıtlarına…
Öncelikli olarak bu soruyu kim soruyor? Yetersizlik duyguları ile boğuştuğu düşünülen çocuk kaç yaşında ve çocuğun hangi davranışları, etrafındaki yetişkinlerin çocuğun kendisini yetersiz gördüğünü düşünmelerine sebep oluyor? Bunları bilmek lazım.
‘Yetersizlik hissiyatı’ olarak tanımlanan ve sıklıkla belirtileri birbirine karıştırılan iki farklı durum söz konusu. İlkinde birçok çocuk kendisini ‘yetersiz’ hissetmekten ziyade ‘mükemmeliyetçi’ likten muzdarip olup, hata yapmaktan korkması sebebiyle harekete geçmeyi erteler ya da harekete geçmez. Bir diğeri ise, birçok olası sebep dolayısıyla, çocuğun sosyal ortamlarda kendini ifade edememesi, yetişkin ve/veya akranları ile iletişim kuramaması gibi sıkıntılara yol açan sosyal çekiniklik halidir. Her iki durumda da bu tutumlar çocuğun yaşam kalitesini düşürüyorsa uzman desteği alınmalıdır. Ve her iki durumda da yaşanan problemin nedenleri arasında çocuğun varoluşunun haricinde yüksek oranda ebeveynlerinin varoluşları ve ebeveynlik tutumları bulunur.
Bu soruyu soran ebeveynler öncelikle çocuklarını ‘neye?’ ve ‘kime?’ göre yetersiz bulduklarını kendileri cevaplamalılar bence. Kimi zaman mükemmeliyetçi olan çocuk değil anne veya baba olabiliyor ve söz konusu ‘yetersiz’ bulunan alan, sadece anne veya babanın özelinde ‘yetersiz’ oluyor. Ancak burada şöyle bir kilitlenme yaşanıyor: Ebeveyni tarafından ‘yetersiz’ bulunan ya da ‘yetersiz’ olduğu için üzülünen çocuk, günün sonunda gerçekten kendisini ‘yetersiz’ hissetmeye başlıyor.
Ayrıca,
1. Yetenek gerektiren sanat, spor gibi faaliyetlere istemeyen, yapamayan çocuğu zorla göndermek; sürekli başarısızlık yaşamasına göz yummak (yeteneği olmayan konularda) çocuğun kendisini orada bulunan akranlarından daha yetersiz hissetmesine neden olabilir ve çocuk bu yetersizlik/başarısızlık duygusunu yaşamına genelleyebilir. Çünkü erken yaşlarda her bireyin farklı beceri ve yeteneklere sahip olabilme durumunu çocuklar muhakeme edemezler.
2. Bilişsel kapasitesinin çok üzerinde okullarda, geri adım atmadan okutulan, evde bu konu hakkında akranları ile sürekli karşılaştırılan çocuklar da akademik alanda kendilerini yetersiz hissedebilir ve içe çekilebilirler. Ve elbette son olarak, sürekli eleştirilen çocuklar kendilerini yetersiz hissederler.
Yani çocukların var olan beceri, yetenek, kapasite ve ilgileri dahilinde sosyal ve akademik yaşantılarının düzenlenmemiş olması ‘yeterlilik’ ile ilgili sorun yaşamalarına neden olabilir.
Bir de çokça danışanlarımla paylaştığım bir konu üzerinde durmak istiyorum son olarak. Bu gibi ‘çekinik’ tutum sergileyen çocukların ebeveynlerine önerim, öncelikli olarak kendi ebeveynleri ile geçmişlerine, çocukluklarına dair sohbet etmeleri ve bilgi almalarıdır. Birçok anne baba ile konuştuğumda ikisinden biri genellikle ‘ben de böyleymişim!’ diyor. İnanın! Ancak o günün ‘utangaç!’ çocuğu bu güne baktığımızda işini yapan, ailesini kurmuş, sosyal çevresi olan bir yetişkin. O halde bu, yapısal bir süreç olabilir ve yaşla bir değişim gösterebilir. Gerekli olan sadece, elden geldiğince soğukkanlı olunması ve evladınızın da sizler gibi gelişim gösterebileceğine inanmanızdır.
Ne zaman uzman desteği alınmalı?
Çocuğunuz ihtiyaçlarını dile getiremiyorsa, akranları ile iletişimde güçlük çekiyor ve belki akran zorbalığına maruz kalıyorsa, okul yaşantısında bildiği halde sözel ve yazılı olarak kendini ifade edemiyorsa, yalnızlığı sebebiyle yaş normaline uygun olamayan ve bedenine zarar verme ihtimali olan tekrarlayıcı davranışlar (kaş, saç koparma, parmak emme, bedene zarar verir ve günün büyük bir zaman dilimini kaplar nitelikte mastürbasyon, vb.) geliştirmişse ve elbette bu davranışlar olmasa dahi siz anne ve/veya babalar bu durumla ya da kendi hissiyatınız, soru işaretleriniz ile başa çıkmakta zorlanıyorsanız, işler daha da karışmadan bir uzmandan destek almanızı tavsiye ederim.