Babalık çoğunlukla sarsıcıdır, çünkü daha önceden edindiği rollere, kendisine yabancı yenisi eklenmiştir. Kendi iç dünyasında bu yeni rolün yaşattığı duygularla baş etmek ve yeni tutumlar geliştirmek zaman alacağından bu süreçle baş etmek zor olabilir. Babalık canlandırıcı da olabilir; çünkü sonuç olarak babalar kendi babalarıyla ve üretkenlik hissiyle yeniden etkileşime geçme şansını yakalamışlardır.
Erkek çocuğu olan bir baba içinse kendi gelişim dönemindeki çözülememiş meselelerin üzerine çalışma şansını verir. Doğumdan ölüme kadar önemli gelişimsel süreçlerden geçilir ve her biri bir diğerinin kritik dönemlerinde yaşanan krizlerinden etkilenir.
Winnicott, “Baba olmadan anne var olamaz” der. Ancak başlangıçta baba ile bebeğin arasındaki ilişki de annenin aracılığıyla oluşur. Bebek önce annenin ruhsallığındaki babayla ilişkiye girer, sonra gerçek babasıyla. Anne, baba için bir “bekçidir”, babanın aktif katılımını ya da oğlunun babaya olan bağlanmasının doğasını destekleyebilir ya da sekteye uğratabilir.
Nasıl iyi baba olunur?
İyi babalık, iyi bir anneliği gerekli kılar ve aynı şekilde iyi bir annelik de iyi bir babalığı. Annenin babaya karşı olan bilinç ve bilinçdışı tutumları - ki bu annenin kendi babasıyla olan özdeşiminin bir yansımasıdır - erkek çocuk için babanın varlığını içselleştirme kapasitesi için önemlidir. Anne hamileliği sürecinde doğacak bebeğinin varlığını fiziksel olarak da hisseder, onun gelişimine bire bir katkı sağlar. Baba ise bu çok yakın ilişkinin dışında kalmıştır. Doğumla birlikte anne-bebek birbirlerinden fiziksel olarak ayrışsalar da ruhsal olarak ayrışabilmeleri bir süre sonra gerçekleşir ve bunda da babanın rolü önemlidir.
Annenin doğum sonrasında bebeğiyle hem fiziksel hem de ruhsal olarak çok yoğun bir birliktelik yaşadığı bu dönemde babanın rolü bu birlikteliğe onay verip, güvenli bir ortam sağlamaktır. Bu ilişkinin dışında kalmak kimi baba için kolay değildir. Kendi ebeveyn figürleri ile yeterince iyi özdeşimler kuramayan, dışta bırakılmayla tehdit edilmiş olan ve ruhsal olarak halen yetişkin olamayıp, ilgi ve bakım ihtiyacı duyanlar bu durumu dışarda bırakılmış olarak algılayabilir. Anne-bebek birlikteliğine izin veren, karısının annelik yapabilmesini destekleyen, bu birlikteliğin içinde fiziksel olarak olmasa da, kendinin var olduğunu hissedebilen bir babanın, bebeğiyle ilişkisine yeterince iyi bir başlangıç yaptığı söylenebilir.
Doğumdan sonra baba ile bebek ilişkisi
Farklı bir bağlanma figürü olarak, kendi oğlunun keşfediciliğini yüreklendirerek, bir baba, çocuğunun annesiyle yaşadığı doyum üzerine kurulu erken dönem ilişkiden çıkabilmesine yardımcı olabilir. Annesiyle uzlaşma krizinin sancıları içinde olan küçük çocuk için, baba, oğlunun ilgisini çekerek özgür keşfini yüreklendirir. Oğluyla meşgul olarak ve karısını sakinleştirerek, hem karısını hem de çocuğunu birbirlerine iç içe geçmiş durumdan korur. Bu şekilde baba kendi oğluna ve karısına kendisiyle ikili ilişki sunar ve ayrılma-bireyselleşme sürecini kolaylaştırır.
Baba, anneden farklı olarak çok daha uyarıcı, özgün ve aynı zamanda yatıştırıcı bir şekilde oynar. Babanın büyüten ve bakım veren eğilimleri “bakıcılıktansa” çok daha canlandırıcı bir etkileşimde yaşanır. Babalar geleneksel olarak çocuklarına heyecan verici dış dünyayı tanıtmada hayati bir rol oynarlar. Bir baba bu işlevi yerine getirebildiğinde, aktif varlığı ve kendi öneminin karısı tarafından tanınmasıyla, erkek çocuk için önemli bir özdeşleşme figürü olarak işlev görür. Bütün bunların ışığında, bebeğin zihninde ne oluştuğu kesin olarak bilemesek de, bebekler için anne bağlanmayı, bakılma, doyurulma, tutulma, dinlenme ve duyguların yansıtıldığı ebeveyn figürünü temsil eder. Öte yandan babalar, bağımsızlık ve arzunun tanınması, çocuğun engelleri aşması ve gerçeğin taleplerinin olduğu bir dünyayla çocuğun yüzleşmesi için vardırlar.
Babalar oğullarına nasıl davranmalılar?
Babanın duyarlı varlığı, oğlunu daha erken döneme ait ihtiyaçlara ve bireyselleşmenin başarılamamış olmasına karşı korur. Dahası babalar annenin kaygılarına ve etkilerine karşı oğullarını korur. Dış dünyanın heyecanını oğluna sunarken baba aynı zamanda güçlü bir figür olan kendiyle özdeşim kurmasına onay sağlar. Yeterince iyi bir baba, oğlunun öznel olarak hayatta kalma deneyimini korumak için oğlunun yoksun kalma deneyimlerinin ortalama seviyede olmasını sağlar ve bu şekilde gerekli olan gerçekliğin tanınmasını kurar. Oğullarının olumsuz ve saldırgan duygulanımlarını düzenlerler, böylece çocuğun dürtülerinin hakimiyetini kolaylaştıran bir baba imgesini içselleştirmesine yardımcı olur.
Sonraki dönemde, erkek çocuk ile baba arasındaki bedensel benzerlik tuvalet alışkanlığının gelişmesinde rol oynar. Bu kazanımda baba bu bedensel aynılık üzerinden ona model olabildiğinde, bir anlamda erkeksi gücü oğluna da aktarabilmesi için bir fırsat bulmuş olur. Bu benzerlik anne ile erkek çocuğunun arasındaki cinsiyet farklılığını da gündeme getirir. Bu farklılık erkek çocuğu için tehdit edicidir de.
Yaklaşık üç-dört yaşlarındaki erkek çocuk, ilk sevgi nesnesi olan annesine yatırımı yoğunlaşmış, babasının kendisini bir misillemeyle karşılık vereceği endişesini yaşar. Bu dönem karşıt cinsten ebeveyne karşı duyulan aşka benzer duyguların dönüştürüldüğü ve ilerideki yetişkin ilişkilere olan yatırımlarını belirlediği bir dönemdir. Bu tehditkar gibi algılanan zorlayıcı baba, meydan okuyucu olduğu kadar güvenilir olarak içselleştirilmiş hale gelir. Hamlet’in hayalet babası gibi, erkek çocuğunun annesine duyduğu arzulardan korur. İhtiyacı doyuran, idealize edilen baba temsiline örnek oluşturur. Bu dönemin başarıyla tamamlanması çocuğun cinsiyet ve kuşak farkını zihinsellleştirmesi ve ensest arzularından vazgeçmesiyle belirlenir.
Okul döneminde baba-oğul ilişkisi
Okul öncesi döneme denk gelen bu dönemin sonunda erkek çocuk, anne-babasının yetişkin birlikteliğini kabullendiği, ilişkinin dışında kalmayı başarabildiği oranda kendisinin yatırım yapabileceği ve kendi içsel doyumuna sağlayabileceği bir başka alan aramaya yönelir. Bu alan da yeni şeyler keşfetme ve öğrenmesine araç olacak kuralları ve sınırlarıyla babayı da temsil eden okuldur. Bu dönemde baba daha çok idealize bir figür olarak içselleşmiştir. Erkek çocuk babası gibi eğitimsel ve gelişimsel basamaklardan geçip onun gibi olma arzusu içindedir. Babanın okul döneminde oğlunu destekleyen ancak zorlamayan, başarı ve başarısızlıklarına benzer mesefade tavır alan, oğlunun bireyselliğini kendisininkinden ayırt edebilen bir baba, ortak ilgi alanlarıyla anne-oğul ilişkisinden farklı olarak konuşabilen ve paylaşabilen bir baba-oğul ilişkisi oluşturabilir.
Ergenlik döneminde baba-oğul ilişkisi
Bu dönemin arkasından gelen ergenlik dönemi yetişkin erkek olabilme yolunda daha önceden kendisinin idealize ettiği babanın güçlü konumunun yıkıldığı ve yerine kendi erkekliğinin inşa olacağı bir dönemi kapsar. Bu erkek çocuğunun başlangıçta anneden ayrışmasından farklı bir çatışma getirir, burada söz konusu olan aynı zamanda hem hayran olduğu, hem de çekindiği babasal güçten de vazgeçmektir.
Zorlayıcı bir diğer mesele ise kendisinkini inşa etmek için babanın onayı ve desteğine de ihtiyaç duymasıdır. Daha önceden gücü oğlu tarafından kabul gören baba için bu dönem baba için de zordur. Baba da kendi yaş döneminin ihtiyaçları ve çatışmalarıyla uğraşmaktadır. Ergenlikle birlikte, erkek çocuğunun vücudu da artık çocuk vücudundan bir yetişkine doğru bir gelişim gösterir. Artık bedensel olarak daha güçlü ve cinsel heyecanı da yoğun olduğu bir gençle karşı karşıyadır. Oysa baba için bu dönem belki de cinsel doyumun artık eskisi gibi olamadığı bir zamana denk gelebilir. Bir anlamda iktidarın el değiştirmesi söz konusudur. Oğlunun yaşadığı heyecan, coşku ve uyarılma kendisinde de benzer duyguları yaşatabildiği gibi, geçmişte kalan bir durum gibi yaşanıp bir tür kayıp hissi de yaşatabilir. Bu durumla baş etmekte zorlanan bir baba kimi zaman oğlunun cinsel hayatına duyduğu merakla onun bireyselliğine alan tanımayıp doyumu oğlu üzerinden yaşayabilir. Oğlunun bireyselleşme ihtiyacı ona dışarda bırakılmışlık ve kırıklık yaratabilir.
Ergenlikte baba figürü
Bu süreçte, anne-kız ilişkisinde olduğu gibi yardımcı olan şey çocukluktan, ergenliğe ve yetişkinliğe geçiş sürecine paralel olarak ilişkilerinin de dönüşmesine izin vermektir. Bu yüzden babanın oğlunun gelişimine dahil olmadan keyif alabilmesi önemlidir. Oğlunun kendisinden başka erkek figürleri idealize edip, onları model alabilmesini kabullenebilmesi gerekir. Yetişkinlikte oğula yardımcı olacak şey babanın kendisinin erkekliğini haset duymadan onaylamasıdır. Böylece kendini özgür ve bir birey olarak hissedebilir. Bunu başaran bir baba-oğul iki yetişkin olarak karşılaşmayı da başarabilir. Burada babaya yardımcı olacak şey, kendi oğluna ilettiğinin değerli olduğuna ve kendisine bağımlı olmadan oğlunun zihninde yaşayacağına, oğlunun bağımsız gelişiminin sonsuza kadar değerli bir parçası olacağına güvenmesidir.
Bu yüzden bir erkek, bir erkek çocuğuna umutsuz bir şekilde ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç saklı bir şekilde kalır, çünkü baba daima erkek çocuğunun sadece kendi gücü tarafından var olduğunu hissedecektir. Erkek çocuk annesini terk ederek, babasına olan gerçek ve daima sürecek bağını gösterir. Ayrıca erkek çocuğunu kendi hayatının temeline dönüştürmek için ister. Bu erkeksi anlaşmayla beraber, erkek çocuğu babasına babasının ölümsüzlüğünü bahşeder. Bu onun en büyük başarısıdır ve tanrıların yüzyıllardır söz verdiği şey bahşedilir: Sonsuzluk. Kendi ölümlülüğü doğal olarak bir sonsuzluğa dönüşecektir. Erkek çocuğuyla olan sevgi dolu ilişkisinde, baba kendi derin amaçlarına, güç ve değerlilik hislerine sahip olur: “Ben her zaman onda yaşıyor olacağım ve zaman geçtikçe de, onun çocuklarında.” Şimdi yetişkin olan geçmişin erkek çocuğu için ise bu artık babasının gücü değil, kendisinin gücü ve geleceğidir.
Bunları biliyor musunuz?
. Babaların annelerin aksine farklı cinsiyetteki çocuklarına karşı farklı tutumlar sergiledikleri; özellikle oğullarına karşı daha hassas ve duyarlı oldukları görülmüştür. (Rusell et all, 1987)
. Babaların, doğumdan sonra erkek çocuklarına daha çok dokundukları ve onlara daha sıklıkla tepki verdikleri gözlenmiştir. (Compos et all, 1983 & Hortaçsu ,1981)
. Erkek çocuklar babaları tarafından kendilerinin bir devamı olarak görünürler ve babalar oğullarına "Umut" gibi geleceği ya da "Doruk" gibi gücü temsil eden isimler koyma eğilimindedirler. (Demos, 1982)