“Ali’yi yatırmak saatlerimi alıyor. Onu kendi yatağına koymaksa hiç sormayın. Zaten bebekliğinden beri hep uyku sorunu vardı. Yemek problemlerini hiç saymıyorum bile… Ona bir lokma bir şey yedirmek saatlerimi alıyor. Tek başına hiçbir şey yapmak istemiyor, sürekli benim onunla ilgilenmemi istiyor. Ben de sürekli boş olamıyorum ki… Kendi istediği olmadığı zaman ortalığı ayağa kaldırıyor. Çığlıklar, tepinmeler, bağırmalar… Sanırım benim çocuğum diğer çocuklardan çok farklı; ben onu kontrol edeceğime o beni kontrolü altına aldı, onunla nasıl başa çıkacağımı hiç bilmiyorum…”
Bazı çocuklar yapısal özellikleri nedeniyle içinde bulundukları çevreye daha az ve daha zor uyum sağlarlar. Bu çocuklar anormal çocuklar değildirler, sadece ‘zor’ çocuklardır. Bunun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, araştırmalar genetik ve biyolojik nedenlerin bunda etkili olduğunu gösterir.
Bulgularda zor çocukların anne ve/veya babalarının da çocukluk dönemlerinde benzer davranışlar sergilediği ortaya çıktı. Ayrıca, Molecular Psychiatry Dergisi’nde yayınlanan bir çalışmada, bu çocukların son derece karışık nöronlar arası bağlantılara sahip olduğu ve empati, bilinç ve dürtü kontrolünden sorumlu beyin bölümleri arasındaki bağlantılarda da genetik farklılıklar olduğu gözlendi.
Peki, hangi çocuklar ‘zor çocuk’ olarak tanımlanır? Bu çocuklar genel olarak zor bir mizaca sahiptirler. Genellikle hareket düzeyleri aşırıdır; dürtüseldirler ve hiç yerinde durmazlar. Aksidirler; sınırlanmaktan hoşlanmazlar, kontrolü kaybedebilir ve saldırganca davranabilirler. Duygu durumlarından bağımsız olarak sesleri genellikle yüksektir. Düzensizdirler; nasıl davranacakları tahmin edilemez.
Örneğin ne zaman acıkacakları ve yorulacakları önceden kestirilemez. Dikkatleri oldukça dağınıktır; bir konu üzerine odaklanmakta (özellikle ilgisini çekmeyen konularda) zorlanırlar, sizi dinlemezler. Israrcıdırlar; istedikleri şeylerden zor vazgeçerler ve ikna edilmeleri kolay değildir. Duyusal uyaranlara (renkler, ışık, görüntü, ses, doku, koku ve tat) karşı aşırı hassastırlar. Girdikleri yeni ortamlarda çekingenlik gösterirler ve yeni durumlara sıklıkla ağlayarak tepki verirler. Bununla bağlantılı olarak, geçişler ve değişiklikler karşısında zorluk yaşarlar, rutinlerini bırakmada güçlük çekerler. Temelde ciddidirler; keyif aldıklarını açıkça göstermezler.
Zor çocuklarda görülen genel özelliklerden bir diğeri öfke nöbetleridir. Öfke nöbetleri sadece çocuğun kontrolden çıktığı durumlarla sınırlı değildir; ağladığı, kızdığı, çığlık attığı her duruma öfke nöbeti denilebilir (bu yüzden öfke patlamaları olarak da adlandırılır). Bu çocuklar istediği şeyi alamamaları sonucu manipülatif nöbetler/patlamalar veya daha şiddetli mizaçla ilişkili olan nöbetler/patlamalar yaşarlar.
Eğer bu özellikleri taşıyan bir çocuğa sahipseniz...
İlk olarak çocuğunuzu iyi tanımalı ve davranışlarını iyi takip etmelisiniz. ‘Hangi durumlar karşısında aşırı tepki gösteriyor, huysuzlaşıyor ve istenmeyen davranışlar sergiliyor?’ sorularını kendinize sormalısınız. Bu, çocuğunuzun davranışlarındakileri sapmaları daha çabuk yakalamanızı ve ne zaman müdahale etmeniz gerektiği bilgisini sağlayacaktır.
Çocuğunuzun davranışlarını anlamlandırmakta zorlandığınız için tutarlı bir tavır benimseyemezsiniz.
Öneri: Çocuğunuza farkındalık kazandırmak için uygun olmayan davranışını adlandırın. Bunu yaparken onunla göz kontağı kurmaya gayret edin, kısa ve basit ifadeler kullanın. Kararlı olmayı unutmayın. “Sana neler olduğunun farkındayım; ödevin olduğu için TV izleyemeyeceksin ve bu seni öfkelendiriyor”.
Çocuğunuzla baş edemediğinizde genellikle otoritenizi ve kontrolünüzü kaybedip, ona bağırabilirsiniz.
Öneri: İşe kendi üzerinizde çalışarak başlayabilirsiniz. Durum karşısında tarafsız olun, tepki vermeden önce düşünün ve durumu değerlendirin. Yaptığının işe yaramadığı mesajını vererek devam edebilirsiniz. İstenmeyen davranışına karşı (o anki ihtiyacını göz önünde bulundurarak) daha kabul edilebilir bir alternatif gösterin. Bununla birlikte çocuğun etrafındaki tüm yetişkinlerin tutarlı davranış sergilemeleri ve ortak disiplin kuralları dahilinde hareket etmeleri gerektiği unutulmamalıdır.
Öfke nöbetleriyle baş etmekte güçlük çekebilir ve yorulduğunuzu hissedebilirsiniz.
Öneri: Kesin, sakin ve kararlı olun. Çocuğunuza bunun işe yaramadığını anlayabileceği şekilde açıklayın. Çocuğunuzu ortamdan uzaklaştırarak ilgisini başka yöne çekin (oturup beraber kitap okumak gibi) veya siz o ortamdan uzaklaşın. Zaman zaman görmezden gelmeniz de işe yarayabilir, Burada çocuğunuzu iyi tanımanız ve nerede müdahale edeceğinizi bilmeniz çok önemlidir. Eğer kendine zarar veriyorsa, hiç beklemeden müdahale edin.
Geceleri uyumayan, sürekli ağlayan, sizden hiç ayrılmayan bir çocuk sizin için yıpratıcı ve yorucu olabilir.
Öneri: Eşinizle işbirliği içinde hareket edebilirsiniz. Kendinize özel vakit ayırın. Eşinizle baş başa vakit geçirin, kitap okuyun, alışverişe çıkın. Bu, hem sizde hem de çocuğunuza yönelik davranışlarınızda olumlu değişiklikler yaratacaktır.
Özellikle kamusal alanlarda etrafınızdakilerin bakışları yüzünden utanç duyabilirsiniz.
Öneri: Yeni bir ortama girmeden önce çocuğunuza haber verin. O ortamı tanımlayın ve ara ara yapacağınız aktiviteyi ona hatırlatın. Bu bilgilendirme, çocuğunuzun ortama girdiğinde eskisi kadar yoğun tepkiler göstermemesini sağlayacak ve ona yeni duruma alışması için hazırlanma süresi verecektir.
Hissettiğiniz kızgınlık ve bıkkınlık yüzünden çocuğunuza karşı suçluluk hissedebilirsiniz.
Öneri: Uygunsuz davranışlarının size yönelik bir tepki değil, çocuğunuzun mizacından kaynaklanan davranışlar olduğunu kabullenirseniz duyduğunuz kızgınlık ve bıkkınlık duygularıyla daha rahat baş edebilirsiniz. “Bunu bana neden yapıyor” sorusu yerine “Bu davranışını nasıl anlayabilirim” üzerinde düşünmeniz daha yaratıcı çözümler üretmenize yardımcı olacaktır. Ayrıca eğer çocuğunuzun zor davranışlarını yönetmeyi öğrenirseniz, büyük ihtimalle bu duygularınız azalacaktır. Olumsuz duygularla baş edemez duruma gelirseniz, bir profesyonelden yardım almayı deneyebilirsiniz.