"Antibiyotik, direnç geliştirir ve mikroplarda bir daha o antibiyotik kullanılamaz; bu çok büyük bir problemdir. Çünkü bu hastalıklara yol açan, bakteriler değil, virüslerdir. Çok küçük bebeklerde virüslerin üzerine bakteriler eklenebilir. Ama bu safhada ilaç kullanımına doktor karar vermelidir. 0- 6 aylık bebekler nezle olduğunda veya bu bulgular görüldüğünde doktora götürülmelidir. Çünkü komplikasyonlar bazen kulak iltihabı, sinüzit, zatüree gibi istenmeyen hastalıklara yol açabilir. Bunun dışındaki gruplarda antibiyotik kullanımının yeri yoktur.
Çocuğun beslenmesiyle hastalık arasında bir ilişki var mı?
Beslenme eksikliği olan çocuklarda bağışıklık sistemi yetersizdir. Bu kesin bir durumdur. Dengeli beslenmek; protein, karbonhidrat ve yağdan belli oranlarda alınması demektir. Ayrıca vitaminden zengin, bol sebze ve meyve ile takviye gerekir. Özellikle A vitamini enfeksiyonlardan korunmada, mukoza ve dış yüzeylerin korunmasında çok önemlidir. D vitamininin de ayrı bir önemi vardır; bunu sadece ağızdan almak yeterli değildir.
Çocuğun kış aylarında bile mutlaka en az bir saat güneşte gezdirilmesi gerekir. C vitamini enfeksiyonlarla ilgisi en çok araştırılmış ve etkisi kanıtlanmış vitamin türüdür; E vitamini de aynı şekilde... Bazı mineralleri de unutmamak gerekir. Örneğin; demir ya da çinko eksikliğinde enfeksiyonlara yatkınlık artar. En büyük hata, kış geldiğinde hastalanmamak için portakal suyu içilmesidir. Bunun hiçbir yararının olmadığı çalışmalarla kanıtlandı. C vitaminini günde 8 gram kadar almak gerekir. Bu çok miktarda portakal demektir. Oysa bir insanın o kadar portakal tüketmesi mümkün değildir. Ayrıca fazla miktarda C vitamini başka istenmeyen etkilere; örneğin taş oluşumuna sebep olabilir.
Hasta çocukları okula göndermeyin!
Virüsler vücuda damlacık dediğimiz bir yolla girer. Hasta kişi öksürürken, konuşurken, hapşırırken, etrafa nefesiyle partiküller içinde görülmeyen virüs saçar. Havada bir süre canlı kalan virüsler o ortamda nefes alıp veren insanların solunum yolluyla vücuda girer. Veya öksürürken elimizi ağzıma götürdüğümüzde virüs bulaşır. Yüzeye dokunmak, kalemi tutmak virüsün bulaşmasına sebep olur. Özellikle kritik dönem olan ilk 1- 4 günlük süreç, yani hastalandıktan sonra ilk 2-3 gün, içinde çok yüksek oranda bulaştırma durumu söz konusudur. Bu nedenle hasta kişilerin evlerinde kalmaları, en azından bir gün istirahat etmeleridir çok önemlidir.
Yetişkin kişi işe gittiğinde enerjisini başka şeylere harcayacaktır. Halbuki evde istirahat edildiğinde bütün enerji hastalıkla savaşmaya ayrılır. Bu da enfeksiyonun daha kolay alt edilmesini sağlayacaktır. Çocukların da en azından bir gün okula gönderilmemesi gerekir. Nezle ve soğuk algınlığındaki ateş halsizlik yapar. Bir gün evde kaldığı takdirde hem kendisi hastalığı daha çabuk atlatır hem de etrafındakilere bulaştırmaz.
Soğuk algınlığı ve grip ne sıklıkla görülür?
Bağışıklık sisteminin yaş ile de ilişkisi vardır. Bebekler doğduklarında bağışıklık sistemleri oldukça zayıftır. 6 aydan sonra bağışıklık sistemi yavaş yavaş oturmaya başlar. Karşılaştığı her enfeksiyon hastalığı aslında çocuğun bağışıklık sistemini güçlendirir, o mikrobu tanır hale getirir. 200'den fazla virüs olduğu için hayatımız boyunca en az 200 defa nezle olabiliriz. Nezle ve soğuk algınlığının çocuklarda görülme sıklığı yılda yüzde 6-8, hatta bazen 10-12 bile olabilir. 6 yaşın altındaki çocuklar daha sık hastalanır. Erişkinlerde bu oran yılda 2-4'tür.
Yapılan bir araştırma sonucuna göre 70 yaşındaki bir kişi yaşamında üç yılını nezle ile geçiriyor. İş gücü ve okul günü açısından bakıldığında çok büyük bir rakam bu. Oysa Afrika Sardunyası gibi bitkisel ekstreler bu süreyi kısaltarak yaşamı daha sağlıklı hale getirecektir."