Özellikle çocuğu ergen yaşa girmiş ailelerin bu konuda daha da zorlandıklarını gözlemliyorum. Anne ve babanın çocukla arkadaşlığın sınırlarını belirlemede yaşadığı tereddüt ve kaygılar da doğrusu süreci hiç de kolay bir hale getirmiyor. Öyleyse ne yapmak gerekiyor?
İlk iş olarak ergenin özelliklerini gözden geçirelim. Bu yaştakiler neler hisseder hayata nasıl bakar, zihninde ve bedeninde ne gibi değişimler olur?
Ergen, çocukluktan yeni çıkmış fiziksel, sosyal, duygusal ve bedensel olarak henüz gelişmekte olan kişidir. Artık çocuk değildir, ama henüz bir genç de olmamıştır. Bu yaş aralığında çocuğu olan ya da çocuğunun ergen dönemini sağ salim atlaşmış olan okuyucularımızın iyi hatırlayacağı gibi evlerde adeta yürüyen hormon bombaları yaşamaktadır. Neye sinirlenecekleri, neye nasıl tepki gösterecekleri, neyin hoşlarına gidip gitmeyeceği pek belli olmaz. Hani her zaman ne yapacağı nasıl tepki vereceği kestirilemeyen kişiler için kullanılan bir deyim vardır: “Sağı solu belli olmaz.” Bence bu deyim ergeni anlatmak için birebirdir. Peki, neden ergenin sağı solu belli olmaz?
Bu soruyu bir benzetme yaparak açıklarsak sanırım hepimiz daha iyi anlayacağız. Şimdi gözünüzün önüne şık yeni bir bina getirin. O binanın içine girelim. Aa, banyo daha yapılmamış, mutfak dolapları takılmamış, sıvalar boyalar yok, iç kapılar takılmamış, elektrik su tesisatları henüz döşenmemiş; kısaca binanın kabası bitmiş ama içinde oturmaya henüz elverişli değil. İşte bu yaş çocukları da böyledir. Örneğin biyolojik olarak bir çocuk sahibi olabilirler ama bir çocuğa bakma ve büyütme sorumluluğuna sahip olamazlar. Bu ne demektir?
Giderek yetişkin görünümüne ve donanımına sahip olmaya başlayan çocuklar henüz yaptıklarının sorumluluğunu alma ve net olarak önünü görme yeteneğine sahip değillerdir. Zaten yasalar da bu dönemdeki farkları göz önüne alınarak hazırlanmıştır. Oy vermek, yasal sorumluluk sahibi olmak ve ehliyet almak için beden gelişiminin bittiği varsayılan 18 yaş şart koşulmuştur.
Bu yaş çocukları için arkadaşları her şeydir. Hatta çoğu zaman arkadaşlar anne ve babadan önce gelir. Çünkü eğlencelidirler, hesap sormazlar, onlardan izin alma zorunluluğu yoktur. Odanın dağınık olup olmadığına bakmazlar, çünkü muhtemelen kendi odası daha dağınıktır.
Arkadaş olmaya çalışmak bir hatadır
Aile ve çocuk ilişkisinde yapılabilecek en büyük hata, çocukla iyi geçinmek ve olası çatışmaları önlemek adına ebeveynlikten istifa etmek, en iyi arkadaş olmaya çalışmaktır. Çünkü ergen, hayatının hiçbir döneminde olmadığı kadar bu dönem rehberliğe ihtiyaç duyar, bunu da yaşıtlarından ya da iyi geçinmek adına ona kural koymaktan korkan bir ebeveynden yeterli ölçüde alamaz.
Çocuğunuzla arkadaş olmaya çalışmayın, ama onu anlamaya çalışın. Nasıl bir çocuk olduğunu, isteklerinin, ihtiyaçlarının ve hedeflerinin ne oluğunu keşfetmek için uğraşın. Çocuğunuzu kendi hedeflerinize yöneltmeyin, ama kendi hedefini bulma konusunda yardımcı olun. Ona, “başına ne gelirse gelsin, hayatta ne yaparsan yap ben buradayım” mesajı verin, onu dinleyin, duymak istediklerinizi değil onun sözcüklerini duyun.
Çocukla ilişkide izlenecek en iyi yol onun kişiliğini, istek ve ihtiyaçlarını dikkate alan, kuralların ortak koyulduğu, çocuğa sorumluluk ve söz hakkı veren, aynı zamanda eleştiriden uzak bir yapı sergileyen etkin iletişimdir.
Unutmayın çocuğunuzun hayat boyu yüzlerce arkadaşı, ancak bir tane anne ve babası olacaktır.
Psikolog İnci Batur
incibatur@superonline.com