Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Ayşe Duman
Son farkındalığım doğum korkumun nasıl oluştuğuyla ilgiliydi. Bunun büyük bir kısmı Türk filmlerinden, diğer kısmı ise annemin sancılı ve
komplikasyonlu geçen doğumlarındandı.
Seyrettiğim filmlerin çoğunda doğum sahneleri tam bir korku filmi gibiydi. Kadınlar çığlık çığlığa doğururlardı. Hamile kadının çilesi, kadının kan ter içinde kalışı ve son perdeden bağırışlarıyla geçen saatlerden sonra baba adaylarının kucağına gelen bebekle biterdi
filmin bu en can alıcı sahnesi.
Benim buradan çıkardığım ders, doğum sancılı ve ağrılı bir şeydi, ama sonrası güzeldi. Çünkü hep anneler bir sonraki sahnede yüzlerinde tarifsiz bir mutlulukla gülüyordu. Doğum sancılarını çekmek zorunda olmadığımı, sezaryen gibi bir mucizenin var olduğunu öğrendiğim anda seçimimi hemen ondan yana kullanmaya çocuk bilincimle karar vermiştim.
Bilinçaltıma yüklediğim bu datalarla, sonrasında her şeyi bu plan doğrultusunda yaşadım. Hamilelik sürecinde sezaryen tarihimden birkaç gün önce doğum sancıları ile hastaneye gitmiş de olsam korkularım ağır bastı ve doğum mucizemi değil sezaryen mucizemi seçtim.
Oysaki şimdi Dr. Ayşe Duman ile tanıştıktan sonra, onun sözleriyle doğal doğumu dinleyip, o anlattıkça kamerasından yansıyan doğum sahnelerini gördükten sonra bana "Yeniden doğursan nasıl doğurursun diye" sorsanız "Normal doğum istiyorum!" diye bağırırım.
Kim bilir, belki hala bir şansım vardır...
Dr. Ayşe Duman'a zihinsel iyileşme teknikleriyle ağrısız doğum uygulamasına dair sorularımı ilettim. İşte yanıtları...
Bugüne kadar hangi alanlarda çalışmalar yaptınız?
1990 Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunuyum ve 20 yıldır kadın doğum uzmanı olarak çalışıyorum. Kadınlarla, kadın sağlığı ve hastalıkları, infertilite (kısırlık), doğum, hamilelik, cinsel sorunlar gibi konularda çalışmalar yapıyorum. Süreç içinde kendi ilgi alanım olması sebebiyle "hipnoz" ve "EFT" gibi zihinsel iyileşme tekniklerini öğrendim. Aslında Amerika’da hipnozun ağrısız doğumda, vajinismusta, ağrılarla baş etmek için pek çok alanda kullanıldığını biliyordum. Ama Türkiye’de çok fazla tercih edilen bir yöntem değildi.
İki çocuk annesiyim. İki doğumum da benim için ayrı bir deneyimdi. İlk doğumum çok sancılı ve ağrılı geçmesine rağmen ikinci doğumum çok keyifliydi. Zamanla bu alanda kendi deneyimlerimden ve hastalarımdan gözlemlediklerimden yola çıkarak “kadınlara doğum ve diğer alanlarda nasıl daha fazla destek olabilirim?“ sorusuna cevap aradım. Kendi adıma fiziksel bir farklılık olmamasına rağmen neden bazı doğumların rahat ve kolay, bazı doğumların ise zor ve komplike geçtiğinin cevabını bulmak istiyordum. Zihinsel iyileşme teknikleri ile hastalarıma daha kapsamlı destek vermeye başladıktan sonra sorularımın cevabını bulduğuma inanıyorum. Artık hastalarım için sadece doğumun mucizesi var!
Tıbbi bir farklılık olmamasına rağmen neden bazı doğumlar sancılı, bazıları ise rahat oluyor?
Zihnin beden üzerindeki önemini gördüm. Bilinçaltı biz kritize edemediğimiz bir dönemde kodlanıyor. Bu kodlamalar akabindeki deneyimlerde karşımıza çıkıyor. İşte korkular bu şekilde bilinçaltına kaydediliyor. Böylece daha deneyim başlamadan bizim onun
hakkındaki kayıtlarımız düşünce olarak karşımıza çıkıyor. Böylece önce korku oluşuyor, arkasından da acı beklenirse biz bunu
yaşıyoruz.
Örneğin, doğumla ilgili bir filmde gördüğümüz ağrılı bir sahne, loğusa ziyaretinde abartılarak anlatılan doğum deneyimleri hep biliçaltımıza istemdışı kayıt oluşturur.
Kişi aslında yaşadıklarını bilinçli akılla tercih etmese de fark etmez. Biz bilinçaltının seçimi neyse onu yaşarız. Bilinçaltı bilince malzemeyi
verir. Bu şekilde korkular, acı, beklentiler bilince ulaşır. Kısaca biz zihinde neyi beklersek onu yaşarız. Acı beklenirse acı, korku beklenirse korku yaşanır. Bunlar yanlış pogramlardır. Bu programlar çoğaldığında asıl çalışması gereken program, bedenin özünde var olan program 'doğum mucizesi' çalışamaz.
Rahat geçen doğumlarda bilin ki bu program devrededir. Ve her şey olması gerektiği gibi mükemmel bir şekilde işler.
Doğum mucizesi nedir?
Kadın bedeninde var olan hayat verme programının bir parçasıdır. Kadın programın işlemesine izin verdiğinde mucize gerçekleşir.
Doğum dediğimiz şey aslında rahim kasının kasılarak bebeğin doğum kanalında ilerlemesini sağlayan bir kas eylemidir. Kalbimizin tüm
hayatımız boyunca kasılıp içindeki kanı vücudumuza göndermesi de aynı bu şekilde işleyen bir sistemdir. Kalbimiz dakikada 70-80 kez kasılır ve hiç ağrı hissetmeyiz. Peki neden doğumda ağrı hissediyoruz? Çünkü kendimizi buna şartlıyoruz.
Zihin bize neyi derse onu yaşıyoruz. Doğum normalde bir kas eylemidir. Ama biz ona başka anlamlar yükledikçe korkuyu oluşturuyoruz. Bu durumda da vücutta oluşan herhangi bir kasılmayı ağrı olarak hissediyoruz. Kısaca o an yaşadığımızı beklentilerimize göre algılıyoruz, algılarımıza göre yaşıyoruz. Asıl özümüzün sesi olan hislerimizi fark edemiyoruz.
Ağrı beklentisi ne kadar kuvvetliyse bunun karşılığında acı o kadar şiddetli oluyor. Sonrasında stres hormonları da devreye girince bilinçaltındaki yanlış kayıtlar çalışıyor. “Doğum güvenli değil”, “doğum ağrılı ve sancılı bir süreç” gibi yanlış programlar çalışıyor.
Peki siz nasıl bir tedavi uyguluyorsunuz? Hipnozu, EFT'yi tedavinin hangi aşamalarında kullanıyorsunuz?
Ben öncelikle hamilelik sırasında anne adaylarımla çalışmalara başlıyorum. Gebeliğin ilk haftalarından itibaren çalışma yapmak için uygun. Zira gebeliğin erken dönemlerindeki şikayetler içinde zihinsel iyileşme tekniklerini kullanmayı öğrenen anne adayı huzurlu bir hamilelik geçiriyor.
Doğum mucizesini yaşamak, doğumun tadını çıkarmak, ağrısız bir doğum yapabilmek için çalışmaya başladığımızda öncelikli işimiz bilinçaltına kodlanmış olan yanlış programları bulmak oluyor. Sonrasında ise yeni kodlamalarla “doğum mucizesi” programını aktif hale getiriyoruz.
Kulağa çok hoş geliyor. Sizin bu çalışmaya verdiğiniz bir isim var mı?
Bu çalışma bir çesit "regresyon terapisi". Ve sadece ağrısız, sancısız doğum için değil pek çok alanda da kullanılıyor.
Söyleşi: Saba Deniz / Yaşam Koçu ve Nefes Terapisti
Saba Deniz'in Dr. Ayşe Duman ile gerçekleştirdiği "ağrısız doğum" konulu söyleşinin ikinci bölümünü okumak için tıklayın.