Hamilelelerin çoğunda doğum korkusu var
Hamilelik ve doğumla ilgili korkular kadınların %90’nında bulunmaktadır. Açıkçası bizler hekim olarak bir anne adayının bu konuda hiçbir sıkıntısı yoksa daha çok endişeleniriz. Ancak bu korkular gereğinden fazla abartılıyor ve anlamsız boyutlara ulaşıyorsa buna sebep olan faktörleri araştırmak gereklidir.
İlk gençliğimizden itibaren, akrabalarımızın ve komşu teyzelerin travmatik doğum hikâyeleriyle yoğruluruz. Günlerce çekilen sancılar, iç dikişler, dış dikişler, sonrasında yaşanan sıkıntılar, televizyon ekranında korkunç doğum sahneleri, ortalık kan revan, kadının sanki bedeni parçalanıyor, büyük bir kısmında da ölüyor zaten. Ve geceleri uykunuzu kaçıran kâbuslar! Sonrasında “ Aaaa, ne gerek var ameliyata, normal doğur! “ Bu işte bir terslik var. Normal doğum denen vajinal doğumun çoğumuzun kafasında yer etmiş bu felaket görüntülerine alternatif olan sezaryen operasyonu ise başka korkuları beraberinde getirmektedir; “Ya bayılıp tekrar ayılamazsam ?”, “ Sonuçta bu bir ameliyat ve her ameliyatın riskleri vardır! ´´, “ Kontrolü tamamen kaybedeceğim ve bebeğimi herkesten sonra ben göreceğim! “ gibi. Öte yandan kimi kadınlar doğal yol olduğu için vajinal doğumu, kimileri ise bebeklerinin doğum gününü özel bir güne denk getirmek için sezaryen operasyonunu tercih edebilmektedirler.
Korkuyla nasıl başa çıkılır?
Aslında insan bilmediği şeyden korkar. Bu nedenle korkuyla başa çıkmada ilk adım yeterli bilgi edinme olmalıdır. Bilgiyi doğru kaynaktan almak kadar bilginin veriliş tarzı da önemlidir. Vajinal doğumla ilgili en çok yaşanan korku ve endişeler, öncelikle doğum esnasında çekilecek ağrının şiddetine dayanamama korkusu, yabancı bir ortamda yalnız ve çaresiz kalma, bebeğin başına kötü bir şey gelme riski, doktora ya da hastaneye ulaşamama ve doğum sonrası cinsel hayatın olumsuz etkilenme olasılığı sayılabilir. Sezaryenle ilgili korkular ise, anestezi korkusu, bilinci kaybettikten sonra kontrolün tamamiyle başkalarının elinde olması, ameliyat esnasında ve de sonrasındaki ağrılar, operasyon sonrası iyileşme döneminin uzun olması şeklinde çerçevelenebilir. En önemli nokta kişinin doktoruyla bu korkularını paylaşabilmesi ve doktorunun hastasını özenle dinleyip onu endişeleri konusunda aydınlatabilmesidir. Doğum öncesi kursların da bu konudaki faydaları yadsınamaz. Bu kurslarda hamile kadınların duygu ve endişelerini dile getirip paylaşabilmeleri, doğum eylemi hakkında bilgilenme ve nefes alma ve gevşeme egzersizleri gibi yöntemlerle doğuma katılma ve kolaylaştırma konusunda yardımcı olunur. Bu kurslarla isteğe bağlı sezaryenlerde %50 azalma olduğu belirtilmektedir.
Ağrıdan korkma ve başa çıkma
Şüphesiz ki ne şekilde doğum yapmış olursa olsun, her kadın doğum sırasında bir miktar ağrı çekecektir. Kimse doğumun kolay olacağını yüzde yüz garanti edemez; yine de Epidural anestezi gibi modern yöntemlerle günümüzde özellikle ağrıyla başa çıkma konusunda annelere oldukça yardımcı olunabilmektedir. Bu yöntemle anne doğumuna aktif olarak katılabilmekte ve daha az ağrı çektiği için daha az yorulup, doğum sonrası da daha çabuk toparlanabilmektedir.
Ağrının anlamı kültürden kültüre değişir, sosyal ve duygusal boyutları vardır. Ağrı çekmek anneliğe geçişin ilk kuralı gibi görülür. Ama her kadın bu ağrıyı aynı düzeyde yaşamaz. Öncelikle her insanın “ağrı eşiği” dediğimiz fizyolojik bir ağrıya dayanabilme sınırı vardır. Bu kimi insanda yüksek, kimi insanda düşüktür. Bunun yanında doğum ağrısının bir de psikolojik boyutu vardır ve bu birçok konuyla alakalıdır. Kadınlık kimliği ile ilgili çatışmalar, karı-koca ilişkileri, gebeliğin isteğe bağlı olup olmadığı, travmatize edici eski tecrübeler hatta anne adayının kendi annesiyle olan ilişkileri bile bu duyguyu etkilemektedir. Her kadının doğumuyla ilgili bir cesaret hikâyesi vardır ancak abartılı hikâyelerin çoğunun altında kadının kendini önemli bir noktaya çıkarma ve dikkati üzerinde toplama ihtiyacı görülür.
Psikolojik destek de alınabilir
Özetlemek gerekirse doğum korkusuyla başa çıkmada ilk adım anne adayının kendisini en çok endişelendiren konuyu iyi bilmesi, bunu doktoruyla ya da doğum öncesi kurslara katılarak çözmeye çabalaması, çabalar yetersiz kaldığında bireysel bir psikolojik destek alması olmalıdır. Doğuma eşin katılımı özellikle yabancı bir ortamda ( doğumhane ) yalnız kalma korkusuna yardımcı olmaktadır. Bunun yanında doğum personelinin doğum sırasındaki pozitif ve destekleyici tutumları, anneyi doğum süresince bilgilendirmek ve bir sonraki aşamanın ne olduğunu anlatıp doğuma onun da katılımını sağlamak annenin kontrol duygusunu güçlendirecek ve korkusunu azaltacaktır. Korku azaldığında ağrı kesici ihtiyacı da azalmakta ve doğum süresi kısalmaktadır.
Annelik kimliğinin yerleşmesinde doğum tecrübelerinin yeri büyüktür. Doktor ve ebelerle işbirliği içerisinde, ağrıya ya da paniğe yenik düşüp kontrolü kaybetmeksizin gerçekleşen başarılı bir doğum sonrasında kadının kendine güven duygusu artar, bu beraberinde annelik yetenekleri konusundaki özgüvenini de arttıracaktır.
Ne şekilde doğum yapmış, ne kadar acı çekmiş olursanız olun, aklınızda kalacak tek şey bebeğinizi kucağınıza aldığınız andaki heyecan ve mutluluğunuz olacaktır.