Eurofertil Tüp Bebek Merkezi Medikal Direktörü Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Hakan Özörnek; kemoterapi, radyoterapi tedavilerine rağmen, kanser tedavisine başlamadan önce gerçekleştirilen sperm, yumurta ve embriyo dondurma yöntemleri ile üremenin devamının mümkün hale geldiğini söyledi.
Gelişen teknoloji sayesinde yumurtayı, kanser tedavisinden önce alıp dondurarak, istenildiği kadar saklayabildiklerini belirten Dr. Hakan Özörnek, hastanın iyileşip çocuk sahibi olmak istediğinde tüp bebek yönteminde bu yumurtaların kullanılabildiği müjdesini verdi.
Yumurta dondurma işleminin Türkiye’de bazı yasal sınırlamalarının olduğunu vurgulayan Özörnek, yumurta ve sperm bankacılığındaki yasaklamalar nedeniyle dondurma işleminin ancak tıbbi zorunluluk halinde ve yalnızca kişinin kendisine kullanılmak üzere yapılabildiğini hatırlattı. Dr. Özörnek, yumurta dondurma işleminin ancak kanser tedavisi olma durumunda ve yumurtalık ameliyatları öncesinde üreme fonksiyonlarını kaybetme riski olan kadınlarda gerçekleştirildiğini belirtti.
Döllenme için genç yumurta gerekli
Rahim yaşlanmasının değil, yumurtanın yaşlanmasının hamile kalmayı zorlaştırdığını hatırlatan Dr. Özörnek, 30 yaşındaki bir kadının dondurulan yumurtalarının 40 yaşına geldiğinde de aynı kalacağını, dolayısıyla rahmin yaşlanmasının döllenme işleminin gerçekleşmesini engellemeyeceğini belirterek, döllenme için yumurtanın genç kalması gerektiğinin önemine işaret etti.
Başarı oranı yüzde 40
Dondurma yönteminde -196 derecede embriyo, sperm ve yumurtaların 5 yıl boyunca saklanabildiğini, sonrasında bu sürenin Sağlık Bakanlığı izni ile uzatılabildiğini belirten Dr. Hakan Özörnek, eskiden dondurulan her 100 embriyodan 60’ı canlı kalırken, günümüz teknolojisi ile dondurulan embriyoların yüzde 9’unun sağlıklı olarak çözülebildiğini belirtti. Dr. Özörnek, dondurulmuş embriyolarda geçmişte gebelik şansının yüzde 20’lerde iken günümüzde bu oranın taze embriyo transferi ile aynı oranlara ulaştığının altını çizdi. Dr. Özörnek, ayrıca yapılan araştırmaların, bu yolla doğan bebeklerin anomali açısından risk taşımadığını da gösterdiğini belirtti.